English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ O ] / Onunla kal

Onunla kal traducir francés

776 traducción paralela
Ben onunla kalırım.
Je vais rester avec lui.
Joe, sen burada onunla kal. - Ne?
Joe, tu restes ici avec elle.
Onunla kal.
Restez avec elle.
Artık döndüm, onunla kalıyorum.
Maintenant que je suis de retour, je reste avec elle.
Onunla kal.
Ne le lâche pas!
Onunla kal.
Restez près de lui.
Onunla kal.
Reste avec lui.
Onunla kal Pete.
Pousse-le, Pete.
- Onunla kalırlar.
- Ils resteront avec elle.
Onunla kal. Sana bir ipucu verebilir.
Il vous apprendra peut-être quelque chose.
Carl ambulans gelinceye kadar onunla kal.
Carl, restes avec lui l'ambulance arrive.
Kate de onunla kalıyor.
Ringo est arrivé à l'improviste, et Kate s'est mise avec lui.
Onunla kal, Sid.
Restez avec elle, Sid.
- Onunla kal.
- Restez avec lui.
Burada onunla kal.
Restez avec lui!
Onu makinelinin yanındaki ikinci sipere götür ve onunla kal.
Emmène-le au deuxième trou, derrière le bunker. Et reste avec lui.
Ben onunla kalırım ve Coarse Gold'ta sizinle buluşurum.
Je reste avec elle et je vous retrouve à Coarse Gold.
Artık annenin yanına dön ve onunla kal.
Retourne auprès de ta maman.
Onunla kal!
Reste comme ça!
Herhangi bir iz, sıyrık ya da kurşun yarası bulursa komutanın ofisine götürün ve ifadesini yazarken onunla kalın.
S'il trouve la moindre trace de coup, écorchure ou blessure par balle, emmenez-le dans le bureau du commandant, et restez-y avec lui pour qu'il écrive une déclaration.
Neden onunla kalıyorsun?
Pourquoi restez-vous avec lui?
Onunla kalın. Ambulans yolda.
Restez auprès d'elle.
- Ben onunla kalıyorum.
- Je reste avec lui.
- Onunla kal.
Il tourne, capitaine.
- Doktor, onunla kalın.
- Restez avec elle, docteur.
Onunla kal, Bones.
Restez avec elle, Bones.
Bones, onunla kal.
Bones, restez avec elle.
Siz burada kalıp onunla ilgilenin.
Restez, occupez-vous de lui.
Varville Baronu bu locaya geliyor. Kalıp onunla tanışacağım.
Le baron vient vers nous, je veux faire sa connaissance.
Bu mal varlığı Matmazel Ann'e kalıyor ve siz de onunla evlenmek üzeresiniz.
Mlle Ann va hériter et vous êtes fiancés.
Böyle şeyler söylemek hoş değil ancak onunla bir kaç saat yalnız kalırsam babasını ikna etmesi için onu baştan çıkarabilirim.
Qui ne parle pas de ces choses, mais je pense que si je passais quelques heures seul avec elle, je pourrais l'amener à raisonner son père.
İlk aylar, annem üst katta kalıyordu. Onunla tavanı vurarak konuşuyorduk.
Au cours des premiers mois, ma mère était toujours en haut et nous pouvions nous parler en frappant.
- Onunla tıkılıp kalırsın.
On est coincé.
Onunla görüşebilirsem minnettar kalırım.
Je vous en prie. J'aimerais voir la modiste.
Sanırım onunla karşı karşıya kalırsam seni de karşımda bulurum.
Je suppose que si je me frotte à lui je devrai m'en prendre aussi à vous.
Ben kalmazsam kim kalır ki onunla?
Mais si je ne reste pas avec lui, qui restera avec lui?
Kalıp, onunla evlenmeyi düşünmemiş miydin?
Vous n'avez pas songé à rester pour l'épouser?
Eğer bunu yaparsak, büyük aptallık olur ve sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırız. Daha çok, bir erkeğin gururunu en büyük müttefikimize çevirmeliyiz ve onu okşayıp, yumuşatıp, onunla güzel konuşmalıyız ve en değerli oyuncağımızmış gibi davranmalıyız.
ce que nous faisons bien souvent au lieu d'en faire notre meilleure arme, notre alliée, qu'il faut toujours flatter, bercer, encourager et traiter comme notre plus beau jouet,
Hiç durup düşündün mü bilmem, belki de sürekli kaçarak... kalıp onunla savaşmaktan daha fazla çaba harcıyorsundur.
Tu ne t'es jamais dit que c'est peut-être plus fatiguant de fuir en permanence que de s'arrêter et de la combattre?
Hakem sayana kadar orada kal. Onunla ancak böyle dövüşürsün.
Reste au tapis jusqu'à ce que l'arbitre t'ai compté "out".
Kastettiğim şuydu, ne zaman çekici bir kadınla karşılaşsam... onunla sevişmeyi istemiyormuşum gibi davranmak zorunda kalırım.
dès que je vois une jolie femme, je dois prétendre ne pas avoir envie de lui faire la cour.
O zaman evinde kal ve onunla kendi başına ilgilen.
Alors, reste chez toi et occupe-t'en toi-même.
Ya onunla git, ya da buna son verip burada kal. Ama, kararınızı çabuk verin.
Montez avec elle, dites-vous adieu et restez... mais décidez-vous.
Onunla gitmiyor. Bizimle kalıyor.
Elle restera avec nous.
- Lütfen babam gelene kadar kal. Onunla el sıkışırsan çok daha iyi hisseder.
- Attendez que père rentre, ça lui fera du bien de vous serrer la main.
Şu kaset. Artık onunla ilgili çok kalın bir dosyanız olmuştur.
Cet enregistrement...
Onunla dost kal.
Reste son ami.
Kalıp onunla konuşmak istiyorum.
Je reste. Je veux lui parler.
Onunla kal.
Suivez-le.
Onunla sonsuza dek o koridorda kalırsın.
Vous serez coincés dans le couloir pour l'éternité.
Bana kalırsa onunla yarın saat 3'te görüşmelisin.
Vous êtes censé le rencontrer demain à 15 h.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]