Oraya vardığında traducir francés
200 traducción paralela
Oraya vardığında büyük ihtimalle seni bir daha hiç görmeyeceğim.
Et sans doute je ne vous reverrai jamais. Nous étions bons amis, Jane, n'est-ce pas?
Güzel. Oraya vardığında o kişiyle kalem ve kağıt yardımıyla konuş.
Une fois là-bas, ne communiquez que par écrit.
Ancak oraya vardığında Alathea gitmiştir.
Mais, déjà, elle a disparu.
Oraya vardığında derin bir pişmanlık duymaya başlayacak ve son Lord'a affın için yalvaracaksın.
Vous pourrez vous repentir nuit et jour de vos fautes passées et implorer le pardon de notre maître.
Sen oraya vardığında Morgan ölmek mi üzereydi?
Morgan était déjà mort?
Sen oraya vardığında Morgan ölmek mi üzereydi?
Morgan était déjà mort à votre arrivée?
Oraya vardığında, sonunda dinlenebileceksin.
Tu respireras bien plus facilement.
Bir keresinde tel kapımızı tırmaladığını duydum... ama Atticus oraya vardığında o gitmişti.
Une fois, je l'ai entendu gratter à notre porte grillagée... mais il est parti avant qu'Atticus arrive.
- Hayır, böyle konuşma. Belkide oraya vardığında daha iyi olur.
Non, elle sera peut-être guérie quand vous arriverez.
Oraya vardığında güvende olacak ve karını ebediyen kaybedeceğiz.
Là, il sera en sécurité et votre femme sera perdue.
Doktora görünecek kadar kötü haldeysen oraya vardığında çok geç olacak.
S'il est gravement blessé, le temps d'arriver, il sera trop tard.
- Evlat, ah, Oraya vardığında tam da kargaşanın içine düşmüşsün.
Vous êtes arrivé juste au moment de l'incident.
Oraya varmadan önce bunu dert etmesi onun için iyi değil, ama oraya vardığında bunu hatırlamalı.
Il ne doit pas penser à tout ça à quelques heures du départ. Là-bas, par contre, ça lui fera des souvenirs.
Altıydı saat, oraya vardığında ve dokuzdu, ruhani müzik başladığında.
Elle arriva à 18 h et la salle se mit à chauffer Au rythme du Gospel d'ici 21 h
Oraya vardığında Camelford'da bir karakolda 48 saat kalmam gerektiğini söyle ona.
Vous ne sortirez pas avant. Je suis bloqué au commissariat de Camelford.
Oraya vardığında onu benim için beklet.
Quand elle sera là, dis-lui de m'attendre.
Oraya vardığında ayın çürük bir tahta olduğunu görmüş.
Quand finalement il est arrivé sur la lune, ce n'était qu'un morceau de bois pourri.
Oraya vardığında kalacak bir otel bulacaktı.
Il doit trouver un motel en arrivant.
Oraya vardığında.. ... Rusya da Fransa, Belçika Hollanda gibi yok olmuş olacak diğerleri gibi.
Mais quand vous serez arrivé, la Russie sera tombée, comme la France, la Belgique, les Pays-Bas, etc.
Sanırım her ikimizde nereye gideceğini ve oraya vardığında neyle karşılaşacağını biliyoruz.
Nous savons parfaitement où elle est allée et ce qu'elle trouvera une fois là-bas.
Oraya vardığında ışıkları kapa.
Éteignez les lumières quand vous y êtes.
1100 km yol yapıyor ve oraya vardığında kimse onu tanımıyor.
Il fait 1 100 km et, à son arrivée, les clients ne le connaissent plus
Ve merdivenlere koşuyor, tam oraya vardığında... erkek arkadaşının tüm uzuvları parçalanmış bir şekilde, ve çenesinden asılı olarak sallandığını görüyor.
Donc elle monte l'escalier en courant. Une fois en haut... elle voit son petit copain... complètement démembré... qui se traîne par terre avec son menton.
Oraya vardığında, biraz dolaşırsınız. Eğer bir problemi yoksa o zaman sorun yok.
Allez-y aussi, et si tout va bien pour elle... tant mieux.
Oraya vardığında, çocukları doğruca yurda bırak ve verdiğim numaradan beni ara.
Quand vous arrivez allez tout droit à la Maison et appelez-moi au numéro que je vous ai donné.
Bizimkiler oraya vardığında, Lee gününü görecek. Şeytan ödeyecek.
Quand nos troupes arriveront, Lee sera en position surélevée et on va en baver.
Ancak oraya vardığında dondurucu soğuk yüzünden kırılmışlar.
Sur place, le froid a tout cassé.
Oraya vardığında yerinden kımıldama. Ne olacağını göreceğiz.
Va là-bas, et restes-y en attendant de voir.
Sen oraya vardığında, birileri Denree'yi yemiş olacak.
Le temps que t'arrives, un autre l'aura bouffé, ton Denrée.
Onun arkasında hiçbir gerçeklik yok ölümcül hastalığa yakalanmış hiç kimse Amerika'dan Avrupa'ya bir dilim Bavarya kremasından yapılan pasta yemek için gitmez. Sonra oraya vardığında da pasta yok dediklerinde,... "Aa, tamam o zaman bir bardak kahve alayım" demez.
L'Américain mourant qui va en Europe pour manger une tarte, comme il n'y en a plus, il dit :
Oraya vardığında, evet.
A ton arrivée, en effet.
Oraya vardığında, yerinde kal.
Une fois là-bas, ne bougez pas. N'appelez pas.
Oraya vardığında, Na'Toth'u kurtarmaya çalışacak ama adamlarım onu yakalamak üzere orada olacak.
Quand il y sera, il essaiera de la libérer... et mes forces seront là pour l'arrêter. Non.
Oraya vardığında bize yaz, tamam mı?
Ecris-nous quand tu seras là-bas.
Ama oraya vardığında karıma şöyle de : Esir kampındaki iki yıl, dört yıllık evliliğe aşağı yukarı eşit sayılır.
Mais quand tu seras rentré, dis à ma femme... que deux ans d'emprisonnement est comparable à quatre ans de mariage.
Yani bana, yeniden vurmanı istediğimden değil, ama oraya vardığında ne yapacaksın?
me fous pas sur la gueule. mais qu'est-ce qu'on va faire quand on sera arrivés.
Veloz Prime'a şu anda yöneldiler. ama onlar oraya vardığında...
- Il fait route vers Veloz Prime, mais...
Turnikeye yaklaşırsın ve oraya ulaştığında adama iki dolar vermen gerektiğini bilirsin, yoksa seni içeri almaz ama oraya vardığında her şey ters gider.
Tu vois le tourniquet. Tu sais qu'une fois là... tu devras donner deux dollars pour qu'on te laisse entrer. Mais quand tu y arrives... tout va de travers.
Oraya vardığında her şeyin yolunda gideceğini göreceksin.
Tout se passera bien, je te le promets.
Soğuk ve tehlikeli olacak, ve burada yoğun olabilir. Oraya vardığında güçlü olmalısın.
Attention au verglas sur le toit, et aux vélociraptors.
Oraya vardığında, üzgün olduğunu anlar.
Il saura que tu veux t'excuser
Ve oraya vardığında, çamurlu ve kahverengidir.
Et puis, quand on y arrive... elle est sèche, elle pique Tu vois ce que je veux dire?
Oraya vardığında o sahte göğüslere bakacak ve onu tekrar yollayacak.
Dès qu'il verra ses faux roploplos... il la renverra illico!
Senin, oraya vardığında, bazı gizlilik anlaşmaları imzalaman gerekiyor.
On te fait signer un accord de confidentialité, là-haut.
Oraya vardığında ciddi bir şekilde şunu söyle :
Et en arrivant, annonce d'une voix solennelle :
Oraya vardığımızda kıza olanlar hakkında çeneni sıkı tut.
Si tu ne pipes pas à propos de la fille.
Reklamında göklere çıkarırlar fakat oraya vardığınız zaman tek bulabildiğiniz yol kenarında ıvır zıvırla dolu bir tapınak olur.
On te refile des beaux prospectus, mais une fois arrivés sur place, c'est rien qu'une cabane à lapins, et des repas infects.
Ona de ki, eğer o oraya vardığında orada olmazsam,..
Compris?
Oraya tam zamanında vardığın için çok şanslısın.
Quelle chance que tu sois arrivée!
New York'taki Chapin Okulu'nda sınıf dağılınca, oditoryumun arkasında, tiyatro kulübünün kostümlerini sakladığı depo gibi bir oda vardı, oraya giderdim.
C'est vrai. Quand j'étais à l'école à New York, il y avait un débarras dans un coin où ceux du théâtre entreposaient les costumes et les accessoires.
Oraya vardığımızda, sanığı kurbanı merhumun cesedinin yanı başında
Quand nous sommes arrivés, nous avons trouvé l'accusée
oraya 298
oraya git 101
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gidelim 54
oraya koy 38
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya gidemezsin 37
oraya bak 56
oraya gitmeliyiz 19
oraya git 101
oraya gidiyorum 49
oraya geliyorum 69
oraya gidelim 54
oraya koy 38
oraya gitmek istemiyorum 20
oraya gidemezsin 37
oraya bak 56
oraya gitmeliyiz 19