English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ O ] / Oraya bakın

Oraya bakın traducir francés

244 traducción paralela
İşte oraya bakın babam.
Regardez là-bas. C'est papa.
Oraya bakın!
Regardez, là!
Oraya bakın.
Regardez là-bas, comme si vous voyiez...
Oraya bakın.
Regardez ça.
Teğmenim, oraya bakın. Oradaki Teğmen Ottolenghi.
Mon lieutenant, regardez le quatrième, c'est le lieutenant Ottolenghi.
Oraya bakın!
- D'ici. Regardez!
Oraya bakın. - Efendim. - Uzun, zenci bir adam...
Harry Monroe, un grand noir...
Domuz çobanı kaçtı. Oraya bakın!
[Soudard] Le porcher s'est échappé.
Kesin şunu. Oraya bakın.
Quand vous aurez fini, on pourra y aller.
Oraya bakın.
Regardez.
Kantinin oraya bakın.
Allez aux machines distributrices.
Bana ters bakıp oraya kimseyi sokmadığını söyledi.
Il a répondu qu'il ne le permettait à personne.
Oraya dönüp onların filmlerinden biri olup olmadığına bakıver.
Retournez voir si ce film est à eux.
- Burada duramazsın. - Biliyorum, ama nereye gideyim? - Bak, oraya çık.
Vous ne pouvez ni partir ni rester ici.
İhtiyarın oraya bak.
Et va voir chez grand-père.
Bak buraya, sürücü, bu arabayı Lordsburg'e gitmek üzere yola çıkardın ve oraya vardırmak da görevindir!
Conducteur, vous ètes parti pour Lordsburg et vous devez y arriver!
Talihsizliğe bakın ki, elinizi oraya koymuş olmalısınız.
Malheureusement, vous deviez avoir votre main là-dedans.
Bak, Ona birşey olmasını istemiyorsan Bize oyun oynamadan, doğruca paraların olduğu yere götüreceksin günlerce tepelerde oradan oraya boşuna dolaştırmadan.
Si tu sais qu'elle court un risque, au cas où tu ferais le malin, tu nous conduiras directement au fric au lieu de nous balader.
Oraya dikkatlice bak ve kararını ver ya da toplum kurallarını sadakatle uygulamada dikkatsizlik yapmayın.
Regardez bien, et décidez si vous voulez respecter les règles de notre société.
Bakın, Bligh'ın çoktan ulaştığını düşünürsek biz oraya gittiğimizde dava çoktan görülmüş ve Bligh aklanmış olacaktır.
Certainement.
Teğmen, Enterprise'a iki mesaj geldi ve görünüşe bakılırsa Cestus III'den - Enterprise'in oraya gitmesini ve ekibimin aşağıya ışınlanmasını talep ediyor.
L'Enterprise a reçu deux messages, ostensiblement de Cestus III, nous demandant de nous y diriger et d'envoyer une équipe en surface.
Oraya bakın.
Attention.
Bak oraya bugüne kadar hiçkimse girmedi ve hiçkimse çıkmadı.
C'est que... personne n'y pénètre... personne n'en ressort.
İttiraf edin. Bagaja bakıyordunuz çünkü cesedi oraya attınız.
Vous fouilliez le coffre parce que c'est là que vous avez caché le corps.
Bakın, hüviyetimi selde kaybettim de... nasıl olsa oraya girdiğinize göre, belki... bana biraz Old Harper alır mısınız... alkollü içki?
J'ai perdu mes cartes dans une inondation. Et je me demandais, puisque vous êtes là, * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Bakın, sizi oraya arabamla bırakıp sonra eve dönebilirim.
Si vous voulez, je peux vous conduire jusqu'à votre voiture pour vous ramener à la maison.
- Öyle demedim sadece oraya gidip gözden kaçırdığın bişeyler var mı diye bakıcam.
Je n'ai rien dit. Je vais jeter un œil. Tu as peut-être mal regardé.
Oraya bak, Ayaklar odanın dışında!
Des jambes dépassent de la pièce.
Oraya bakın!
Regardez!
Bakın, Maine'de bir yerimiz var, yazın oraya gidebiliriz.
On te file notre bicoque dans le Maine pour l'été.
Bakın oraya gitmek istiyorum.
Écoutez, je vais venir là-bas.
Hayır. Bakın, o heykeli oraya beni aptal durumuna düşürmek için koydu.
Ecoutez, il a mis cette statue là pour me ridiculiser.
Bakın bayan, orası açık. Eğer birini görmek istiyorsanız oraya gitmelisiniz.
Si vous voulez savoir si le consulat est ouvert, allez-y.
Oraya bakın!
Regardez là-bas!
Sen oraya bak. Arayın!
Toi. va voir par là. et toi. par là.
Bak, biliyorum şarkı söylemek için falan gezip duracaksın ama ben oradan oraya gitarını taşıyabilecek bir adam değilim.
Je sais que tu vas voyager en raison de ta carrière musicale, et je ne suis pas le genre à transporter tes guitares pour toi.
Vak, sadece Peter Thornton'a MacGyver'ın yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyin. Bak, oraya gelemem.
Dites juste à Peter Thornton que MacGyver a besoin d'aide.
Bak, oraya gidip, onunla kapışacaksın, değil mi?
Vous allez le tabasser, hein?
Gelin bir bakın! Kim bırakmış onu oraya?
Qui a mis ça là?
Şey, sen hala kahyasın. Şimdi oraya git ve işine bak.
Tu es toujours le majordome... alors, rentre et mets-toi au travail.
Bak. Oraya vardığın zaman, onu pencereden ya da yan kapıdan içeriye sok.
Quand tu l'auras ramenée, fais-la entrer par la fenêtre ou la porte de service.
Oraya gidip bakın.
- Y a qu'à aller voir.
Bakın ya oraya gideriz ve o istediği şeyi söyler ya da bu işi unuturuz.
Soit on y va et elle commandera ce qu'elle voudra, sinon, laissez tomber.
Dailieslerim gibi, bakın oraya, Clar?
Tu aimes mes rushes?
Oraya girmem ben. Yine de bir bak.
On n'entre pas, mais on regarde.
Bak bebeğim, senin gibi yata kalka yükselmesi mümkün değil. Oraya..
Ecoute, il n'a pas ton savoir-foutre.
Mulder şu an oraya bakıyor.
Et en ce moment, Mulder n'en est pas loin.
Bizim bakımımız altındakilerden o zamanlar nasıl olduklarını... hatırlamaya çalışmalarını istemeliyiz. Ve oraya dönmelerini.
Nous devrions demander à ceux, commis à nos soins... de se rappeler la vie dans cet autre temps et les y reconduire.
Bakım ekibi oraya "B5 Şeytan Üçgeni" adını taktı.
Ceux de l'entretien disent : "Le triangle de B5".
Bak bir daha oraya gideceğiz diye tutturmayacaksın tamam mı?
Salut.
Oraya bakın!
Regardez par là!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]