English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ S ] / Satın al

Satın al traducir francés

3,283 traducción paralela
Bir Japon firması tarafından satın alındı.
Heu, il a été acheté par une entreprise japonaise.
Hadi bir şey satın alıp gidelim burdan.
Achetons un truc et partons.
Yine de senin gibi biri için para ile satın alınan bir şey...
Pour encore un comme toi... quelque chose acheté avec des deniers...
Hadi, ben senin için satın alırım.
- C'est bon, Je vais payer pour vous.
O halde satın al.
Alors achetez-la.
Meğer ben satın alıyormuşum!
Moi! Phil, ce n'est ni le moment, ni l'endroit.
Yani insanlar sergideki şeyleri gerçekten satın alıyorlar mı?
dans les expos?
Gençler, şimdi satın alıp haftaya geri getirelim derim.
Les gars, on pourrait l'acheter et le ramener la semaine prochaine.
Bölgedeki en hızlı büyüyen kasabadan mal mülk satın alın.
Achetez une propriété dans la ville à la croissance la plus rapide du territoire.
İyi mülk, satın alınmak için bekliyor.
Belle terre, attendant d'être possédée.
Satın al.
Va en acheter.
Otoparkta gördüğünde ise birinden bir şey satın alıyormuş.
Le truc dans le parking souterrain, il achetait de la came.
Ve bir dahaki sefer, birkaç fare satın al.
Et la prochaine fois, achète des amuse-gueules.
- Kuaförü satın alıyorum.
Je vais acheter le salon.
- Kuaförü satın alıyorum.
- Je veux acheter le salon.
Beraber tatile çıkarız. Yan yana iki ev satın alırız. Yaşasın!
On peut partir en vacances ensemble, habiter à côté.
Yoksa Shanaya hepsini satın alırdı.
Sinon Shanaya aurait vidé leur stock...
Bir şişe Chanell'e satın alınabilecek biri mi?
Quelqu'un quelle peut juste acheter avec un tube de chanel?
Bunu yapmak zorundaysak, git satın al.
Si tu penses qu'on doit, l'acheter.
O zaman satın alın.
Alors, achetez-la.
Bir hafta batakta kalırsak Kola ya da Pepsi gelir ve birkaç kuruşa bizi satın alır.
Nous serons fermé une semaine avant que Coke ou Pepsico ne viennent et nous achètent pour une bouchée de pain.
Onu ben satın alıyorum. Ne de olsa ona gerçekten değer veren bir ben varım.
Je l'achète pour toi depuis que je suis le seul qui compte pour toi
Teyze... dönüşte bunlardan satın alırız...
On pourra en acheter en revenant.
Muhtemelen biraz telaş yapmışsındır birisi evi satın alır da cesedi bulur diye.
Peut-être que vous aviez peur que quelqu'un achète la maison et trouve le corps.
Her şey maviye döndü, satın alınmış, biçimi değiştirilmiş başaşağı edilmiş veya yeniden inşa edilmiş.
Quelque chose qui devient bleu et qui a été construit, remodelé, détruit et reconstruit?
Kendine güzel bir yazlık ev satın al.
Achetez-vous un joli chalet.
- Bazı insanlar parayla satın alınamaz.
- Il y a des personnes qui ne peuvent être achetées.
Bu çok anlamsız. Ketçap satın alınmaz.
C'est n'importe quoi, tu ne peux pas commander de ketchup.
Yaşlı bakım sigortası ile satın alınmış.
Il a été acheté avec une assurance vieillesse.
Yani konser biletleriyle onun sevgisini satın alıyorsun?
Tu vas acheter son amour avec des places de concert?
Satın al ve at, bebeğim.
Interception et tir, bébé.
Satın al ve at.
Interception et tir.
Bu satın alıp bırakabileceğimiz anlamına gelir.
Ca veut dire qu'on peut acheter et déposer.
O zaman neden Liquid Su şirketine o şirketi satın alıp davadan vazgeçmesini söylemiyoruz?
Pourquoi ne conseille-t-on pas tout simplement à Liquid Waters d'acheter toute l'entreprise et après d'abandonner les poursuites?
Evet, sağımdaki koltuğu ne olur ne olmaz diye satın alıyorum.
Oui, j'ai l'habitude d'acheter un siège à ma droite juste au cas où.
Bunu sana satın alırım. Eğer bana karşı bu kadar acımasız olmayı bırakırsan.
Je l'achèterais pour vous, si vous arrêtez d'être si cruelle avec moi.
Evet ama benim yıllar önce alımlı genç Vicky Harper'ın aracılığı ile satın aldığım ilk de Kooning'im olarak bir kanıtım var.
Oh, ouais, mais j'en ai la preuve dans la forme de mon tout premier Kooning que j'ai acheté, avait négocié il y a quelques années avec la jeune Vicky Harper
Bakın, Ceressus'un bu yan kuruluşu hakkında bir bilgim yok ve bu alım-satım işlemleri hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
Je n'ai aucune connaissance sur les filiales de Ceressus et je ne sais rien de ces transactions.
Alıcıların ve satıcıların isimleri.
Noms des acheteurs et des vendeurs.
Yapılması gereken budur. Satış yapan bir yerin tuvaletini kullandığında küçük bir alışveriş yaparsın.
Dans ce genre de situations, il est de coutume pour l'usager d'effectuer un petit achat.
Şayet Bitcoin, bir sepet meyve gibi alınıp satılan bir mal ise ortada suç filan yoktur.
Ce n'est pas un crime si Bitcoin est une commodité- - quelquechose que l'on échange comme une corbeille de fruits.
Her gün tonlarcasını alıp satıyoruz.
On en vend des tonnes par jour!
Yani gidip sik mi satın alıyorsun, yoksa biri sana sik mi bağışlıyor?
Tu l'achètes, ou on te la donne?
Secde edin, annenizi satın, gerekirse doğruyu bile söyleyin. Ne gerekirse yapın ama bu işi alın.
Prosternes toi, vends ta putain de mère, dis même la vérité, si tu le dois, fais ce qu'il faut, mais conclues l'affaire.
Hiçbir destek olmaksızın nefes alıyor.
La sat est bonne. Il respire sans assistance.
O zaman bunu benim için sen satın alıyorsun.
Alors tu me le paieras.
Mal için üçüncü alıcı o bu da demek oluyor ki Southfork'un ona satışı geçerliydi ve ilk anlaşmadaki sahtekârlıkta yer aldığını ya da ondan haberdar olduğunu kanıtlayamadıkça iptal edemeyiz.
Il était l'acheteur de la 3ème partie pour valeur, ce qui veut dire que la vente de Southfork à lui était valide... et ne peut être défaite sauf si nous prouvons qu'il était impliqué ou savait pour la fraude du premier marché.
- Evet. Vincent Adler'ın alım satım müdürlüğünü yaptığım zamanlarda yollarımız birkaç defa kesişmişti.
Oui, nos chemins se sont croisés quelques fois quand j'étais à la tête des acquisitions pour Vincent Adler.
Satın mı alıyorsun?
J'ai la franchise de New York. Tu le deales?
Amacı savaşlara gelir sağlamak olan hazinenin emriyle yünlerden alınan vergi ülke çapında yükseltilmiştir ve bütün gıda maddeleri pazar fiyatının altında makûl bir fiyatla kraliyet birliklerine satılacaktır.
Par ordre du Ministre des Finances [Exchequer of Receipt] dont le but est de financer les guerres à venir, une taxe sur la laine va être prélevée partout dans le pays... et toutes les denrées alimentaires seront vendues aux troupes sous le prix du marché.
Ancak kaynağımız alıcının kimliğini ya da satış zamanını bilmiyor.
Mais notre atout ne sait pas qui achète ou quand.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]