Suçlusun traducir francés
383 traducción paralela
Sen de suçlusun.
Tu ne vaux pas mieux!
Edward Bartlett, seni Volstead Yasası'nı çiğnemekten suçlusun.
Vous avez enfreint le décret Volstead.
Huzuru sağlayan şerif olarak söylüyorum ki suçlusun ve asılacaksın.
En tant que shérif, vous êtes coupable et serez pendu.
Fred ve Lucy Marlowe'un öldürülmesinden suçlusun.
Prince Nikita Starloff avez commis le meurtre de Fred et Lucy Marlowe.
Phillip Lombard : Doğu Afrika kabilesenin 21 üyesi erkeğin ölümünden suçlusun
Philip Lombard avez fait massacrer 21 membres d'une tribu africaine.
Sen en az bizim kadar suçlusun ve bari bununla yüzleş.
Tu es aussi coupable que nous et tu ferais mieux de l'accepter.
Madalyon satılırken oradaydın ve adaletin gözünde diğerlerinden daha suçlusun.
C'est vous le responsable, devant la loi.
Sen ayaktakımı arasında görüp görebileceğim en soğukkanlı hırsız, hain ve suçlusun.
Vous êtes le voleur, le traître et le criminel avec le plus de sang-froid que j'ai jamais vu dans ma vie passée à croiser des déchets humains.
Sen bir suçlusun!
Si! Je vous ai déjà vu!
- Cinayetten suçlusun. Haydi, gidelim. Cinayet mi?
- Une inculpation de meurtre.
Bir şeyi inkâr edemeyiz... Büyük bir suçlusun.
Vous êtes, c'est indubitable, un criminel en puissance.
Sen den en az Sam Hall kadar o cinayetlerden suçlusun.
Vous etestous aussi coupables que Sam Hall!
İntikam amacıyla tasarlayarak cinayet işlemekten suçlusun.
Vous êtes coupable de meurtre avec préméditation, par vengeance.
Beni çok şaşırttın. Sen politik bir suçlusun.
- Ca m'étonne de toi, une politique.
Bence sen de getirdiğin vahşi... köpek kadar suçlusun.
Et, selon moi, vous êtes aussi fautif que ce chien fou que vous avez ramené.
Ben suçlu değilim. Sen suçlusun.
C'est vous qui ne tournez pas rond!
Her ikisinden de suçlusun. Ölüme mahkum edildin.
Vous êtes coupable et condamné à mort.
Kes sesini! Sen de benim yardımcısın. En az benim kadar suçlusun.
Toi aussi, tu es mouillé jusqu'au cou.
"Evlilik dışı doğum yapacak olan Jennifer Hayes'in... "... ölümünden suçlusun.
assassin de Jennifer Hayes, avec qui vous avez eu un enfant, hors des liens du mariage.
Bana karşı suçlu değilsin, Tanrı'ya karşı suçlusun.
Ce n'est pas devant moi que tu es coupable, tu es coupable devant Dieu.
Seni tutukluyorum, yabancı. Cinayete teşebbüsten suçlusun.
Etranger, je vous arrête pour tentative d'homicide.
- Bunu değiştiremezsin, çünkü suçlusun. -
Vous serez inculpé et jugé pour délit d'infraction.
Bir defa, park edilmeyecek yerde arabanı bırakıp kazaya sebebiyet verdiğin suçlusun.
Tu l'as attaqué aussi... - Vous êtes coupable pour tous.
Aslında sen de biraz suçlusun.
Tu es un peu à blâmer aussi.
" Her şeye kadir Tanrı karşısında suçlusun.
" Tu es coupable devant Dieu Tout-Puissant.
" Oğlu karşısında suçlusun.
" Coupable devant Son Fils.
" Bütün insan ırkı karşısında suçlusun.
" Coupable devant tout le genre humain.
Sabıkalı bir suçlusun.
Tu as déjà eu une condamnation.
Belki suçlusun, belki de değilsin.
Peut-être que t'es coupable, ou peut être pas.
Araba çalma, içkili araba kullanma, umumi yerde içki içme ve tutuklanmaya karşı gelmekten suçlusun.
On te tient : vol de voiture, ivresse au volant, ivrognerie et opposition à la police.
Seri cinayetlerden suçlusun. 37 kişiyi öldürdün
Kashima Yuki, vous avez perpétré une série d'assassinats totalisant 37 victimes.
Şehvetin tüm yollarını kapatmakla suçlusun!
Avoir éteint toute concupiscence Voilà votre offense!
Ya da korktun, veya suçlusun.
Ou tu as peur, ou tu te sens coupable.
Bence günah kadar suçlusun.
Je pense que vous êtes coupable.
Suçlu hissettiğin için suçlusun.
À des poils.
Akvaryumdaki bir kedi kadar suçlusun.
Tu es aussi coupable qu'un chat dans le bocal d'un poisson rouge.
Demiyorum ki sen suçlusun ama bu o zaman başladı.
Ce n'est pas un reproche, mais c'est à ce moment-là.
Suçlusun! Bana yazdığın o şeyler.
Tu es le coupable pour avoir écrit les choses que tu écris.
Demek ki artık küçük çaplı bir serseri değil... devlet nezdinde bir suçlusun.
Tu n'es donc plus un petit délinquant, tu fais partie des biens publics.
Burada sadece bir suçlusun.
Ici, vous êtes sous le coup de la loi.
Hâlâ bir suçlusun. Düşün bunu, Chaiko.
Vous restez sous le coup de la loi.
Beni tehdit etme evlat, çok suçlusun.
Si tu me menaces, fiston C'est que t'es fou
Sen suçlusun der, gibi.
Elle m'a regardé, l'air de dire "Le criminel, c'est toi!"
Ray, sen üzerinde silah bulunan, hüküm giymiş bir suçlusun.
Ray, tu as un casier judiciaire et tu dissimules une arme.
Sen bir suçlusun. Yargılanmalısın.
Tu es un criminel.
- Suçlusun. Ben de suçluyum.
- Tu es coupable.
- Çünkü sen bir suçlusun.
- Parce que tu es un criminel.
- Suçlusun.
- Mais si.
Uymadığın taktirde suçlusun.
Si l'on n'intervient pas, on est considérés comme coupables.
Sen bir suçlusun...
Vous êtes une sangsue mais votre grand-père était pire.
Üzgün değilsin, suçlusun.
C'est vous qui commandez.
suçlu 258
suçlular 29
suçluluk 27
suçluyum 60
suçlu benim 24
suçlu değilim 34
suçlu mu 45
suçlu değil 30
suçluluk mu 16
suçlular 29
suçluluk 27
suçluyum 60
suçlu benim 24
suçlu değilim 34
suçlu mu 45
suçlu değil 30
suçluluk mu 16