Sıkı çalış traducir francés
13,841 traducción paralela
-... "sıkı çalışmazsan İsa bebek ağlar."
"Si tu ne travailles pas dur, le petit Jésus pleurera."
Bak, emri ihlal ettiğin için seni kışkırtmaya çalışıyor.
Il essaie de t'entrainer dans une autre infraction.
Dallas, çok uzun bir zamandır savaşıyorsun. Yükselmeye çalışıyorsun. Zırhını giymiş, kılıcını kuşanmışsın.
Tu te bats depuis longtemps, pour avancer, tu as ton armure, tes couteaux, et tout ce dont tu as besoin pour la politique.
Tüm okul kıyafetlerim küçülmüştü sen de kot ve tişört çalıp onları sırt çantama tıkmıştın.
J'étais trop grande pour mes vêtements d'école, donc t'as volé des jeans et des t-shirts en les mettant dans mon sac à dos.
Bunu duydum ve daha sık bardak altlığı kullanmaya çalışacağım.
C'est très gentil.
Bende onlarla çalışıyorum ve gizli bir eğilimim olduğunu anladık.
On les fait ensembles. Et j'ai fait des progrès remarquables.
Sıkıldığımda suç kayıt defterini okurum ve bunlar geçen ay Chelsea'den çalınmıştı.
Re-volés. Je parcours les mains courantes quand je m'ennuie, ils ont été volés à Chelsea le mois dernier.
Yani onları kırmamaya, düşürmemeye ya da herhangi bir şekilde çizmemeye çalış, tamam?
Donc essaye de pas les casser, les faire tomber, ou les briser, d'accord?
Önümüzdeki 20 yılımı sunta, çubuk ve menteşelerden bahsederek geçirip dünyadaki en sıkıcı endüstride çalışan dünyanın en sıkıcı insanı hâline gelmeme engel olduğun için sağ ol!
merci de m'épargner de passer les 20 prochaines années de ma vie à parler de lattes, baguettes, et charnières... devenant la personne la plus ennuyante de l'industrie la plus ennuyante sur Terre!
Lisede Dedemin duvarcılık firmasında çalışırken, betonun içine tebeşir katar... -... böylece daha çabuk donmasını sağlardı.
Lorsque je travaillais pour la compagnie de maçonnerie de mon grand-père à l'école secondaire, il permet d'ajouter de la craie pour elle de sorte que le béton serait sécher plus rapidement.
Eğer 2500 saati kırabilirsek, Brian bize % 10 prim koparmaya çalışıyor.
C'est quasiment signé.
Tam da Steven Avery'nin davası devam ederken avukatlarının tırnak arası kalıntılarına dayanarak başka bir suçlunun olabileceğine dikkat çekmeye çalıştığı sırada onların çok işine yarayacak böyle bir bilginin saklanması büyük vicdansızlık.
Cela constituait une rétention inadmissible d'informations qui auraient pu servir aux avocats de Steven Avery qui, à l'époque, étaient en plein milieu d'une procédure pour tenter de prouver, suite à l'ADN sous les ongles, que quelqu'un d'autre était impliqué dans cette histoire.
Bacağını kırdığı için evden çıkamayıp çalışması gibi.
Genre il s'est pété la jambe, a été obligé de rester chez lui et s'est exercé.
Diyor ki, "Gencin avukatı itirafı geçersiz kılmaya çalışıyor."
Ils disent : "L'avocat du jeune cherche à rejeter ses aveux".
Bu bence bilim camiasının ne kadar tutarlı olduğunu ve iyi çalıştığını gösteriyor çünkü sağduyularına çok sık kulak vermek zorunda kalmıyorlar.
Je pense que cela montre l'efficacité de la communauté scientifique vu qu'on n'y a pas souvent recours.
"Olay mahallerinde en başından sonuna kadar çalışmış olsaydık... "... bu yerler bizim tarafımızdan daha detaylı şekilde fotoğraflanmış olurdu.
" Si on avait travaillé sur ces lieux du début à la fin, on aurait un compte rendu photographique plus complet.
Her gün üniformasını giyip, rozetini takıp, silahını alıyor ve işine gidip görevini layıkıyla yapmaya çalışıyor.
Chaque jour, il met son uniforme, son insigne et va travailler en faisant de son mieux.
"Kızı evle ya da garajla ilişkilendirmeye çalış."
"Essayez de la placer dans la maison ou le garage."
Yani eğer tanık sandalyesinde oturup tüm gerçeği anlatmayarak Brendan'ı korumaya çalışıyorsa yani bence bu çok ciddi bir durum.
Si elle essaie de protéger Brendan en dissimulant la vérité sous serment, c'est très grave.
Yani bir bakıma savcılık için çalışıyorlardı.
Dans un sens, ils travaillaient pour l'accusation.
- Bu sekansı, ilk bölümde Roswell olabilecek, ya da olmayacak bu kazayı ben yazdım, Mark Freeborn ve sanat bölümüyle çalışırken sık sık olduğu gibi, hayal bile edemeyeceğim kadar büyük bir UFO kazasıyla ortaya çıktılar.
J'avais écrit la séquence du crash qui peut ou non être à Roswell, dans le 1er épisode. Et comme souvent avec Mark Freeborn et son service artistique, ils ont sorti un crash d'OVNI qui était beaucoup plus grand et bien meilleur que ce que j'avais jamais imaginé.
- Kız alkolden gitmeden önce onu bafilemeye çalışıyorum, sen de bir an önce...
Je veux la tringler avant qu'elle comate.
Kırkı aşkın ülkedeki ofisleriyle, Belko Şirketi çalışanlarını dinamik iş akışının sağladığı modern ofis ortamlarındaki mücadelelerle yüzleşebilmesi için eğitiyor.
Avec des bureaux dans 40 pays, la société Belko forme ses employés afin de faire face aux défis de l'environnement de travail moderne dans ce paysage de l'entreprise dynamique.
Birlikte çalışırdık.
On était juste collègues.
Burada çalışan eleman Kaptan Kirk tarzı kıyafet giymiş halde.
Comme le gars qui bossait ici, Il s'habillait un peu genre capitaine Kirk.
Evet. Biliyor musun, çok tanıdık görünüyorsun. Yerleştirmeye çalışıyorum.
Je vous ai déjà vu, mais je ne sais plus où.
Yanlış kızı kaçırdığınızı anlatmaya çalışıyorum.
J'ai essayé de vous le dire, vous avez la mauvaise fille.
Sıkı sıkıya yapışmaya çalıştım Bay Pool... ama Bandhu daha kurnaz ve yakışıklı.
J'ai essayé, M. Pool, mais Bandhu est plus futé et plus beau que moi.
Yıllık fotoğrafları yanında mı? Todd bir süredir bu yüz tanıma algoritması üzerinde çalışıyor.
- Todd a travaillé sur un système algorithmique de reconnaissance faciale.
Hani böyle malı çıkarmaya çalışıyosun ama gittikçe sıkılaşıyor.
Tu sais, plus tu tires, plus ça serre.
Artık bana çalışıyorsun.
Vous travaillez pour moi maintenant.
Ama kız arkadaşım Bulls'ın halka ilişkilerinde çalışıyor.
Mais mon amie travaille pour les Bulls.
Yani artık burada çalışıyorum tamam mı?
Je travaille ici, maintenant.
Duran kesinlikle 9 raunddaki nakavtını geliştirmeye çalışıyor.
Durán est certainement en train d'essayer d'ajouter un dixième K.O. au premier round à son palmarès.
Onu nakavt etmeye çalış Cholo.
Tu dois essayer de le mettre K.O., Cholo.
- Ne yapmaya çalışıyorsun? - Konu ne? - Ben buna milyon dolarlık vuruş derim!
Alors ça c'est un bel élan à un million de dollars!
Pet Shop'ta çalışıyor artık.
Il travaille à Pet Land, maintenant.
Her neyse, onu bulmaya çalışıyorum, orada değil ve arkadaşı Rona'ya çıkıyorum dedim ki, "Rona, büyükannemin nerede olduğunu biliyor musun?"
Comme je ne vois pas ma grand-mère, je vais voir son amie Rona. Je dis : "Où est ma grand-mère?"
Pentagon'la çalışıyorsan kırıntılar milyon değerindedir.
Quand on traite avec le Pentagone, les miettes valent des millions.
Bay Cluff, efendim artık çalışıyor.
... Mr Cluff...? C'est réparé...
Diplomatik olsun diye yapmadık. Hayatta kalmaya çalışıyorduk.
On essayait pas d'être diplomates, on sauvait notre peau.
Saçma sapan ufacık, dapdar ama tarz kıyafetler giymeye çalışıyorum.
Porter des fringues ridicules, taille small, small, stylées, débiles, ridicules.
Uyanık kalmaya çalış.
Restez avec nous.
Kızlarla buluşmadan önce evde, yapacağın konuşmalara çalışmalısın bence.
Je pense que tu as besoin de t'entraîner sur ton discours pour un rendez-vous entre un garçon et une fille à la maison avant de venir.
Neyse ; babamın çalışma odasında saklandığımı hatırlıyorum muhtemelen kız kardeşimle saklambaç oynuyorduk.
Je m'étais caché dans le bureau de mon père. Ma petite sœur et moi jouions à cache-cache.
Jackie bizi sıkıştığımız bu kayaklıktan kurtarmaya çalışıyor.
Jackie essaie de nous dégager de ce rocher.
Artık sana çalışıyorum. Patron Joe Coughlin.
Je bosse pour toi maintenant, M. Joe Coughlin.
Beni kızdırmaya mı çalışıyorsun?
Tu veux que je me mette en colère? C'est ça que tu veux?
Artık Hardee'sde çalışıyor.
Maintenant, elle travaille chez Hardees.
- Bakın biliyorum, siz iki erkek çok zor bir iştesiniz ama ben sadece kısa bir süre çalıştım ve bence konuşmanız gereken kişiler David Ghantt bu şerefsizliği yaptığı sırada Loomis'te çalışanlardır.
Écoutez. Je sais que vous êtes deux gars bien qui font un travail difficile, mais j'ai pas travaillé là très longtemps et ce serait peut-être mieux d'interroger une personne qui était chez Loomis quand cet homme, David Ghantt, a commis... ces... atrocités.
Ben de onu anlatmaya çalışıyorum. O benim kız arkadaşım.
C'est ce que je te disais, c'est ma petite amie.
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışıyor musun 55
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33