Uyandın traducir francés
5,417 traducción paralela
- Yeni mi uyandın?
Tu veux me baiser.
Sese mi uyandın?
C'est le bruit qui t'as réveillée?
Her şey güzeldi hoştu ama sonrasında yatağında 40 yaşında 1. sınıf öğrencisiyle uyandın.
Tu t'amuses et le lendemain tu te rends compte qu'il a 40 ans.
Günaydın ev arkadaşım. Uyandın mı?
Coloc, tu es habillée?
Tam ayrılacaktım sen uyandın.
Je partais quand tu t'es réveillé.
Ve kafasında kurşun olan ölü bir adamın yanında mı uyandın?
Pour vous réveiller allongé contre un homme mort avec une balle dans la tête?
- Başkasını uyandır o zaman.
- Réveilles-en un autre.
Bir problem yaşanırsa veya bir şey kaybolursa falan seni şerif yardımcısı uyandırır. Anladın mı?
Si tu fais le malin ou que des trucs disparaissent, tu te réveilleras au poste, c'est compris?
Saat sabahın 4'ü bebeğimiz uyandı ve çıldırmak üzere.
Il est 4 : 00 du matin, notre bébé est réveillé. Elle a peur.
Duruma uyandın mı?
Tu percutes?
# Yatağın yayları beni çekemeyince uyandım #
"Sortie du lit quand les ressorts n'en voudraient plus"
Aynı hissi uyandırmak için TV'yi açıp reality yıldızı denen tiplerin şüphesiz sırtını beyaz yapımcılara dayayarak reytingi zıplattığını izliyorum.
Pour faire appel au même sentiment qui m'habite quand j'allume la télé et vois une soi-disant réalité parodier les Blacks pour l'audience, certainement sous les ordres de producteurs Blancs.
Şampiyonum uyuyan güzeli kolayca uyandırdı.
Mon champion... n'a eu qu'à réveiller la belle endormie.
Dikkatli bir şekilde suç mahallini düzenle... ve birkaç hata yap ki, şüphe uyandırsın.
Mettez méticuleusement en scène le crime avec juste assez d'erreurs pour faire naître le doute.
Sadece birkaç saat. Sonra beni uyandırırsın tamam mı?
Quelques heures et puis tu me réveilles.
Ne? Neden uyandırmadın?
Pourquoi tu ne m'as pas réveillé?
Bir sabah havuzun içinde kendi idrarımda çıplak olarak uyandım. Kenmore Meydanı'nın ortasında. Pislik içindeki uyuşturucu enjektörü kolumdan sallanıyordu.
Un matin, je me suis réveillé baignant dans ma propre urine, au beau milieu de Kenmore Square, avec une seringue de speed-ball encore plantée dans le bras.
Tam rüyadan uyandığım andaki gibi, değil mi?
Au moment exact où je me réveille d'un rêve. N'est-ce pas?
Bu şekilde, sessiz kaldığından ve uyandığında hiçbir yere gidemeyeceğinden emin olabiliriz.
Comme ça on est sûr qu'il va rester tranquille et ne va pas aller n'importe où quand il se réveillera.
Beni uyandırdınız.
Vous m'avez réveillé
Seni uyandırmak istemedim.
Je n'ai pas voulu vous réveiller.
Ertesi gün hapishanede uyandığımda onun söylediklerini kabul etmek dışında pek bir seçeneğim yoktu.
Alors, quand je me suis réveillé en prison le lendemain, Je n'avais pas d'autre choix que de croire sa version des faits.
# Geceleyin uyandığımda... # #... yarının neler getirdiğini göreceğim. #
♪ After the night when I wake up ♪ ♪ l'll see what tomorrow brings ♪
- Hastayı uyandırın.
Réveillez la. Quoi?
O piçlerden biri içeri girip beni öldürürse beni uyandırın tamam mı?
Si une de ces merdes vient me tuer, prévenez, OK?
Şanslı mı? Senin olmadığın bir güne uyandığımda emin ol kendimi...
La chance, c'est se réveiller le matin et ne pas être toi.
Ben de trenden kaçtım ve sonra tek hatırladığım kampınızda uyandığım oldu.
J'étais dans le train, puis je me suis réveillé dans votre camp.
Lise son sınıf öğrencisi Corey Holland'ın korkunç ölümünden 3 hafta sonra Texarkana kasabası yine bir şiddet olayı ile uyandı.
Trois semaines après la mort choquante de l'élève de terminale, Corey Holland, la ville de Texarkana s'est réveillée une fois de plus avec un horrible acte de violence.
Üniversitedeyken o aptal turuncu kulak tıkaçlarını takardı ya. Yine de kilise çanlarıyla uyandırıldı diye söylenirdi.
À la fac, elle avait toujours ces bouchons oranges et pourtant, les cloches la réveillaient.
Sabah tekrar uyandığında fırtına falan yoktu.
Quand il se réveillerait le matin, il n'y aurait plus de tempête.
Neden beni uyandırmadın?
Pourquoi tu ne m'as pas réveillé?
Belki uyuyakalacaksın ve uyandırılman gerekecek.
Peut-être que tu dormiras trop longtemps et qu'il faudra te réveiller.
İçmişler, sızmışlar, uyandıklarında Susan'ın gitmiş olduğunu fark etmişler.
Ils étaient tous ivres et à leur réveil, Susan avait disparu.
Boşanmanın kurallarından biri olarak artık beni uyandırmaman gerek.
L'une des règles du divorce c'est que tu n'es plus autorisé à me réveiller.
Ertesi sabah uyandığında, kadın orda yoktur.
Le lendemain matin, il se lève, elle est partie.
Uyandırmayı denedim ama bana mısın demedi.
J'ai essayé de le réveiller mais il est inconscient.
Kapana kısılmışsınızdır her uyandığınızda kendinizi içinde bulduğunuz kabus tarafından.
On est piégé... dans ce cauchemar dont on ne cesse de se réveiller.
Karısı onunla mantıklı konuşmaya çalıştı arkadaşları Tanrı'nın öfkesini uyandırmamasını söyledi.
Sa femme essayait de le raisonner, ses amis disaient : "Ne fâche pas Dieu."
Uyandırdın beni.
Tu m'as réveillé.
Neden uyandırdın beni?
Pourquoi m'as-tu réveillé?
Bazı yerlerde asiller, aşağı tabakadan rahatsız olurken bazı yerlerde de kadınlar ve çocukların, tecavüz edilip öldürülmesi rahatsızlık uyandırıyor.
En certains lieux, les nobles dénigrent les roturiers. En d'autre lieux le viol et le meurtre de femmes et d'enfants sont plutôt de mauvais goût.
Ben seni tanıyorum ve sabah uyandığında, yatağa gittiğinde çocukların oyun oynadıklarında hep benim yüzümü göreceksin.
Je te connais! Je vais te voir tous les jours. À ton réveil, quand t'iras dormir, quand tes foutus enfants vont jouer.
Bu olay tüm izleme prosedürlerinizle ilgili hatta tüm İHA programınızla ilgili sorular uyandırmıyor mu?
Cet incident ne remet-il pas en cause vos méthodes de ciblage et, en fait, tout le programme de drones?
Dün gece kâbus görerek uyandım o insanların hepsini ben öldürüyordum.
La nuit dernière, j'ai fait un cauchemar où j'ai tué tous ces gens.
Onu uyandırın ve bildiği her şeyi öğrenin.
Réveillez-la et découvrez tout ce qu'elle sait.
Dün gece kâbus görerek uyandım o insanların hepsini ben öldürüyordum.
La nuit dernière, je me suis réveillé d'un cauchemar où j'ai tué tous ces gens.
Uyandığımda, üzerimde bir çizik bile yoktu.
Quand je me suis réveillé, je n'avais pas une égratignure.
Bir sabah uyandığımda... onların orada olacaklarına... kendimi ikna etmiştim.
J'étais convaincue que... Un matin je me serais réveillée et... Ils auraient été là.
Pete'i böyle görmek beş yaşındayken tam olarak yaşayamadığım hisleri uyandırıyor bende.
Voir Pete comme ça, ça suscite des émotions en moi que je n'avais jamais vraiment compris quand j'avais cinq ans.
- İkincisi, basında şüphe uyandıran bir fotoğraf paylaştın.
- De potins. - Deuxio, vous avez publié une photo qui a éveillé les soupçons de la presse.
Ona çıkma teklif ettim, oda reddetti ki bu hayli şüphe uyandırıcı. Hey, sıkma canını...
Je lui ai proposé de sortir, et elle a refusé ce que je trouve très suspect.
uyandın mı 44
uyandım 69
uyandığında 36
uyandı 37
uyandığımda 33
uyandır 16
uyandırdığım için üzgünüm 18
uyandırın onu 16
uyandırdım mı 47
uyandır onu 30
uyandım 69
uyandığında 36
uyandı 37
uyandığımda 33
uyandır 16
uyandırdığım için üzgünüm 18
uyandırın onu 16
uyandırdım mı 47
uyandır onu 30