English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Y ] / Yerine

Yerine traducir francés

42,421 traducción paralela
Nixon döneminde, kanun ve nizam devrinde, suç, ırk yerine geçmeye başladı.
C'est sous l'ère Nixon, fondée sur la loi et l'ordre, que la criminalité a pris une dimension raciale.
ABD Başkanlığı görevimi sadakatle yerine getireceğim.
J'exécuterai loyalement la charge de président des États-Unis.
Suçu işlemedim. Adalet yerine gelmeyecek.
Et justice n'aurait pas été rendue.
... toplu konutlar yerine özel kiralama.
C'est difficile de trouver des locations.
Bu konuda konuşmak yerine hayata devam etmeyi denedik.
Au lieu d'en parler, on a éludé la chose.
Zenci yerine Suçlu diyorlar
Ils ne nous appellent plus nègres mais criminels
- Harvey belki de buraya gelip Gallo tahliye olamaz diye arkadaşıma ihanet etmemi söylemek yerine Gallo'nun tahliye olmasına yardım etmelisin.
Tu sais quoi? Au lieu de me demander de trahir Kevin car Gallo ne sera pas libéré, tu devrais m'aider à le faire libérer.
Birkaç gün sürecek dedim diye bana bağırmak yerine neden bana birkaç gün vermiyorsun?
Alors plutôt que d'hurler car je te demande quelques jours, pourquoi ne pas me les donner?
Senin yerine beni aradı çünkü hayır demesini kabul etmeyeceğini biliyordu.
Il m'a appelée moi, et pas toi car il savait que tu n'accepterais pas.
- Çünkü Mike, Rachel yerine hapsi ikinci kez seçmiş olacak, onu affetmez.
- Pourquoi pas? Parce que Mike lui a préféré la prison une fois, et s'il le fait à nouveau, elle ne lui pardonnera jamais.
Harvey ve Cahill, anlaşmayı kabul etmeye ikna etmek için Mike'ı hapisten çıkardı. Harvey ise Mike'ı Sean'a götürmek yerine Rachel'a götürdü.
Harvey et Cahill ont fait sortir Mike de prison pour le convaincre d'accepter l'accord, et Harvey a amené Mike à Rachel au lieu de Sean.
Kendini pohpohlamak yerine telefonu aç ve bana Sean Cahill'i bağla.
Bien, avant de te réjouir, pourquoi ne prends-tu pas ton téléphone pour appeler Sean Cahill?
- Senin isteklerini yerine getirmiyorum.
Je ne voulais pas ça. Tu ne me diriges pas.
Yeniden yargılanması için gerekli kanıt var. Ama bunun yerine biz idam beklemesine göz yumacağız.
Il y a assez de preuves pour un nouveau procès, et on le laisse pourrir dans le couloir de la mort.
Şu andan itibaren insanlar ismimizi arattığında "Manhattan'lı hukuk şirketi sahtekarı işe aldı." görmek yerine "Pearson Specter masum bir adamı kurtardı."
Maintenant, quand on nous google, je préférerais qu'on voie : "Innocent sauvé par Pearson Specter"
Bu yüzden Sutter'ın seni düşürdüğü durum için beni suçlamak yerine, doğruca gidip bu işten kurtulmak için bir yol bulmanı öneriyorum.
Je te suggère d'aller de l'avant et de trouver un moyen de t'en sortir.
Ne zamandan beri o lanet telefonları kullanmak yerine odada görüşüyoruz?
Depuis quand avons-nous une salle au lieu d'utiliser ces fichus téléphones?
- Çünkü Harvey yerine beni aradın ve arkadaşlar hisseder.
Tu m'as appelée et pas Harvey, et je sais quand mes amis ont besoin de moi.
Çoktan olup biten bir şeyin peşinden koşmak yerine savunmana hazırlanacaksın.
Au lieu de chercher quelqu'un qui a déjà fait quelque chose, commencez à préparer ma défense.
Eğer gerçekten benim için üzgünsen kendi adını duyurmak için bu davayı kullanmak yerine bu davayı asla kabul etmezdin.
Pas jusqu'à ce que vous compreniez que si vous étiez désolée pour moi, vous n'auriez jamais repris cette affaire au lieu de l'utiliser pour vous faire un nom.
Bay Allen'ın sorgusunun nasıl geçeceğini göstermeye geldim, şimdi otur yerine.
Je viens préparer le contre-interrogatoire de M. Allen, alors assis.
Senin yapman gerekeni yaptığım için bana kızmak yerine baskıyı artır da Mike kadını babasını ele vermeye ikna edebilsin.
Alors au lieu de m'en vouloir de tout faire à ta place, active-toi pour que Mike puisse convaincre Jill de balancer son père.
Onun yerine hücre hapsine soktum.
J'ai essayé.
Bana kızmak yerine teşekkür etmelisin.
Au lieu de m'agresser, remerciez-moi.
Bu da bu hücreden yerine getirilmesi zor bir iş, hanımım.
Et ce n'est pas facile... depuis l'intérieur de cette cellule, milady.
Öyle yaparsan, bununla oynamak yerine bütün gün çalışan ben olurum.
Si cela arriver alors je travaillerais toute la journée au lieu de jouer avec ceci.
Bu programı yaparken ölmek yerine deli bir sürtük gibi görünmeye bile razıyım.
Et vous savez, je préférerais qu'on me prenne pour une tarée, plutôt que mourir en faisant cette émission.
Daha çok kişiyiz ve Sidney evin her yerine kamera koydu.
On est plusieurs, et Sidney a mis... des caméras partout.
Sidney bunu yerine koy kamera için bizi çok korku verdin!
pour un film. Sidney a dû lui dire de faire ça pour nous effrayer et pouvoir tout filmer!
Nainsanlar saldırıyı üstlendi ve talepleri yerine getirilmezse her saat başı bir büyük şehri karartmakla tehdit ettiler.
Les Inhumains, qui les revendiquent, menacent de couper l'électricité d'une grande ville à chaque heure si leurs exigences ne sont...
- Canelo'nun yerine gitmem gerek.
- Je dois aller chez Canelo.
Bunu yapmak yerine, ona ilaç götürmek için beni kullandın.
Seulement, tu m'as utilisé pour obtenir des médicaments pour elle.
Bakın, anlaşmanın bana düşen kısmını yerine getirdim.
J'ai fait ma part du marché non?
Peki ya bunca yılı kısa yolu aramak yerine bilimsel şeylerle harcadıysak?
Et si on avait passé toutes ces années à faire de la science au lieu de chercher des raccourcis.
Bu büyük ulusu koruma görevimi yerine getiremezdim.
Je ne pourrais pas faire mon travail, qui est de protéger cette belle nation.
- O bize saldırıp uçağı yerle bir etmekle tehdit eden bir katil. Taleplerini yerine getirmezsek tabii.
C'est un meurtrier qui nous a attaqué et menacé de faire crasher l'avion entier si on ne cédait pas à ses exigences.
Detaylar bilinmiyor fakat S.H.I.E.L.D olay yerine geldiği zaman tehdidin Nainsan kaynaklı olabileceği varsayılır.
Les détails sont rares, mais quand le SHIELD est sur place, la menace doit être de nature inhumaine.
Efendim, izin verirseniz... Kimseyi aptal yerine koymaya çalışmıyordum.
Monsieur, si je peux m'expliquer, je n'essayais pas de berner qui que ce soit.
Aida herkesi aptal yerine koydu.
Aida a berné tout le monde.
Şehrin her yerine askeri personel konuşlandırıldı.
Des militaires ont été déployés dans toute la ville.
Çin'de fazla nüfus gibi en büyük zorluklardan biri olsa da, kömür yerine rüzgar ve güneş enerjisi kullanımı öncelik hâline getirilecek.
Même si elle doit gérer des défis majeurs, comme son immense population, la Chine doit privilégier ces énergies, plutôt que le charbon.
Ayrıca soğutma görevi yerine gitgide kendini ısıtmaya başladı.
Elle ne peut plus jouer son rôle de refroidisseur.
Sadece birilerine kendi yerine cinayet işletmiyor, ayrıca ona resim yollamalarını da sağlıyor, yaptıkları işin kanıtını yanı.
Il n'a pas juste des personnes tuant pour lui, ses personnes lui envoient des images des preuves de leur travail.
Ve normal bir insan gibi tıbbi yardım almak yerine buraya mı geldin?
Et au lieu d'aller te faire soigner comme toute personne sensée, tu viens ici?
Prentiss, ikimiz son olay yerine bakacağız.
Prentiss, toi et moi irons sur la dernière scène de crime.
Ama bunun yerine çoğu hastada hafıza, motor beceri ve konuşma kaybı görülürdü.
Au lieu de ça, la plupart des patients ont souffert de perte de mémoire, de motricité et du langage.
Belki de bu adam kurbanların cinselliğini artırmak yerine azaltmaya çalışıyordur.
Peut-être qu'au lieu de tenter de raviver la sexualité de ses victimes, notre gars essaie en fait de l'éteindre.
Neden bu kanunun yerine evlendikten sonra kalamazsın kanunu yok ki?
Pourquoi ils interdisent pas de vivre chez ses beaux-parents après le mariage?
Evet, bir şey isteyecekken ağlamak yerine "anne, anne" demek daha çok işe yarıyordu.
Je me suis rendu compte que "Maman, Maman"... c'était plus efficace que les pleurs.
Şımarık veletler gibi davranmak yerine takım gibi davranmaya başlamalıyız.
On devait commencer à agir comme une équipe à la place d'un tas d'enfants gâtés.
Kendimizi Amanda'nin yerine koyalim.
Mettez-vous à la place d'Amanda.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]