English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Z ] / Zamanınızı

Zamanınızı traducir francés

17,628 traducción paralela
Uyku zamanınızı harcamayın.
Ne t'en préoccupe pas.
Zamanınızı ayırdığınız için size olan borcumuzu kelimelerle anlatamayız, çok teşekkür ederiz.
Et il n'est nul mot pour exprimer la dette que nous vous devons pour votre temps et votre patience que vous nous avez consacrés, merci infiniment.
Zamanınızı boşa harcadığım için özür dilerim ahbap.
Désolé de t'avoir fait perdre ton temps.
Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Merci de m'avoir reçu.
Eğilmeye zamanınız varsa, temizliğe de vardır!
Si on a le temps de se reposer, on a le temps de nettoyer!
Ne zaman başladınız?
Vous l'avez lancé quand?
Siz de daha fazla almalısınız o zaman.
- Ah, d'accord, autrement dit,
Ve bir şeyi anlamalısın. Bu belki de başkası bizi izlemeden konuşacağımız son zaman. Yani eğer birşey söylemek istiyorsan, odayı boşaltacağım.
Et vous devez comprendre une chose, c'est peut-être la dernière fois que l'on peut parler sans être sur écoute, donc si vous avez quelque chose à dire, ils vont sortir.
Neyse, zamanımız kısıtlı şu baskın kanıtlara gelelim hepsi de O.J.'nin suçu işlediğini gösteriyor.
Bon, le temps est compté, alors parlons du plus grand obstacle : Les preuves matérielles accablantes qui semblent toutes démontrées qu'OJ l'a fait.
Peki, El Salvador için biletinizi ne zaman aldınız?
Quand avez-vous fait cette réservation pour Le Salvador?
O zaman, Bayan Lopez mahkemeye ülkeden çıkacağınızı söylemenize rağmen neden işsizlik maaşına başvurduğunuzu açıklar mısınız?
Alors, Mme Lopez, pourriez-vous dire pourquoi vous remplissez le document demandeur d'emploi alors que vous quittez le pays définitivement?
Ne zaman ve hangi sebeple olursa olsun diğer otel misafirleriyle konuşamazsınız.
Vous ne devez pas parler aux autres pensionnaires de l'hôtel à aucun moment, pour aucune raison.
Kızımın sıkıntıları olduğu zaman Adam onunla konuşmama izin veriyor hem de yasaktan sonra.
Quand ma fille a eu des soucis, l'agent Adam m'a laissée lui parler au téléphone passé le couvre-feu.
Bunu gördüğünüz zaman, zaten O.J.'nin kararını öğrenmiş olacaksınız.
Nous prions... Avant que vous ayez tous vu ça, vous connaîtrez déjà le verdict d'O.J.
Akıllı bir adamın zamanında bana söylediği gibi... "Düşmanlarımızla barış sağlarız, dostlarımızla değil."
Un sage l'a dit, on fait la paix avec ses ennemis, pas avec ses amis.
Ama bilge bir adamın zamanında dediği gibi... "Düşmanlarımızla barış sağlarız, dostlarımızla değil."
Mais comme un sage me l'a dit un jour, on fait la paix avec ses ennemis, pas avec ses amis.
Her zaman haklısınız.
Vous avez toujours raison.
Sikmişim adaletini o zaman, intikamını alacağız.
Oublie la justice, on se vengera.
Yüce Rahip hazretlerine her zaman kapımızın açık olduğunu ilet.
Dites à Sa Sainteté qu'il est toujours le bienvenu ici.
Evet ama baktığınız zaman hayat da alışılmadık.
J'imagine que la vie n'est pas vraiment régulière.
O zaman yollarımız tekrar kesişene dek bunlar bende kalsın.
Alors je vais tenir à ceux-ci jusqu'à ce que nos chemins se croisent à nouveau.
Zamanımız kalmadı.
On n'a pas le temps.
Duygularımızın, görevimizin yoluna çıkmaması gerektiğini söyleyen sendin her zaman.
Tu es celle qui dit toujours qu'on ne peut laisser nos sentiments entraver notre mission.
O zaman neden kaldınız?
Alors pourquoi rester?
O zaman planın nedir tam olarak? Sizin büyük planınız benim sorunum sayılmaz.
Alors quel est ton plan?
İş bu göreve geldiği zaman siz kendi kararlarınızı verdiniz.
À propos de cette quête, vous deux avez fait votre choix.
Peki ya zamanımız kalmadıysa?
Mais et si nous n'avions pas le temps?
N'olur verin dikkatinizi. Huzursuzlanır da bakınıp durursanız etrafınıza bir anlığına dahi olsa söylediklerimin birazını bile unutursanız işte o zaman ölür kesinkes kahramanımız.
Si vous tressaillez, si vous détournez les yeux, si vous oubliez une de mes consignes, même pour un bref instant,
Huzursuzlanır da bakınıp durursanız etrafınıza bir anlığına dahi olsa söylediklerimin birazını bile unutursanız işte o zaman ölür kesinkes kahramanımız.
Si vous tressaillez, si vous détournez les yeux, si vous oubliez une de mes consignes, même pour un bref instant, notre héros périra.
- Her zaman beraber şarkı söylüyor olacaksınız.
Vous les chantiez toujours ensemble.
Belki de yeni gözlükler almalısınız Kont Bezukhov. Belki o zaman siz hariç herkesin gördüğünü görebilirsiniz. Karınızın Dolokhov'la ilişkisini.
"Peut-être devriez-vous acheter de nouvelles lunettes, Comte Bezukhov, alors vous verrez ce que tout le monde voit excepté vous... la liaison de votre femme avec Dolokhov."
İşte o zaman belki, sadece bir ihtimal bu günü ve babanızın elemini hatırlar da ihtiyaç duyduğu zamanda ona merhamet göstermediğiniz için kendinizden utanırsınız.
vous vous souviendrez de ce jour et de la douleur de votre père, et que vous aurez honte du manque de compassion que vous lui avez montré quand il en avait besoin.
En son ne zaman günah çıkardınız?
À quand remonte votre dernière confession?
Size her zaman güzel haberler veremiyorum ama buna bayılacaksınız.
- J'ai pas toujours eu de bonnes nouvelles à vous annoncer, mais celle-ci va vous réjouir.
Dedektif Gordon, zamanınız var mı?
Inspecteur Gordon, vous avez une seconde?
Yalnız başına koşuşturmanın zamanı değil, değil mi?
Ce n'est pas le moment d'aller vous promener tout seul.
Fakat şu an duygusal saçmalıklara zamanımız yok.
Nous n'avons pas le temps d'écraser une larme ensemble.
Fazla zamanımız yok.
Vous n'avez pas beaucoup de temps.
- Bunun için zamanımız yok.
Nous n'avons pas le temps.
Zamanı değil farkındayım ama siz basketbol izlemek istiyorsunuz eğer vurgulamaya çalıştığınız buysa.
Je sais que ce n'est pas le moment, mais vous devez regarder le basket avant de faire des références.
Her zaman çıplaksınız ve bir kutuya işiyorsunuz.
Vous êtes toujours nus, et vous faites pipi dans une boite.
Para ile ne yapacağınızı bildiğinize dair şöhretiniz var ama paranız olduğu zaman bu yok oluyor.
Tu sais comment gérer le fric, sauf en ce qui te concerne.
O zaman itiraf edeyim ki, dünya, ayaklarımızın altında en korkunç şekilde değişir.
Je devrais alors reconnaître que le monde a change d'une facon des plus... surprenantes.
Her zaman inandığımız şey... büyük bir hareketin parçası olduğumuz Özgürlük arayışı içinde insanlığın kendisidir...
Nous avons toujours cru... que nous faisions partie d'un grand mouvement celui de l'humanité... impliqué dans une recherche de liberté.
Hanımefendi, normalde müşteri her zaman haklıdır derim ama işin aslı şu ki tavrınızı hiç sevmedim.
Madame, en général, je donne au client le bénéfice du doute, mais je n'aime vraiment pas votre attitude.
- O zaman kartınızı dondurmak zorundayız.
- Nous allons devoir bloquer votre carte. - Allez vous faire voir.
Karımın doğum yapma zamanı gelince Moskova'dan doktor çağırır mısınız?
Quand il sera temps que ma femme accouche, veux-tu envoyer chercher un médecin à Moscou?
- O zaman dek, beklemek zorundasınız.
- D'ici là, vous devrez attendre.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Merci pour votre attention.
O zaman niye bunu yaptınız?
Pourquoi l'avez-vous fait?
- Zaman ayırdığınız için teşekkürler.
- Merci pour votre temps.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]