English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Ü ] / Üst kata

Üst kata traducir francés

653 traducción paralela
Beni üst kata taşıyorsun.
Tu m'as portée à l'étage.
Şimdi, neden üst kata gidip biraz uzanmıyorsun?
Ma chérie, pourquoi ne pas monter t'allonger dans ta chambre?
William biz de üst kata çıkmalıyız.
Nous devons monter aussi, William.
Bu noktada içkimi içtikten sonra, üst kata çıktım.
Après avoir pris un verre... je montai l'escalier.
- Niye üst kata çıktın?
Pourquoi êtes-vous monté?
Sen üst kata çıkmadan önce, sana nasıl iyi bir... Noel Baba olunacağı hakkında birkaç ipucu vermek istiyorum.
Voici quelques conseils pour être un bon père Noël.
Myra'yı üst kata çıkarmak istiyorum. - Hoşça kalın.
Je vais porter Myra là-haut...
Bütün gün üst kata tıkılıp kalmaları çok kötü.
Ce n'est pas drôle de rester en haut toute la journée.
Hanımı üst kata çağır, olur mu?
Patronne! Qu'est-ce qui se passe?
Riche, neden eşyalarını üst kata götürmüyorsun?
Va lire tes illustrés là-haut.
Bayan McGurk, bir iyilik yap, üst kata çık ve ikinci kattan bir vazo getir, ha?
Mme McGurk, soyez gentille, allez à l'étage et prenez un vase sur l'étagère du cellier
- Eşyalarımı üst kata koyabilir miyim?
Je peux monter?
Tatlım, üst kata çık ve söyle Sarah Jane gelsin.
Chérie, veux-tu courir aller chercher Sarah Jane?
- En üst kata. Çatı bar açık değil.
Le dernier étage est fermé.
Madem bana güvenmiyorsun, üst kata çıkaralım.
Alors chez vous, si vous n'avez pas confiance!
Şimdi sadece üst kata çık ve düzgün bir şey giy üzerine?
- J'ai hâte. - D'accord. J'ai hâte.
Sadece üst kata git ve bazı giysilerini giy işte, hepsi bu! Bana o ses tonu kullanma. Biz artık evli değiliz, hatırlıyor musun?
J'ai mis tellement de temps à l'attraper.
Ben üst kata gidip daha rahat ve zarif bir kıyafet giyeyim.
- Quand votre grand-mère verra ça.
Sharon, üst kata git ve elbiseni giy. Şimdi, yola koyul.
Il ne faut pas me le dire alors.
Ağlamaya başladım ve üst kata odama çıktım.
Je me mis à pleurer et montai dans ma chambre.
Demek çığlık seslerini duyar duymaz üst kata koştunuz ve kapıyı kırdınız.
Donc, à peine avez-vous entendu hurler... que vous êtes accouru et avez enfoncé la porte.
- Sonsuza kadar üst kata gidip gelemezler.
- Drôle de gymnastique.
- Hayır, üst kata çıkmam gerek.
- Non, je dois monter.
Hemen üst kata çık, Munroe.
Slim, tiens-les en joue d'en haut. Sors pas derrière, je passerai par devant.
Dün gece Otelde beni görmedin Bayan Colin ve sevgilisi üst kata çıkarken ben ordaydım.
- Ah si, si, oui, oui. Eh bien, c'est ça. Hier soir, tu m'as pas vu à ton hôtel, mais j'étais là.
Sen burayı araştırırken ben de üst kata bakayım mı?
Je cherche là-haut, pendant que vous cherchez ici?
Ben üst kata çıkacağım.
Je vais monter à l'étage.
Bu birincisi geride kalanlara veda etmek için üst kata çıkmayı bekliyor.
Le premier cercueil est placé dans la salle d'exposition pour les adieux des survivants.
Hayır, dinle. Dün gece, eve geldim, üst kata çıktım.
Hier soir, en rentrant, je suis allé en haut.
İkiniz üst kata bakın.
Allez voir à l'étage.
Gösterinin geri kalan süresi için niye çantanı bana bırakmıyorsun? Çünkü üst kata çıkacağız, onu aşağıda çok iyi saklarım. Tamam mı?
Laissez-moi m'occuper de votre sac pour le reste du spectacle, on va aller à l'étage, je vais le laisser en bas, d'accord?
- Gidelim. Haydi. Herkes üst kata.
Allez, tout le monde en haut!
Sen üst kata bak. Ben bu katı arayayım.
Cherchez là-haut, je cherche ici.
Çünkü üst kata gidiyor. Ne oldu?
Je comptais le mettre au premier.
Bas git üst kata. Işıklar yanınca da bana haber ver.
Pourquoi ne dégages-tu pas en haut pour me dire ce qui fonctionne?
Kurtulma şansı olanlara yardım et. Biz üst kata çıkıp bakacağız.
Cherchons les survivants!
Buraya getir ve ana odanın büyük penceresine doğru daya böylece üst kata giriş yapabilirsin, anladın mı?
Appuyez la contre la grande fenêtre de la pièce principale. Ainsi vous pourrez entrer par le pallier du haut- - compris?
Giriş yaptı, anahtarları alıp üst kata çıktı.
Elle a signé le registre, pris les clés et est montée.
Ben üst kata çıkıyorum.
Je vais voir là-haut.
Neden üst kata gitmiyorsunuz?
- Ecoute.. Pourquoi ne pas monter?
Sonra, onlar karısıyla üst kata çıkınca er MacDonald gizli belgelerin üstüne atlayarak belgeleri de kendini de yok edecek.
Quand il sera en haut avec son épouse, MacDonald se jettera sur les documents secrets, les détruisant ainsi que lui-même.
Neden Duncan'la üst kata çıkıp, sen konuşmuyorsun?
Vous devriez parler à Duncan. Moi, il ne m'écoute pas.
Götür, üst kata götür.
Montez-la.
Carl hiç para olmadığını söyleyince, onlardan biri, uzun olanı, üst kata yatak odasına gitti.
l'un d'eux, le plus grand, est monté dans la chambre, à l'étage.
Bir hanım üst kat penceresinden arabaya seslenebilirdi ve araba hemen durup kadın pencereyi kaparken, şapkasını ve mantosunu giyip, alt kata inerken, şemsiyesini bulup, kızıyla yemek konusunu konuşurken ve evden dışarı çıkarken onu beklerdi.
De sa fenêtre, on pouvait le héler. Le tram s'arrêtait et attendait. Le temps de prendre son chapeau, son manteau, de descendre et d'attraper son parapluie, de donner des consignes pour le souper et de sortir de la maison.
Ne? Çok ufak bir ihtimal elbette ama üst kata çıkalım.
Il y a une très petite chance...
Mobilyaların bir kısmını üst kata taşımayı plânlıyoruz.
Joe, allez prendre les mesures pour la marquise.
- Hayır üst kata.
Pourquoi?
En üst kata.
Au dernier étage.
İkiniz üst kata bakın.
- A vos ordres.
Onu evimde istemiyorum. Peki. Sen üst kata git.
Va prendre un bain ou te coucher, mais ne reste pas là.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]