Bağırmayın traducir portugués
153 traducción paralela
Tabii ki, o. Ama bağırmayın, sağır değilim.
Muito bem, mas não é preciso gritar.
- Evet, fakat bağırmayın öyle.
Compreende? - Sim, mas não fale tão alto.
Hücum diye bağırmayın!
Não suba à carga!
- Bağırmayın bir şey olduğu yok.
Não há nada para ter medo.
Bağırmayın ya da...
Não grite, ou qualquer...
Lütfen bağırmayın efendim.
- Não berres, meu bom homem.
- Yeter, bağırmayın artık.
- Não gritem.
Sadece postamı istiyorum. Bana bağırmayın efendim!
Não lhe serve de nada gritar.
Bağırmayın.
Não grite.
- Bağırmayın, Bayan.
Não grite, senhorita.
Bağırmayın lütfen, bu gizli ve hassas bir mesele!
Não grite! Isto é uma coisa delicada, reservada!
- Bağırmayın.
- Então, por que se mudou?
- Benimle gelin! - Bağırmayın!
- Venha comigo!
- Bağırmayın, salaklar!
- Faz pouco barulho, seu miserável!
Bağırmayın, çocuğu uyandıracaksınız.
Não ria tão alto, que despertará ao bebê.
Bana bağırmayın, Bay Warrick!
Não grite comigo, Sr. Warrick!
- Bağırmayın böyle!
Não grite assim. Rabier...
- Bana bağırmayın bayan.
- Não me grite, senhora.
Lütfen bağırmayın.
Por favor, não grite comigo.
Çok fazla bağırmayın, efendim.
Lembrai-vos que só nós sabemos.
Yangın var. Ama sakın bağırmayın.
Um incêndio, mas não berrem.
Onlarla aynı anda bağırmayın.
Não gritem os dois ao mesmo tempo.
Bağırmayın Glaude çünkü çok iyi olduğu için tehlikeli bulundu!
Não se irrite Glaude, é por ser boa que é considerada perigosa
Ay, bağırmayın.Bir kadının bağırmasından nefret ederim...
Não chore. Detesto ver uma mulher chorar...
Bağırmayın!
Pesquisa e assassinios não se dão bem juntos!
Sakın bana bağırmayın, yoksa başınız derde girer!
- Não grite, que faço um escândalo.
Bay Yeung, bağırmayın.
Sr. Yeung, não se assuste.
- Bağırmayın.
- Não me gritem.
Pekala, iç telsizi meşgul etmeyelim. Avcı uçağı görünce haber verin, ama bağırmayın. Sizi açık ve net duyuyoruz.
Falem só pelo intercomunicador se necessário e não precisam de gritar, nós ouvimo-los muito bem.
Bayım, bağırmayın!
Senhor! Baixe a voz!
Rica ediyorum bağırmayın...
- E eu consigo ouvi-lo, a sério.
Bağırmayın.
Gostaria que se calasse.
Pervazda duran birine bağırmayın.
Não gritem com um homem num parapeito.
Bağırmayın bana!
Não me gritem!
Tek bir şey istiyorum : Bana bağırmayın. Kibar olun.
Eu só peço uma coisa - não grites comigo, sê educado.
- Bağırmayın.
- Não grite.
- Bağırmayın beyefendi
- Não precisa levantar a voz.
Bağırmayın.
- O senhor não pagou.
Bağırmayı kes, evdeki herkesi uyandıracaksın.
Páre de gritar. Quer acordar toda a gente do prédio?
- Bağırmayın!
Meu Deus mas quem ê que vos ensinou a comportar assim!
- Sakın bağırmayı deneme. - Seni duyup gelmesinler.
E não penses em gritar, em dar o alerta.
Bağırmayı bırakın ve ateş edin.
Parem de gritar e comecem a disparar.
Lütfen bana bağırmayın.
Por favor, não grite comigo, Reb Tevye.
Lütfen, lütfen bağırmayın.
Não, por favor, não grite. Não tenha medo.
Kulağımın dibinde bağırmayı kes.
Tem um aqui.
Bağırmayı kesin yoksa babanız size nasıl bağırıldığını gösterir.
Parem de gritar ou o pai dá-lhes motivos para gritar.
Bağırmayı kes artık. Adam mısın sen! Hadi bee!
para de gritar e vê por onde andas anão.
Ben de tam, "Shizuku!" diye bağırmayı düşünüyordum ki birden sen camdan başını uzatıverdin!
E de repente, lá estavas tu. Nem acreditei no que via.
Yıllardır, elimizdeki tüm bağışçıları, tek başına, kaçırmayı başardın.
Durante anos esgotou sozinho todos os nossos doadores. Escolas de ar condicionado ultrapassam-nos.
Belki kafasını toprağa gömüp bağırmayı planlamıştı. Gına geldi artık!
Ou talvez só pensasse em enfiar a cabeça debaixo de terra e gritar.
Ya da belki çalışanlarının önünde bağırmayı kesmelisin.
E parar de gritar com os empregados.