Hiç de traducir portugués
56,137 traducción paralela
Madem bu evde kapalı kaldık, hiç değilse nazik davranmalıyız diye düşündüm.
O mínimo que podemos fazer, já que temos de ficar aqui juntos, é ser civilizados.
Hayır, hiç de kolay değilmiş.
Não, mesmo nada fácil.
- Hiç de şüphelenmedim.
- Não estou nada desconfiada.
Hayır, hiç de bile. İşe yaradığı falan yok.
- Não, não funcionou.
Hiç de değilsin.
Nem pensar.
Belki de hiç olmasa daha iyi.
Talvez nem choraria.
- Buharlı tren, 1950. - Hiç mi kolun yok senin?
Queimadura de vapor, 1950.
Hiç düşündün mü Gary, hayata gelmenin tek nedeni doğum kontrolünü desteklemek olabilir?
Gary, já te ocorreu que o teu propósito pode ser servir de argumento para controlo de natalidade?
Acaba hiç aklına geldi mi? Birimizi öldürürlerse diğer ikisini de harcarlar.
Já paraste para pensar que, se matarem um de nós, nos matam a todos?
Hayatınızda hiç bu kadar çok hediyeler görmemişsinizdir.
Vocês nunca viram tantas riquezas e objetos de valor na sua vida.
Ekselânsları. Bana hiç hediye getirmedin mi?
Sou um escravo que nem sequer tem o privilégio de desejar-lhe boa sorte de coração.
"Bu hiç adil değil." "Herkezin gözü yaşlı."
Lágrimas de dor vão fluir de novo faça-as partir
Yatağı, hiç katlamadığı kıyafetleri, suç tahtası.
As roupas que ele não dobrava, seu quadro de crime.
Senin hiç kendini koruma iç güdülerin yok.
Não tens nenhuns instintos de auto-preservação.
Oz'da gökyüzünden hiç iyi bir şey gelmez zaten.
Em Oz, nunca nada de bom vem do céu.
Fakat büyülü sözleri doğru söylemezsen Hiç bir farklılık yaratmayacak.
Mas não servirá de nada se a tua língua não está bem.
Eminim ki benim gibi binlercesi vardır, Hiç birimiz diğerinden daha tehlikeli değildir.
De certeza que há milhares como eu, nenhum de nós mais perigoso que o outro.
Ama hiç birimiz elinde bununla... senin kadar korkunç değiliz.
Mas nenhum de nós é tão aterrorizador quanto tu és com isto.
Sahibem sizden hiç bahsetmedi.
A Senhora nunca falou de si.
hiç bir yerde, hiç kimse yapmayacak, ve sen de tekrar istemeyeceksin. - Neden?
Ninguém o fará, não em nenhum lado, e nunca mais devias pedir.
Ebedi Canavarın ateşten dolu fırtınası şeklinde ortaya çıkacağına hiç şüphe yok.
Não há dúvida que a Besta Eterna vai revelar-se como uma tempestade de fogo.
İçinde bir şeyler kırılmıştır ve hiç düzeltilememiştir.
Algo dentro de ti está partido que nunca mais pode ser consertado.
Zümrüt Şehrinde hiç savaş kalmadı.
Não há batalha que reste na Cidade de Esmeralda.
Ama şu an hiç öyle gelmiyor.
Neste momento, acho que é difícil de acreditar.
Terrell'in Pueblerro'dan bahsettiğini hiç duymadım.
Não me lembro do Terrell falar de um Pueblerro.
Ayrıca Lily, Amabella'yı hiç tanımıyordu.
Além disso, a Lily não conhecia a Amabella de lado nenhum.
Mimar olduğunu söylemişti. Ama bazen iç tasarımcılar kendilerini mimar olarak tanıtırlar. Bu hiç iyi değil.
Ela disse que era arquitecto, mas os designers de interiores às vezes dizem que são arquitectos.
- Hiç sevişmiyoruz diye yakınıyorsun.
Estás sempre a queixar-te de não teres sexo. Cala-te e come-me.
Bu şiddet yaşandığında hiç ölebileceğinden korktun mu?
Quando há violência, alguma vez teve medo de morrer?
- Evliliğin güzel tarafını, doğru yanlarını düşünüyor musunuz hiç?
Alguma vez pensa no que há de bom num casamento, no que está profundamente certo? Sim, penso.
Bu yüzden hiç endişelenmeyin ben onu sıkı sıkı tutarım siz de bu esnada yanımdaki arkadaşıma kolalı bir Jack koyarsınız ve bana da bir tane daha getirirsiniz, olur mu?
Vou segurá-la, enquanto você serve um uísque com cola ao meu amigo, e me traz outra bebida.
Bu 80 tonluk metal yığını, koltuk minderleri ve Bloody Mary karışımının havada süzülmeye hiç hakkı yok ama gel gelelim Newton'un kanat üzerindeki hava akışının yukarı kaldırma oluşturması ya da öyle boktan bir şeyle ilgili açıkladığı bir şeyler ki hiçbiri gram anlam ifade etmiyor ama şiddetle inanan arkadaki 82 yolcuyla birlikte uçak güvenli bir şekilde yolculuğuna devam ediyor.
Estas 80 toneladas de metal, assentos almofadados e Bloody Marys não têm o direito de atravessar os céus. Mas o Newton explicou a teoria do fluxo do ar sobre a asa que cria um movimento ascendente, ou outra merda sem sentido. Mas temos 82 passageiros aqui que acreditam piamente nisso.
Milyonlarca insanın senin bayramında sembol takas edip, ritüelleri kutladığına şüphem yok. Hepsi de gizli yumurtaları bulmak için ama hiç kimse senin adına dua ediyor mu?
Não duvido que milhões de pessoas trocam presentes e observam os rituais da tua festa, até à caça dos ovos escondidos, mas alguém reza em teu nome?
- İyi de niye? Hiç mantıklı değil.
Não faz sentido.
Babam hiç ortalıkta yoktu, annem de ben on bir yaşlarındayken vefat etti.
Não conheci o meu pai, a minha mãe morreu quando eu tinha 11 anos.
Dün gece biraz hava almaya çıkmıştım onunla karşılaştık, sonrasını neredeyse hiç hatırlamıyorum ama sigaranın düşüncesi bile midemi bulandırıyor şimdi.
Saí para apanhar ar e encontrei-a. Não me lembro de muita coisa, mas pensar em cigarro dá-me ânsia.
Tam üstüne bastın, hiç adil değil hem de.
- Tens razão, não é justo.
Benim deneyimim öyle olmadı, hem de hiç.
Essa não é a minha experiência. Nem um pouco.
Bana "efendim" demeyin, yoksa yıldızımız buluşmaz hiç.
Não me chame de senhora. Ou não nos vamos dar bem.
Anneme olanlar hiç yaşanmamış gibi davranmak istiyorsun diye ben de öyle yapacak değilim.
Lá porque queres fingir que a minha mãe não existiu, não significa que faça o mesmo.
Porno yıldızı Lisa Ann kimliğinden kurtulabileceğimi hiç sanmıyorum.
Acho que nunca poderia deixar de ser a Lisa Ann, a estrela porno.
Asla, hiçbir zaman Howard Stern'le yatmadım. Programından hiç kimseyle de. Wack Pack üyesi değilse tabii.
Nunca, jamais, eu tive sexo com o Howard Stern ou com qualquer pessoa do programa dele, a menos que fossem convidados, está bem?
Hem de hiç. Bu yüzden artık porno yıldızının devrini görmüyorsunuz.
É por isso que já não se vê a idade da estrela porno.
Eve dönmenize hiç gerek...
Não precisas de vir para...
Düşünecek olursan çok saçma çünkü buraya iki ay önce taşındım ve ne yaptığımı hiç bilmiyorum.
O que é uma loucura, se formos a ver, porque acabei de vir para cá e não sei o que faço.
Hayatında bir sorunla doğrudan yüzleşebildin mi hiç?
Alguma vez na vida conseguiste enfrentar um problema de caras?
Somurtur, deri giyer, geçmişinden hiç bahsetmez ve uzun bölme işleminde sorun yaşar.
Faz cara de mau, veste-se de couro, tem um passado misterioso e não sabe fazer contas de dividir.
Hem de hiç.
Nunca.
Karen bir yüksekokulun Birkaç İyi Adam oyununda, kendi hayat hikâyesine hiç benzemiyor.
Entra numa peça universitária, Uma Questão de Honra, que não é nada como a história da sua vida.
Birini izlemenin nasıl bir his olduğunu merak ettin mi hiç?
Nunca tiveste vontade de espiar alguém?
Benim başıma hiç öyle ilginç şeyler gelmiyor.
Nada de interessante acontece comigo.
hiç de bile 279
hiç de değil 689
hiç değilse 21
hiç de öyle değil 49
hiç denemedim 24
hiç değil 97
hiç dert değil 31
hiç de komik değil 48
hiç de fena değil 32
hiç değişmemişsin 157
hiç de değil 689
hiç değilse 21
hiç de öyle değil 49
hiç denemedim 24
hiç değil 97
hiç dert değil 31
hiç de komik değil 48
hiç de fena değil 32
hiç değişmemişsin 157
hiç değişmeyeceksin 16
hiç değişmemiş 30
dede 298
deli 209
denise 139
deme 332
dean 111
detroit 189
dennis 260
dell 45
hiç değişmemiş 30
dede 298
deli 209
denise 139
deme 332
dean 111
detroit 189
dennis 260
dell 45