Vakti traducir portugués
12,911 traducción paralela
- Anneler Günü'nü kutlamaya başlamanın vakti gelmişti.
Achei que estava na altura de celebrarmos o dia da mãe.
Bence vakti geldi.
Acho que está na hora.
Buradan çıkıp sana gerçek gücün nasıl hissettirdiği gösterme vakti geldi.
Está na hora de subir à terra. E mostrar-te finalmente como é mesmo o verdadeiro poder.
Hoşça kal deme vakti geldi.
Está na hora de dizer adeus.
Bence seni öpmemin vakti geldi de geçiyor.
Acho que já está mais do que na altura de te beijar.
Evet, Belki de cinayet takıntısına son vermenin vakti gelmiştir.
Sim, mas talvez seja hora de acabar com a obsessão por esses assassinatos.
Piper'ı ödeme vakti. İkinci tuvalet.
Hora de pagar o que deves à Piper...
Kış vakti almanlara sor onu.
Pergunta aos alemães durante o inverno.
Artık caka satma vakti.
Posso exibir-me.
Yaptığın şeyi görme vakti geldi evlat.
Está na hora de veres o que fizeste, filho.
Macera vakti.
Hora da aventura.
Ve öze dönme vakti geldi.
E o tempo é de extrema importância.
Bu gezegeni geri almanın vakti geldi.
Está na hora de recuperarmos este planeta.
Eğlenceliydi ama bence gitme vakti geldi.
Isto foi divertido, mas penso que está na hora de ir.
Duş vakti Lydia.
Muito bem, Lydia, hora do teu duche.
Ama av grubu şafak vakti yola çıkacak.
Mas o grupo de caça partirá de madrugada.
İşe dönme vakti.
Preciso de voltar a trabalhar.
Geçtiğimiz beş yılı da kaybettiğim vakti telafi ederek geçirdim, onu tanıyarak.
E passei os últimos 5 anos a compensar o tempo perdido, conhecendo-a.
Ya da bir telefon sirketinde çok fazla bos vakti olan bir teknoloji kurdu.
Ou podia ser algum tecnicozito da Companhia dos Telefones com demasiado tempo livre.
- Yemek vakti. - Evet.
- Hora de jantarmos.
Haber vakti geldi çattı.
Está quase na hora das notícias.
İlaç vakti.
Hora do medicamento.
- Bekle. - Tamam, yatma vakti.
- Vá para a cama.
Sanırım vakti geldi de geçiyor -
Acho que já é tempo suficiente...
Savunmayı bırakıp saldırıya geri dönme vakti geldi.
Está na altura de deixarmos de defender e voltarmos a atacar.
Sanırım artık samimi olmamızın vakti geldi, değil mi?
Acho que está na hora de termos uma conversinha. Tu não?
Evet ama tövbe etmek için bol vakti ve fırsatı da olacak.
Sim, mas terá muito tempo e oportunidades de arrepender.
Bana merhaba diyecek vakti bulduğuna memnun oldum.
Fico feliz por teres um momento para me dizeres olá.
Evine dönme vakti geldi.
Está na hora dela voltar para casa.
Kalkma vakti.
Que dia tão belo Está na hora de levantar.
Yeterince dizimizin üzerinde kaldık şimdi ayağa kalkma vakti.
Estivemos de joelhos demasiado tempo, é altura de nos levantarmos.
Giy hadi. - Tişört giyme vakti mi?
- É a hora da t-shirt?
Tişört giyme vakti.
Vá lá. Vamos!
Sağ salim olduğun sürece sana kendine istediğin tüm vakti vermekten çok memnun olacaklar.
Quando souberem que estás bem, terão todo o prazer em dar-te toda a atenção que quiseres.
Şu an bir grup yanıltılmış kurda genç danışman olmanın vakti değil.
Não é hora de te armares em conselheira de lobos desgovernados.
Şimdi Jackson için doğru olanı yapma vakti geldi.
Está na hora de fazer justiça pelo Jackson.
Günün en sevdiğim vakti.
Este é o meu momento favorito do dia.
Homie, bunu halletmenin tam vakti.
Homie, está na hora de resolvermos isto.
Affetme hakkında tüm o süslü konuşmalarını sınamanın vakti geldi.
Está na hora de dar um rosto à tua conversa da redenção.
Arayı kapatmamızın vakti geldi değil mi?
Acho que temos de compensar o tempo perdido.
Pireyi deve yapmanın vakti gelmiş olabilir.
Talvez valha a pena preocupar-me com pormenores.
Vakti zamanında büyük bir şampiyondu.
Antigamente, ele era um grande campeão.
Başkasının ona binmesine izin verme vakti gelmişti.
Já era altura de deixar outra pessoa montá-lo.
Isınma vakti geldi. Bir kendine gel.
É altura de fazeres o aquecimento.
Karaciğer bulunana kadar ne kadar vakti var?
Quanto tempo até ele ter um fígado?
Yürüyüş vakti geldi.
Está na hora do passeio dele.
Vakti gelince değerlendirmeyi yaparız ama hayır, çok kötüleşirse burada kalacağım.
- Vamos avaliar quando chegar a altura. Mas não, ficarei aqui se estiver mal.
- Gitme vakti.
- Está na hora de sair.
Ayrıca hikâyesini kurşun geçirmez kılmak için epey vakti vardı.
E ele teve muito tempo para aperfeiçoar a história.
Gitme vakti geldi
Está na hora de ir embora
Harekete geçme vakti.
É hora de partirmos.