Vakti geldi traducir portugués
4,020 traducción paralela
Ama vakti geldi.
Mas chegou a hora.
Artık çok rezil şeyler hayal etmeye başladığımıza göre sahneye birilerini davet etmenin vakti geldi.
E agora que estamos todos a imaginar coisas obscenas, é altura de trazer uma obscena ao palco.
Parmaklarınızı "deliğinizden" çıkarıp "mutluluğu" Tanrı'ya verme vakti geldi.
Hora de acabar com o descanso e agradecer a Deus.
Sanırım bu dersi baştan öğrenmemin vakti geldi.
Pensei que precisavas aprender essa lição sozinho.
Evet. Bir şeyler içmenin vakti geldi.
Hora de beber um copo.
Hadi, yatma vakti geldi.
Vamos, hora de dormir. Andem.
- Baba, lütfen. - Evet, onları çok iyi tanırım. - Gitme vakti geldi.
Sim, conheço-os muito bem.
Bence bunlardan kurtulmamızın vakti geldi.
Sabes, creio que é hora de que nos livrarmos disto.
Bunu anlamanın vakti geldi işte. "
Agora é chegado o momento em que veremos.
O yüzden ben gidiyorum, seni yatırma vakti geldi, sorumluluk bunu gerektiriyor.
Portanto, vou deitar-te, pois é a coisa responsável a fazer.
Dans Kamerası vakti geldi!
Está na hora da Câmara de Dança!
Lanet bunağın gitme vakti geldi dedim.
Disse que está na hora da velhota se ir embora.
- Nasıl yani? - Vakti geldi.
- Estás a falar do quê?
Sikişmenin vakti geldi Jason.
Já não era sem tempo, Jason! Estive à espera.
- Evet, vakti geldi.
- Sim, é tempo.
Vadi'yi turlayıp, sahip olduğu kaleleri ziyaret etme vakti geldi.
Tempo para ele conhecer o Vale, visitar todos os castelos sob o seu domínio.
Robin'in yuvadan ayrılma vakti geldi.
Tempo para Robin sair do ninho.
Pekâlâ, rahatlama vakti geldi.
Pois. É tempo de relaxar.
- Değişiklik vakti geldi dedim.
Sim. Acho que já era hora de mudar.
Uyku vakti geldi.
- Está na hora de dormir. - Certo.
Kaleyi fethetme vakti geldi.
Está na hora de invadir o castelo.
Demek bir iki geri zekalıyı öldürmemizin vakti geldi.
Acho que está na altura de matarmos uns cabrões.
Artık ölme vakti geldi.
Chegou a hora de morrer.
Artık telefon etme vakti geldi.
Acho que está na altura de fazermos a chamada.
Babanla tanışmanın vakti geldi.
Está na hora de conheceres o teu pai.
Jake, vakti geldi.
Jake, está na hora.
Motorsikletlerim ve hatıralarım üzerinde çalışmanın vakti geldi.
É altura de trabalhar nas minhas motos e memórias.
- Vakti geldi artık.
- Ainda vai demorar.
Dikkatlerini çekme vakti geldi.
Está na hora de chamar a sua atenção.
Mesaj şu şekilde : "1451 gitme vakti geldi diyor."
A mensagem é 1451, diz que está na hora de ir.
İkinizin öpüşüp barışma vakti geldi.
Está na hora de os dois se beijarem e fazerem as pazes.
Annenize gitme vakti geldi.
Está na hora de irem para a vossa mãe.
Sanırım inzivaya çekilme vakti geldi.
Talvez tenha chegado a altura de me retirar.
Eve gitmenin vakti geldi.
Está na hora de voltar para casa.
Atıştırma vakti geldi!
Hora do lanche!
Menopoza girinceye dek bende kalabilirsin ama artık vakti geldi Catherine.
Pode ficar no meu sofá até chegar a menopausa, mas está na hora, Catherine.
Sanırım ikinizi ayrı odalarda sorgulamanın vakti geldi.
Acho que devemos separá-las.
O cadıların icabına bakmanın vakti geldi artık.
Está na altura de tratarmos daquelas bruxas.
Bu nedenle, küvette düşen Nan'e büyük bir hüzünle veda etme vakti geldi.
É com grande tristeza que temos de nos despedir da Nan, que caiu na banheira.
Bir kızımız daha ölmeden bir şeyler yapmamın vakti geldi.
Tenho de fazer algo antes que morra mais alguma de nós.
Bildiklerini paylaşma vakti geldi.
Está na hora de partilharem informações.
Takas yapma vakti geldi öyleyse.
Estás na altura de fazer uma troca.
Bebeğimdin ama artık adam olma vakti geldi.
És o meu rapaz, mas é hora de cresceres.
- Vakti geldi.
Chegou o momento.
Artık böyle davranmanın vakti geldi.
Quando é que vamos começar a agir em conformidade?
Olaylara birlikte göğüs germemizin vakti geldi.
Está na altura de enfrentarmos isto juntos.
- Evine dönmesinin vakti geldi.
Está na altura de regressar a casa.
Bence kütleyi kesip çıkarmamızın vakti geldi.
Acho que esteja na altura de removermos a massa...
Tüm bu olanların ışığında bence artık bu meseleyi oylamaya açmanın vakti geldi.
À luz do que foi dito, acho que chegou a altura de votarmos a proposta.
- Kahvaltı vakti mi geldi yoksa?
Já está na hora do pequeno-almoço?
Taşınma vakti geldi, anlıyorsun değil mi?
É hora se avançar. Topas?
geldin 84
geldim 384
geldi 321
geldin mi 58
geldik 352
geldiğinde 28
geldiniz 33
geldik mi 60
geldin demek 49
geldi mi 70
geldim 384
geldi 321
geldin mi 58
geldik 352
geldiğinde 28
geldiniz 33
geldik mi 60
geldin demek 49
geldi mi 70