English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Y ] / Yalan değil

Yalan değil traducir portugués

1,314 traducción paralela
Lana'ya karşı olan hislerin yalan değil.
Os teus sentimentos pela Lana não são mentiras.
Yalan değil?
A sério?
- Yalan değil hani.
- Isso é verdade.
Bu bir yalan değil, iş.
Não é mentir. Faz parte do negócio!
- Bu yalan değil ki.
- Isso não é mentira.
Yalan değil.
Não quero abortar.
Bu bir yalan değil!
Isso não é mentira!
- Yalan değil!
Tretas! - Não são tretas!
- Belki de sadece eğlenmek için. Yalan değil.
- Talvez pelo divertimento... quem sabe.
- Yalan söylerse değil.
Não houve qualquer quid pro quo para ele mentir.
Yalan attığı tek konu bu değil.
Não é só em relação a isso que está a mentir.
Durun, çocuk yalan söylüyor! Eğitimsiz biri değil!
Esperem, esse rapaz está mentindo.
Yalan söylemeyecektim, değil mi?
Eu disse-lhes o que sabia. Não ia mentir.
Yalan söyleyecek olsam Stairway to Heaven, ı yazdım derdim... Maple Loops şarkısını değil.
Se fosse mentir, dizia que escrevi Stairway to Heaven, não a canção do Maple Loops.
Ancak sende, gerekli gördüğün zaman bir park alanında... birini vurup, bunun hakkında polise yalan söyleyebilecek türde bir adamsın, değil mi?
Quando, na verdade, é exactamente o tipo de pessoa que, se precisasse, mataria um homem num parque de estacionamento e depois mentiria à Polícia sobre isso, não é?
Kendi kendime yalan söyleyemem değil mi?
Não posso cometer perjúrio.
Yalan makinesinden kalırsanız, işlerinizi kaybedeceğinizi biliyorsunuz, değil mi?
Tens consciência de que, se não passares no teste, perderás o teu emprego.
Ama sanırım, kendinize o kadar uzun süredir yalan söylüyordunuz ki bir yalan daha bir şeyi değiştirmezdi, değil mi?
Mas, se está a mentir a si mesma há tanto tempo, mais uma mentira não fará mal, certo?
Bu kişisel bir şey değil. Herkese yalan söyledim.
Não foi nada pessoal, eu menti para toda a gente!
- Yani, bana asla yalan söylemedi - Ama bana her zaman gerçeği söyledi demek değil bu
Quero dizer, ela nunca me mentiu, mas isso não significa que sempre me disse a verdade.
- Yalan söylemezsin değil mi?
- Não estás a mentir, pois não?
Başından beri planım bu deseydim yalan söylemiş olurdum. Ama geri verdim değil mi?
Mentiria se dissesse que foi essa a minha intenção desde o princípio, mas consegui recuperá-lo, não foi?
Quincy güvenilir değil, o kitapta yazdığı yapacağı ya da yaptığı şeyler hakkında yalan söyledi.
Não que o Quincy seja de confiança, visto ter mentido no que faz ou fez ao escrever o livro.
- Bana yalan söyledin John.Öyle değil mi?
- Pensava que as coisas estavam bem entre nós. - Mentiste-me John. Eu sabia.
Sürekli yalan söylemeye bayılıyorsun değil mi?
Quer dizer, o que é que tu fazes? Vais inventando isso á medida que te vais lembrando?
Tom, bu bir abartma değil, düpedüz yalan.
Tom, isso não foi um exagero, foi uma mentira.
Ama bu adamın patronuna yalan söylemesini istemezsin değil mi?
Mas já não me parece bem que engane o patrão.
Dinle prenses, yalan atsaydım burada olmazdım, değil mi?
Escuta, eu não estaria aqui se isso fosse mentira, certo?
Bu yalan olmaz değil mi?
Isto não é uma mentira, certo?
- Yalan degil.
- Não é nada treta.
Ona yalan söylemek doğru değil gibi geliyor.
Me sinto mal de mentir pra ela.
O halde, yalan veya değil... silahşörler tehlike olduğunda kaçmazlar... ve sadece biz bu uniformaları giyersek... Ve sadece biz. Diyorsun..!
bem, mentira, ou não mentira os mosqueteiros nao fogem do perigo... e enquanto usarmos estes uniformes... tambem nao fugimos tens razao!
Yalan söylediğimi düşünüyorsun, değil mi?
- Pensas que é só treta, não é?
Bana yalan söylemezsiniz, değil mi, bay Clod?
Não me mentiria. Pois não, Senhor Clod?
Darlington sorun değil. Tek sorun arıma yalan söylemem.
E tenho mentido à minha mulher e não sou nada bom nisso.
Hayatımın bir yalan olması önemli değil.
Não está nem aí se minha minha inteira foi uma mentira.
Yalan söyledin değil mi?
Estavas a mentir, certo?
- Yalan söylemiyorsun, değil mi?
- Não me estarás a mentir?
Yalan yere yemin etmek ve adaleti engellemek düşünülmesi gereken birşey değil mi?
- Perjúrio e obstrução à justiça não é nada?
Leoben'la ilgili problem yalan söylemesi değil. O zaman çok kolay olurdu.
O problema do Leoben não é mentir, isso seria facilmente contornável.
Tiffany, bana yalan söyledin, değil mi?
Tiffany, mentiste-me, não foi?
- Bir numaralı yalan. Bunu kocası için değil, kendi için yaptırdı.
Mentira Um, não fez aquilo para o marido, fez para ela.
- Yalan söylüyorsun, değil mi? Sana yalan söyler miyim hiç?
- Estás a mentir, não estás?
Ama birisinin yüzüne karşı yalan söylemek kadar kötü bir şey değil.
Mas não cheguei a mentir na cara de ninguém.
- Nathan'a küçük bir yalan söyledin, o kadar da önemli değil.
- Mentiste ao Nathan. Não é grave.
Yani insanları tanımadan, bilmeden ten renkleri yüzünden yargılamamamız gerektiğini söyleyen kişi sendin, ve ben sana gelip herşeyi nasıl söyleyebiliyorum çünkü senin katlanamadığın tek şey yalan söylemem yada dürüst olmamam, değil mi?
Dizes que não devemos julgar os outros pela cor da pele, nem sermos precipitados e que eu te posso contar tudo porque jamais tolerarias que fosse desonesta, certo?
Yalan söylediğimden değil.
Não que eu minta.
Bush yalan söylüyor, kimsenin umrunda değil.
O Bush só mente, e ninguém se rala.
Yalan söylüyor, değil mi?
Está a mentir, não está?
Yalan söylendiğini anlarsınız, değil mi?
Sabe quando mente, não sabe?
- Yalan değil.
- Não estou a mentir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]