A bear traduction Turc
5,568 traduction parallèle
It's a bear.
Bu bir ayı.
I watched a bear once.
Bir keresinde bir ayıyı izlemiştim.
I got me a bear.
Ayım oldu.
I got a bear.
Ayı buldum.
I can't believe I got a bear.
Ayım olduğuna inanamıyorum.
A couple has been attacked by a bear.
Bir çift, bir ayı tarafından saldırıya uğradı.
Well, it was a bear attack, so I'm assuming that bones were broken, guts were chomped.
Evet, bu bir ayı saldırısı olduğunu, bu yüzden ben varsayarak yaşıyorum kemikleri kırık olduğunu, bağırsaklar chomped edildi.
Can you imagine how horrific that must have been, being attacked by a bear?
Düşünebiliyor musunuz nasıl korkunç bu olmalı, Bir ayı tarafından saldırıya ediliyor?
A bear attack.
Bir ayı saldırısı.
Boy's raised by wolves and becomes friends with a bear and a panther.
Çocuk kurtlar tarafından büyütülüyor, sonra bir ayıyla ve panterle dost oluyor.
I know the drive is a bear.
- Yolun dayanılmaz olduğunu biliyorum.
And when they did that, they probably stood about 3m tall, which was as tall as a grizzly bear, if not taller.
Ayaktayken, muhtemelen, yaklaşık 3 metre boyunda bir boz ayıyla aynı boyda yada daha uzun oluyorlardı.
Is that a lost Teddy Bear? Oh, my God.
- Aman Tanrım, kayıp oyuncak ayı mı bu?
Now, you argue, or you don't. Bear with me for a second, would you?
Şimdi, tartıştınız veya tartışmadınız.
We have to have faith in us That we can bear this tribulation as a family
Bu musibeti ailecek atlatabilmemiz için, içimizde inanç olması gerekiyor böylece bu durum- -
Not only can you not see the forest for the trees, you can't see the bear that's in the woods that just took a shit on your head.
Sadece ormanın içindeki ağaçları görememekle kalmayıp ağaçların arasındaki kafanızı patlatabilecek ayıyı da göremiyorsunuz.
Like a mother bear lifting a car off of a baby.
Bir anne ayının, yavrusu bir arabanın içindeyken arabayı kaldırması gibi.
After asking to go to a confectionary school, then making things that won't even be for sale, it's hard to bear as a parent.
Tatlıcılık okuluna gitmeyi isteyip sonra böyle satılmayacak şeyler yap. Ailen olarak buna katlanmak çok zor.
All right, then imagine... the stage can bear a maximum of 500 kg,
Pekâlâ, o halde düşünelim... sahne maksimum 500 kg taşıyabilir,
I was a Chicken Bear instead of a Thundering Hen for a whole year because of this!
Tüm yıl boyunca Gürleyen Tavuk yerine Kükreyen Ayı olmak zorunda kaldım!
When the added weight becomes too much for it to bear, the dwarf detonates like a stupendous thermonuclear bomb.
Eklenen ağırlığı taşımayaz noktaya geldiğinde cüce, muazzam bir termonükleer bomba gibi infilak eder.
Iris Lanzer is an innocent woman who's being railroaded by the NYPD. A trial will bear that out.
Iris Lanzer NYPD tarafından köşeye sıkıştırılmış masum bir kadın.
He's like a big squishy teddy bear.
O büyük bir oyuncak ayı gibi.
A Harrison Talking Bear?
Konuşan Ayı Harrison mı?
So Noel wants a Harrison Talking Bear.
Noel, Konuşan Ayı Harrison'dan istiyor.
I got me a Harrison Bear.
Bir Harrison Ayısı buldum.
Hey, is everybody in this line to buy a Harrison Bear?
Herkes Harrison Ayısı almak için mi sırada?
A hundred bucks. One bear.
Bir ayı için yüz dolar.
And you're certain there's not a single Harrison Bear on any shelf in town?
Kasabada tek bir Harrison Ayısı kalmadığından emin misin?
- That's a Harrison Bear.
- Bu bir Harrison Ayısı.
A Harrison Bear.
Konuşan Ayı Harrison.
Neither have I. The way I figure, with both of us riding, it gives us a better chance to win that Harrison Bear there for Noel.
Ben de. İkimiz de yarışırsak o Harrison Ayısı'nı Noel için kazanabiliriz.
Hey, that ain't a Harrison Bear.
Bu bir Harrison Ayısı değil.
That's a me bear.
Bu benim ayım.
A Victor Bear.
Victor Ayısı.
I got me a Harrison Bear.
Harrison Ayısı buldum.
- Is that a Harrison Bear?
- O bir Harrison Ayısı mı?
But for those shoppers who are hoping to pick up... a Harrison Talking Bear before Christmas are going to be out of luck.
Ama Noel'den önce Konuşan Ayı Harrison isteyen müşteriler hayal kırıklığına uğrayacak.
I understand you're in the market for a Harrison Talking Bear.
Duyduğuma göre bir Konuşan Ayı Harrison arıyormuşsun.
Something about a Harrison Talking Bear.
Konuşan Ayı Harrison ile ilgili bir şey.
I mean, somebody would have to have a whole lot of money... to buy every single bear in town.
Evet, birinin kasabadaki her ayıyı satın alabilmesi için çok parası olması lazım.
She's gonna get a Harrison Talking Bear, all right.
Konuşan Ayı Harrison'ı olacak.
" Thanks, but I already got a Harrison Bear.
" Sağ ol, ama çoktan bir ayım var.
It seems that every bear has been bought and paid for... by a Baxter Box Company credit card.
Görünüşe göre her ayı Baxter Koli Ürünleri'nin bir kredi kartı ile satın alınmış.
It was a huge black bear.
Bu çok büyük bir siyah ayı oldu.
He said he fought off that bear with a pitchfork.
O kapalı savaştı söyledi bir yaba ile ayı.
I'm sure there's a polar bear stranded on an iceberg somewhere.
Eminim buzullarda bir yerde bir kutup ayısı can falan çekişiyordur.
If a deal of this magnitude's going down, you can bet your ass his greasy bear claws are all over it.
Bu büyüklükte bir anlaşma için, İddaya varımki yağlı pençeleri her taraftadır.
And if the, uh, good preacher wants a holy war, then, by hell, we'll give him one, and the whole world shall bear witness.
Eğer iyi papaz, cehennem tarafından açılan bir savaş istiyorsa, açarız ve tüm dünya da şahitlik eder.
Spend eight hours waiting for a teddy bear to crawl out of a fireplace.
Sekiz saat oyuncak ayı şömineden sürünerek çıkacak diye bekledim.
You know, you bear a striking resemblance to a sobriety counselor I once knew.
Biliyor musunuz, bir zamanlar tanıdığım bir bağımlılık danışmanını hatırlatıyorsunuz.
a beard 21
bear 458
bears 79
beard 82
bearing 133
bearer 33
bear with me 106
bearer bonds 16
beard boy 17
bear down 23
bear 458
bears 79
beard 82
bearing 133
bearer 33
bear with me 106
bearer bonds 16
beard boy 17
bear down 23