A share traduction Turc
4,948 traduction parallèle
Do you wanna share a dessert?
Tatlıyı bölüşmek ister misin?
Each man gets a share, plus one share to you in tribute for every six men.
Her adam bir pay alacak sen de her altı adam için bir pay alacaksın.
My tribute- - a share for every three men.
Bana üç adam başı bir pay.
He overpaid at $ 30 a share, and he didn't hold that against me when he came looking for a proxy.
Her payda 30 dolar ödeme yaptı ve bir vekil aramaya geldiğinde bunu aleyhimde kullanmadı.
Did you make a deal with Ian for a share of his inheritance?
Ian ile mirasını paylaşması için anlaşma yaptın mı?
And then you'd have a share of the profits if we're successful.
Ardından, başarılı olursak kardan da hisse alacaksın.
You don't get a share of anything on your first day.
İlk gününde senin payına hiçbir şey düşmez.
I want to share the credit, and a big chunk of that upside.
Hisseyi paylaşmak ve kârın büyük bir bölümünü istiyorum.
Would you like to share a drink?
Bir içkiye ne dersin?
At last, he thought, a chance to share his vision with an audience of his peers. ( laughter )
Nihayet, kendi dengi olan dinleyiciler karsisinda görüslerini paylasma sansi buldugunu düsünmüstü.
Then it is a sin we both share.
O halde bu ikimizin de günahı.
I shouldn't have to share an office with a convicted rapist.
Hüküm giymiş tecavüzcü ile ofisimi paylaşmamalıyım.
Let's go outside and share a cigarette.
Çıkıp bir sigara paylaşalım.
If I am to sponsor this, it would be best for you to share a bit of the classified intelligence you say you possess.
Sana arka çıkacaksam, sahip olduğunu söylediğin gizli istihbaratın birazını paylaşman senin için iyi olur.
- We had to share a memo.
- Notu paylaşmak zorunda kaldık.
We all understand the twinge of discomfort at the thought that we share a common ancestor with the apes.
Kuyruksuz maymunlarla ortak bir atayı paylaşıyor olduğumuz düşüncesiyle gelen rahatsızlığın sancılarını hepimiz anlıyoruz.
If you go back far enough, you'll find that we share a common ancestor with... the butterfly... gray wolf... mushroom... shark... bacterium... sparrow.
Yeterince geriye gittiğiniz takdirde ortak atalarımızı kelebeklerle gri kurtla mantarlarla köpekbalıklarıyla bakterilerle ve serçelerle paylaştığımızı bulacaksınız.
- Promise to call - As soon as we get a lead... - Share alike...
- Bir ipucu bulduğumuzda arayacağımıza söz vermiştik... bir ipucu bulduk.
A longing so deep and dark and rare, that only such as we can share.
Öylesine derin, karanlık ve nadir görülen bir arzudur ki ancak bizimki gibi olabilir tabii ki.
We share a house together.
- Babam. Aynı evde yaşıyoruz.
And in the past, if a woman was kind enough to share her privates with me and asked me to slap on a prophylactic, I would do that with a smile.
Ve geçmişte, bir kadın benimle özelini paylaşacak kadar kibar olup, ve benden kondom takmamı istediğinde, bunu bir gülümsemeyle yapardım.
Can we share a room?
- Aynı odada mı kalacağız?
And the two of you do share a strong filial bond, but Devon is my husband.
Ve ikinizin arasında güçlü bir kardeşlik bağı da var. Ancak Devon benim kocam.
Well... We both share a love of marine life.
İkimiz de bu deniz aşkını paylaşıyoruz.
I can't believe I'm forced to share a room with you.
Beni odamı paylaşmaya zorladığına inanamıyorum.
Okay, do not, like, share a bunch of really good truths before we even start the game.
Tamam, dur, daha oyun başlamadan bizimle bu gerçekleri paylaşma.
A similarity that I share with my grandma.
Büyük annemle paylaştığım bir benzerlik bu.
We share a 2,000-mile border with Mexico.
Meksika'yla 3 km'lik bir sınırımız var.
You guys share not only the trophies but a lot of other parts of your life.
Sadece ödülleri paylaşmıyorsunuz, aynı zamanda hayatlarınızı da paylaşıyorsunuz.
Now if we bury our mother on land owned by one of her descendents, she becomes a New Orleans witch, and we as her family share in that ancestral magic.
Eğer annemizi aynı soydan gelen birisinin arazisine gömersek NEw Orleans cadısı olmuş olacak. Bizler de ailesi olarak onun atasal büyüden pay almış olacağız.
Well, the two older children can't share a bed.
İki büyük çocuk bir yatağı paylaşamaz.
I went to Buckner and begged Coach Medlock to let us share their basketball courts.
Buckner'a gittim ve Koç Medlock'a basketbol sahalarını bizimle paylaşmaları için yalvardım.
What's the fun in havin a bunker if you can't share?
Paylaşmadıktan sonra bir sığınağa sahip olmanın eğlencesi nerede?
On the contrary, I received a piece of information today... which I wish to share with you.
Aksine, bugün bir bilgi aldım, ki sizinle paylaşma niyetindeyim.
The sensible thing would be to send France a signal that we do not share her enthusiasm for war.
Mantıklı olan şey, Fransa'ya savaş arzularını paylaşmadığımızı belirten bir uyarı göndermektir.
Yes, from now on, multiple victors may be crowned if they survive the Games and share a long-standing bond of exceptional male bromance.
Şu andan itibaren kanka aşkına örnek olabilecek tipte bir arkadaşlık sergileyenler, Games'ten sağ çıkmayı başarırlarsa galip kabul edilebilecek.
Do you have a proof to share?
Paylaşmak istediğin bir kanıtın var mı?
And it's a long walk, so you better have something interesting to share.
Uzun yolumuz var, ilginç bir şeyler paylaşsan iyi olur.
Is that a good enough reason to not share the evidence?
Bu kanıtı paylaşmamak için geçerli bir sebep mi?
"What kind of a relationship do we share?"
"Nasıl bir ilişki bu yaşadığımız?"
You have a theory that you'd like to share with us, Niklaus?
Bizimle paylaşmak istediğin bir teorin var mı Niklaus?
There are a lot of things that we share in life.
Hayatta paylaştığımız çok şey var.
Now, Ranger Parker, marriage is an institution highly valued by the state, the community, not to mention the Church, and if there is a hope of saving any marriage, we all share a duty to make that attempt.
Korucu Parker, evlilik kurumu devletin, milletin ve kiliselerin çok değer verdiği bir kurumdur. Eğer bir evliliği kurtarmak için en ufak bir umut varsa hepimizin görevi buna yardımcı olmaktır.
The old lady and I share a birthday, march the 7th.
Yaşlı bayan ile aynı günde doğmuşuz, Mart'ın yedisi.
I want to order a round of drinks, uh, for my... For my buddies here,'cause what's money if you can't share with your friends?
İçecek bir şeyler söylemek istiyorum arkadaşlarıma, "çünkü para nedir ki eğer arkadaşlarına paylaşamazsan"?
I need to share this wealth with a little Verger.
Bu zenginliği küçük bir Verger ile paylaşmam gerek.
A pleasure we can share.
Paylaşabileceğimiz bir zevk.
Oh, well, actually, we could probably share a cab, so...
Aslında aynı taksiyi kullanabilirdik ama...
A task-android can process your bank deposit, but it can't share your joy when it helps you buy your first home.
Bir işlem robotu banka-mevduat işlemlerinizi halledebilir ama ilk evinizi almanıza yardımcı olduğunda yaşadığınız sevinci paylaşamaz.
You'll have to share a room tonight.
Bu gece aynı odada kalmak durumundasınız.
- Well, they do share a hobby. - Mm. [Laughs]
Ortak bir hobileri var.