A smile traduction Turc
4,503 traduction parallèle
She still showed up the next day with a smile on her face.
Yine de ertesi gün yüzünde gülümsemeyle geldi.
And her husband said that that is where she passed with a smile on her face.
Kocası, yüzünde bir gülümsemeyle orada vefat ettiğini söyledi.
War's a game that has to be played with a smile.
Savaş gülerek oynanması gereken bir oyundur..
Give us a smile, son, huh?
Gülümse az oğlum.
♪ They've been going in and out of style ♪ ♪ But they're guaranteed to raise a smile ♪
# Bazen farklı bazen sıradan çaldılar Ama kalabalığı sevindirecekleri kesindi #
No matter how hard you fall, you just get right back up with a smile on your face.
Ne kadar kötü düştüğünün önemi yok ayağa kalkarsın ve yüzünde koca bir gülümseme olur.
♪ For a smile they can share the night ♪
♪ Bir gülümsemeye geceyi beraber geçirebilirler ♪
See, when I was little, you used to sing this song to me in the car all the time and it always put a smile on my face.
Ben küçükken, bana şarkı söylerdin arabayı kullanırken söylediğin bu şarkı herzaman yüzüme bir gülümseme kondururdu.
Now, put on a smile.
Şimdi, gül bakalım.
Saying goodbyes with a smile
Bir tebessümle elveda derken
We call it a smile Here, we call it mockery Was it funny?
Gülümseme diyoruz biz burda, biz dalga geçme diyoruz komik miydi?
Can yου giνe me a smile?
Bana gülümser misin?
Ah, a smile.
Bir gülümseme.
The association not being with Vietnam but with a laugh, a smile. That all comes from your headphones.
Viet Nam ile değil, tamamen kulaklıklarınızdan gelen bir gülümseme ile ilişkilendirmek.
He's right. If they come for us, we'll cut them a smile each.
- Bize saldırırlarsa, yüzlerine birer gülümseme oyarız.
I hope you don't mind I gave you a little bit of a smile.
Umarım size birazcık gülümseme kattığım için kızmazsınız.
That got a smile.
O zaman gülümserdi.
Because, in here, inappropriate can mean a smile at the wrong time, Bennett.
Çünkü burada uygunsuz demek yanlış bir zamanda gülmek demek olabilir Bennett.
Buy a smile?
Bir de gülücük al.
She had a smile that used to light up the room.
Odayı aydınlatan bir gülümsemesi vardı.
You really think you can keep a smile on your face when you're standing in front of that guy after what he's done?
Yaptıklarından sonra o adamın karşısında durup da gülümsemeye devam edebileceğine inanıyor musun gerçekten?
Ah, a smile.
Ah, gülümsüyor.
Do it with a smile on your face.
- Yüzün gülsün artık.
Hey. Are you finally giving Daddy a smile?
Babaya güldün mü sen bakayım?
And finish your enemies with a smile.
Ve, düşmanlarını, bir gülümsemeyle bitir.
Forgo your anger and finish your enemy with a smile.
Öfkeni bırak, ve gülümsemenle düşmanlarını bitir.
I always said eradicate your enemies with a smile.
Ben sana hep düşmanlarını gülümseyerek yok edeceksin, derdim.
You're never fully dressed without a smile.
"Gülümsemeden tam hazır sayılmazsın."
It doesn't have to be a big smile.
Çok fazla olmasada olur.
Give a big smile and a wave.
Gülümseyip el salla.
When you save a person's life, it means good luck will smile down on you when you least expect it and most need it.
Bir insanın hayatını kurtardığında şans yüzüne gülecek demektir. Hem de en ummadığın ama en ihtiyacın olan anda.
In the meantime, just give them a nice smile, and that'll give us time to come up with an idea.
Bu arada onlara gülümse, bir fikir bulana dek bu bize zaman kazandırır.
The girl whose smile made her a household name. Mitsuko's parents'involvement in a murder took her toothpaste ad off the air.
Ailesinin adının cinayete karışması yüzünden gülümsemesiyle ün kazanan Mitsuko'nun diş macunu reklamı yayından kaldırıldı.
Show your teeth and smile like a man!
Dişlerini göster ve adam gibi gülümse!
- I don't have a lot to smile about.
- Benim gülümseyecek çok şeyim yok.
Is that a I'm-glad-it's-over smile, or an I'm-glad-it's-over-and-I-nailed-it smile?
Bittiğine-memnunum gülümsemesi mi o, yoksa bittiğine-memnunum-harikaydım mı?
I hope my baby has his eyes, his smile, his - wait a second.
Umarım bebeğim bu gözleri, bu gülüşü, bu bir saniye.
I mean who cares that he has a perfect smile?
Yani adamın mükemmel gülümsemesini kim takar ki?
Smile, John, it's a wedding.
- Gülümse John. Bu bir düğün.
I told the Prime Minister personally that the guns had been retrieved and he actually heard me and listened, and I'm pretty sure he gave me a half smile.
Silahların bulunduğunu Başbakan'a bizzat ilettim. Ve hür dikkat dinlediğine eminim. Ve sanırım hafifçe gülümsedi.
Smile, you're having a good time.
İyi vakit geçiriyormuş gibi gülümseyin.
You smile at me a lot.
Bana sürekli gülümsüyorsun.
Over here, Miss Love, and a nice, big smile.
Buraya Bayan Love, gülümseyin.
All right, give me a big smile.
Tamam, kocaman gülümse bakalım.
I want a big smile.
Kocaman bir gülümseme istiyorum.
Okay, let's get a good smile now.
Güzel bir gülümseme istiyorum.
That's a big smile for someone Who's about to tell me everything,
Bu bana her şeyi anlatmak üzere olan birisi için iddialı bir gülümseme.
That's right. That's a good smile.
Ne güzel gülüyorsun sen öyle.
No, I'm sure you and Rapes-With-A-Smile here were just talking.
Hayır, eminim gülümseyen tecavüzcüyle sadece konuşuyordunuz.
Come to the wedding, give me away, smile in the pictures, and then... dance with me like a normal dad.
Düğüne gelip beni damada götürmeni fotoğraflarda gülümsemeni ve normal bir baba gibi benimle dans etmeni istiyorum.
So why don't you give us a really big smile.
Şimdi neden bize kocaman bir gülücük vermiyorsun.