A young man traduction Turc
4,631 traduction parallèle
And yet, a young man like Giuliano, needs a future.
Yine de, Giulino gibi genç bir adamın bir geleceğe ihtiyacı var.
And then, just over a year ago, a young man came to the door.
Sonra, bir yıl kadar önce kapıya genç bir adam geldi.
- No, he was just a young man.
- Hayır, sıradan genç bir adamdı.
Listen, I'm not a young man.
Bak, ben genç bir adam değilim.
It's a young man's game, all this dashing about!
Böyle koşturmacalar gençlere göre!
I don't know if you're aware, but a young man in our employ passed away last week.
Farkında mısın bilmiyorum ama çalışanımız olan genç bir adam geçen hafta vefat etti.
There's an athleticism to these crimes that suggests that he's a young man.
Bu suçlara yatkınlığı var, buradan genç bir erkek olduğunu çıkarırız.
Better to be an old man's darling, than a young man's slave.
Genç bir adamın kölesi olmaktansa yaşlı bir adamın sevgilisi olmak daha iyidir.
He was a young man.
Adam genç birisiymiş.
I'd no idea that a young man on a snow-covered highway in Northland would get such a great impact on my life.
Kuzey'deki karla kaplı bir yolda, genç bir adamın hayatımı bu denli derinden etkileyebileceği aklımın ucundan geçmezdi.
I'm a psychologist and I've come in touch with a young man who... who yesterday.. ... tried to take his own life.
Ben bir psikoloğum ve daha dün kendi canına kıymaya çalışan bir adamla karşılaştım.
Do you have a young man?
Biri var.
- A young man right here.
- Burada genç bir adam duruyor.
As a young man in Tokyo, he emerged as a leader in Japan's avant-garde art movement with his imitation of American pop art and action painting.
Tokyo'da genç bir adam olarak Amerikan popüler sanat ve lekecilik imitasyonlarıyla Japon yenilikçi sanat akımının lideri konumunda ortaya çıkmıştır.
it's about a young man.
Genç bir adam.
Have you seen a young man, mid-20s, ginger hair, unwashed?
25'li yaşlarda, kızıl saçlı, saçı yıkanmamış bir genç adam gördün mü?
I first noticed my keen sense of smell when I was a young man.
Keskin koku alma özelliğimin genç yaştayken farkına vardım.
The other day, I'll have you know, a young man, not entirely retarded, tried to pick me up in Waterstones.
Geçen gün, genç bir adam tamamen aptal değil beni Waterstones'da almaya çalıştı.
♪ Buddy, you're a young man
* Dostum genç adamsın *
It's a young man.
Bir delikanlı.
When I was a young man such as yourself, our kind faced many dangers.
Senin gibi genç bir adamken, türümüz pek çok tehlikeyle karşılaştı.
The body of a young man was discovered by two joggers near white rock lake this afternoon.
Akşam saatleri sularında, White Rock gölünün yanında iki koşucu şahıs genç bir adamın cesedini buldu.
The same year I was baptized, a young man halfway around the world was baptized also...
Aynı yıl vaftiz edildim dünyanın bir yarısından gelen bir çocuk ile beraber.
I didn't really have an awful lot to offer him but that's part of your establishment as a young man.
Ona sunacak çok şeyim yoktu... fakat bunlar bir delikanlı olmanın temelidir.
Well, all I know is the public relations version of it, he was a young man that had been arrested not long before he snuck into SeaWorld.
SeaWorld'e gizlice girmeden kısa süre önce tutuklanmış genç bir adamdı.
When Leonardo was 14 years old, his father, Piero, having found little use for the young man, gave him a task.
Leonardo 14 yaşındayken kendisinden yeterince yararlanamayan babası Piero ona bir görev verdi.
Well, my hero is a young history professor called Ezra who, with the help of a young American aid worker, discovers this man in Borneo who claims to be Muhammad.
Kahramanım Ezra adında genç bir tarih profesörü. Amerikalı genç bir insani yardım çalışanı sayesinde Borneo'da Muhammet olduğunu iddia eden birini keşfediyor.
And there's a lot I could say about this young man to my left.
Ve solumda duran bu genç adam için çok fazla şey söyleyebilirim.
You need a young, slick, leading man type.
Genç, yordamlı, karizmatik bir erkeğe ihtiyacın var.
You do seem to keep turning up like a bad penny, young man.
Kapıdan kovsak bacadan giriyor gibisin evlat.
Mr James tells me Mrs Bligh has chosen a handsome young man for you to marry.
Bay James bana Bayan Bligh'ın evlenmen için yakışıklı ve genç bir adamı seçtiğini söyledi.
Peter is a talented young man with a lot of potential.
Peter büyük potansiyeli olan yetenekli bir genç adam.
This is a bright young man who's put his life back on track.
Hayatını düzene sokan pırıl pırıl bir genç adam.
He turned into a good-looking young man.
İyi görünümlü genç bir adam olmuş.
And I'm the adoptive father of a young disabled man who couldn't be here.
Ben de bugün burada olamayan genç engelli bir adamın.. üvey babasıyım.
What a gallant young man!
Çok centilmen bir genç!
A suitable young man.
Uygun bir genç adam bulmaktan.
But when a man turns up at a house without prior invitation from a girl's parents and then remains in a room... un-chaperoned with that young girl, and then sends her flowers though he's been told to stay away, well, it'd be a very poor mother indeed who wouldn't worry about...
Ama bir adam kızın ailesinden izin almadan gelip bir odada onunla yalnız kalıyorsa ve uzak durması söylendiği halde kıza çiçek yolluyorsa böyle bir adam hakkında endişelenmek her annenin görevidir.
A certain young man's clued up on his exploring equipment.
Genç adam buna olan ilgisinden bahsetmişti.
That's a heck of a lot of people to lead, young man.
Bu lider olmak için yüksek bir rakam genç adam.
I got a question for you, young man.
Sana bir sorum var, genç adam.
A wonderful young man.
Harika bir genç adam.
You're a very... attractive young man, Victor.
- Çok çekici bir adamsın Victor.
This young man's father was having a relationship with me.
Bu genç adamın babasının benimle ilişkisi vardı.
- Leonardo, you are not the first young man Or turtle to make a fool of yourself over a girl.
Leonardo, sen bir kız için aptal durumuna düşen ilk insan değilsin...
But that's how it ends, with an old, dying man Sucking milk out of a young girl's tits,
Ölmek üzere olan yaşlı bir adam genç bir kızın memesinden süt emiyor.
Ike is a young and vital man.
- Ike genç ve çok önemli bir adam.
I mean, we got a black man in Queens, a young woman in Brooklyn, an elderly man in the Bronx, but something doesn't add up.
Queens'de ölen siyah bir adam var. Brooklyn'den ölen genç bir kadın. Bronx'ta ölen yaşlı bir adam.
It's quite a mantle being passed on to you, young man.
Sana bırakılan miras, büyük bir sorumluluk, delikanlı.
A word of advice, young man.
Bir tavsiye, delikanlı.
This young man suffers from a very serious mental disorder, so much so he is a threat to his own well-being, and you blithely sugges...
Bu genç adam çok ciddi bir mental hastalık geçiriyor o kadar ciddi ki kendi benliğine diğerlerine tehdit -
a young girl 28
a young 37
a young woman 49
young man 1667
manda 42
mania 33
mani 42
mano 100
mandarin 19
mans 17
a young 37
a young woman 49
young man 1667
manda 42
mania 33
mani 42
mano 100
mandarin 19
mans 17
management 67
manning 138
manslaughter 67
manual 26
mange 18
manuel 198
manu 88
manuela 81
manolo 90
manly 29
manning 138
manslaughter 67
manual 26
mange 18
manuel 198
manu 88
manuela 81
manolo 90
manly 29