All laugh traduction Turc
981 traduction parallèle
And then they all laugh.
Sonra hepsi güldü.
I've heard you all laugh.
Hepinizin güldüğünü duydum.
Tell us a funny little story to make us all laugh.
Komik bir şeyler anlat da gülelim biraz!
They all laugh at you, point you out.
herkes sana gülüyor, seni işaret ediyor.
( all laugh )
( hepsi güler )
They'd all laugh at me, if I said my name was Scott Mary.
Adımın Scott Mary olduğunu söylersem, bana gülerler.
Laugh all you like.
İstediğiniz kadar gülün.
All right, my lad. Go on, laugh.
Tamam gül bakalım.
I didn't laugh at all.
Hiç gülmedim.
It's all right, they got right to laugh.
Onların gülmeye hakkı var.
You sure got the laugh on all of us him having all that money you said he had and everything.
Babanın çok parası ve malı mülkü... olduğuna inanmadık diye bize gülmüşsündür herhalde.
Laugh all you want to.
Neye gülerseniz gülün.
You all make me laugh!
Güldürme beni!
- All Paris will laugh.
- Bütün Paris gülecek.
He says it's not all just making them laugh.
Bu sadece onları güldürdüğün için değil.
- It's all for a laugh.
- Merak etme.
For some people, it's all right to laugh at II Duce.
Bazıları için, / l Duce'ye gülmek kolay.
I'm going out, and I'm going to laugh and dance and do all the things I used to do.
Dışarı çıkıp, gülüp dans edeceğim. - Yapmak istediğim ne varsa yapacağım.
We can laugh at Caligula and all the other teachers!
Caligula'ya ve diğer hocalara güleriz!
All right, go ahead and laugh all you like.
Tamam, istediğiniz gibi gülün.
- Yeah, me and the kid laugh all the time. Heh.
- Ne demezsin, ben ve çırak hep güleriz.
Where all Gaza can mock him and laugh at him.
Onu aşağılasın.
If i had the energy, i'd laugh at all of this.
Takatim olsaydı bu olanlara gülerdim şimdi.
We all eat, talk, drink, laugh, wear clothes.
Hepimiz yiyor, içiyor, konuşuyor, 9Üiüyor ve giyiniyoruz.
All that remained was the hidden pleasure of hearing him talk, of hearing him laugh. of listening to the sound of our steps, in that silent city.
Onun konuşmasını duymak gülüşünü duymak bu sessiz şehirde, attığımız adımların seslerini duymak gizil bir hayranlık yaratmıştı.
You may laugh at me but all I wanted was to become your wife
Bunun için bana gülebilirsin. Ama tek istediğim senin karın olmaktı.
I'll probably laugh all through the ceremony.
Tüm tören boyunca gülerim büyük olasılıkla.
You can laugh all you want, but...
İstediğin kadar gülebilirsin ama...
A laugh's the best answer to all that's strange in life.
Gülmek hayattaki böyle tuhaflıklara verilecek en iyi cevaptır.
I'd think seriously about all the things I used to laugh at, like having a wife and a home... and kids.
Bunun üzerinde ciddi biçimde düşündüm. Bir zamanlar güldüğüm, bir eşe, bir eve, çocuklara sahip olmak fikri üzerinde.
Don't you see how people around here laugh at you all the time?
Civardaki insanların sana hep nasıl güldüklerini görmüyor musun?
You don't have to laugh at all, see?
Hiçbir şeye gülmek zorunda değilsin, anladın mı?
All right. Did you have your laugh? Well, now I'm gonna tell you somethin'.
Tamam, eğlenmen bittiyse... sana bir şey diyeyim...
Go on, laugh at me, because a man sat talking to me all night as if I were a human being.
Devam et, gül bana, bir adam, bütün gece karşımda oturup insanmışım gibi benimle konuştu diye.
I'm sure I did, with half of my clothes blown off in the explosion... and all you could do was laugh and say, "You're all wet."
Giysilerimin yarısı patlamada uçmuşken eminim öyledir. Tek yaptığın gülerek "Sırılsıklam olmuşsun" demek oldu.
Which is all a laugh considering we live in Frenchman's Bend... and nobody's gonna see'em but redneck farmers and immediate family.
Fransız Meyili'nde yaşadığımız düşünülürse çiftçiler ve ailemizden başkası onları görmeyecek.
I laugh almost all the time.
Beni sürekli güldürür durur.
But all my life, I've hoped and waited for someone like him - someone gentle and mature, rough-edged, but quick to laugh, understanding and wise.
Ama ben, bütün hayatım boyunca onun gibi birisi için bekledim... Nazik, olgun, yeri geldiğinde sert ama bir o kadar da güleryüzlü.. ... anlayışlı ve akıllı.
Oh, they're good for a laugh, all right.
Gülmek için iyiler, tamam.
All right, but I don't want people to laugh at your expense.
Güzel ama insanları güldürme yeteneğini şimdi kullanmanı istemiyorum.
But let them laugh all they want.
Ama istedikleri kadar gülsünler.
It hurts when I laugh but can you imagine making this journey all over again?
Güldüğümde canım yanıyor ama bu yolculuğu sil baştan yapmayı hayal edebiliyor musun?
All right, laugh, but remember this.
Pekala, gül, ama sakın unutma.
I haven't had my morning laugh yet. All right.
Bu sabah hiç gülemedim.
They'll all point and laugh!
Herkes beni işaret edip, gülecek!
I'll laugh when all my enemies are dead.
- Bütün düşmanlarım öldüğü zaman, ben güleceğim.
All that hear will laugh with me.
Her işiten benimle beraber gülsün.
I just thought I'd enjoy the trip hearing them cattlemen laugh... about that animal all the way to Dodge.
Ben sadece sığır yetiştiricilerin bu hayvana bütün Dodge yolu boyunca gülüşlerinden hoşlanacağımı düşündüm.
After we're married, we can sit around and have a jolly good laugh about all this.
Evlendikten sonra hepimiz bu olanları hatırlar güleriz.
What's the point of it all if it's not a laugh?
Eğer gülmeyeceksek bütün bunların amacı nedir ki?
All right. Maybe this will make you laugh.
Söyleyeceklerim belki seni güldürebilir.
all laughing 169
laughs 7926
laughing 2659
laugh 300
laughter 2908
laughed 16
laugh and cry 48
laughing at me 19
laugh it up 79
laugh all you want 45
laughs 7926
laughing 2659
laugh 300
laughter 2908
laughed 16
laugh and cry 48
laughing at me 19
laugh it up 79
laugh all you want 45