An eye traduction Turc
9,155 traduction parallèle
Keep an eye out for me, Jim.
Etrafa göz kulak ol Jim.
Okay. I'll keep an eye out.
- Görürsem haber veririm.
Keep an eye on that quarterback.
Oyun kurucuya göz kulak ol.
I need someone to keep an eye on my kids while I settle my affairs.
Ben işleri rayına oturtmaya çalışırken çocuklarıma göz kulak olacak birine ihtiyacım var.
No one would bat an eye.
Artık kimsenin gözüne batmaz.
I'll keep an eye on her.
Ben göz kulak olurum.
I didn't realize you made it your business to keep an eye on my customers.
Müşterilerime dikkat etmeyi kendinize iş edindiğinizi bilmiyordum.
I keep an eye on Thörnblad meanwhile.
Bu süre zarfında gözüm Thörnblad'ın üzerinde olacak.
You could snap my neck in the blink of an eye.
Gözümü kırpana kadar boynumu kırabilirdin.
You know, just in case, why don't we put some bodies at the wedding, just to keep an eye out.
Biliyorsun ne olur ne olmaz diğerine göz kulak olmak için neden fazladan birkaç kişi getirmiyoruz?
She wanted to keep an eye on him.
Bir yandan da ona göz kulak olmak istiyordu.
Do me a favor. Keep an eye on your brother, will ya?
Bana bir iyilik yap ve kardeşine göz kulak ol tamam mı?
He should've stuck around to keep an eye on his liquor cabinet.
Alkollü içkiler reyonunda sıkışıp kalmış olmalı.
Would you mind keeping an eye on Francesca for me?
Francesca'ya benim için bakabilir misin?
And Elliot was his hapless, not really an eye-witness.
Ve Elliot, talihsiz, pek de öyle olmayan görgü tanığı.
you know, keep an eye out.
Gözünü açık tut.
I mean, they believe in eye for an eye justice.
Göze göz dişe dişe inanıyorlar.
The Sororo are known for an eye for an eye justice.
Sororo'lar dişe diş, kana kan adaletleriyle bilinirler.
Keep an eye on her.
İzle onu.
I'm gonna keep an eye on Russell and, uh... wait for dark Charlie to show up.
Ben Russell ve ortaya çıkarsa Karanlık Charlie'e göz kula olacağım.
By the way, keep an eye on your guys.
Bu arada, gözüm adamlarının üstünde.
Lieutenant, keep an eye.
Teğmen, gözünüzü ayırma.
I told you to keep an eye on her.
Gözünü üstünden ayırmamanı söylemiştim.
Zelena sent him to New York to keep an eye on Emma.
Zelena onu Emma'yı izlesin diye New York'a yolladı.
She gave up a baby without even blinking an eye.
Gözünü bile kırpmadan bebeğinden vazgeçti.
God damn it. He's supposed to be keeping an eye on you.
Sana göz kulak olması gerekiyordu.
I need you to stay with Walker, keep an eye on him.
Walker'la kalıp ona göz kulak olman lazım.
( Faber ) You should keep an eye on him.
Gözünü ondan ayırma.
You told me to keep an eye on her at all times.
Ondan gözümü ayırmamamı söylemiştin.
In the aftermath of the aliens'departure blink of an eye, thousands were taken by the visitors.
Uzaylı kalkışı sonrasında... Göz açıp kapayıncaya kadar binlerce kişi ziyaretçiler tarafından alındı.
Yeah, the informant's wife needs to be babysat, so keep an eye on her.
Ayrıca muhbirin karsınında ilgiye ihtiyacı var bu yüzden ona göz kulak olun.
Look, it was join or die, They put me with Ernst so he could keep an eye on me...
Bak, bu katıl ya da öl, onlara katıldık sonrada o gözlerini üzerimde kullandı...
Richard was killed, Mildred lost an eye.
Richard öldü, Mildred gözünü kaybetti.
Eric, keep an eye on these boys.
- Bu çocukları gözetle, Eric.
Eye for an eye.
Kısasa kısas.
Keep an eye on her.
Ona göz kulak ol.
So you can keep an eye on the pituitary stalk even though you're nowhere near it.
Böylece yanına yaklaşmadan bile hipofiz bezini kontrol edebileceksiniz.
Funny, isn't it? You can try and try, but in the blink of an eye... You can lose everything that matters to you.
Ne kadar çabalasan da, göz açıp kapayıncaya kadar senin için önemli olan her şeyi kaybedebilirsin.
Yeah, and she probably would have made the tough call to launch nukes in the Cuban Missile Crisis, without blinking an eye sensor.
Evet, muhtemelen Küba Füze Krizi'nde tek bir göz sensörünü bile kırpmadan nükleer silahların ateşlenme kararını verirdi.
And we can keep an eye on everybody.
Böylece herkese göz kulak olabiliriz.
Look, I'll keep an eye out, see if your face pops up on the wire.
Suratın sistemde çıkarsa diye tetikte olacağım.
Keep an eye on her.
Gözün üstünde olsun.
I should probably stay, keep an eye on you, You know, in case you have a psychotic breakdown.
Psikotik çöküntü yaşama ihtimaline karşı kalıp sana göz kulak olsam iyi olur.
Yeah, that's right, we put an eye in the sky after we had some pretty crazy hands go down.
Evet, bazı çılgınca eller açılınca biz de kamera koyduk. - Yani düzgün oyna.
It's me ; game has an eye in the sky.
- Benim. Oyunu izleyen kamera var.
Keep an eye out.
Sen tetikte ol.
Keep an eye on him.
- Gözün üstünde olsun.
I can get you a hack for the door, But you're gonna need someone to keep an eye out When you take it from lockup.
Şifreyi kıracak birini bulabilirim, ama içeri girdiğinde seni koruyacak birine daha ihtiyacın var.
He admits to having had eye worms, to - - to being held on an Espheni ship.
Gözünde solucan olduğunu... Espheni gemisinde tutulduğunu söylüyor.
Butsomeone cast an eye on this house.
Ama biri bu evi gözlüyor.
An eye.
- Göz.
an eye for an eye 119
eyes 364
eyed 257
eyes on the prize 41
eyebrows 21
eye of the tiger 23
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes 364
eyed 257
eyes on the prize 41
eyebrows 21
eye of the tiger 23
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes here 16
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes forward 43
eyes front 76
eyes on 29
eyes closed 32
eyeball 22
eye for an eye 35
eye candy 29
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes forward 43
eyes front 76
eyes on 29
eyes closed 32
eyeball 22
eye for an eye 35
eye candy 29