And dropping traduction Turc
877 traduction parallèle
Buzz, we're losing altitude, 1800 and dropping.
Buzz, irtifa kaybediyoruz, 1800 ve düşüyor.
I'm sick and tired of running Miss Priss all around... buying her grilled lobster and dropping her off at midnight sharp.
Prensesi sağda solda gezdirip ıstakoz ızgara ısmarlayıp, gece yarısı bırakmaktan bıktım artık.
Warp 13.9 and dropping.
13,9 ve düşüyor.
Your negative deceleration should be 25 and your ground speed should be 355 and dropping.
Negatif hızlanmanız 25 iniş hızınız ise 355 yada aşağısı olmalı.
Oxygen, 17 percent and dropping.
Oksijen yüzde 17'de ve düşüyor.
Once the station is replenished, it will change course and begin dropping atmospheric reentry capsules loaded with micro-drones toward the Earth below.
İkmal tamamlandığında istasyonun yönü değişecek ve atmosfere giriş kapsülleri bırakılacak. İçlerinde Dünya'ya giden mikro-dronelar olacak.
And they set out to study the ocean floor by dropping explosives over the side of the ship, and they had plenty of those, and listening to them with hydrophones that had been used for submarine detection.
Ve bu bilim insanları, gemilerden patlayıcılar atıp ki ellerinde bunlardan bol bol vardı, denizaltıları belirlemek için kullanılan hidrofonla dinleyerek okyanus tabanını incelemek için yola koyuldular.
We'll be dropping her back again in the morning, and then I'll head back and pick up that little girl with the golden locks, eh?
Yarın sabah tekrar suya indireceğiz sonra da sarı saçlı küçük kızı da alıp geri döneceğim.
They're dropping in and out all the time.
Devamlı işe girip ayrılıyorlar.
When I started out I felt just like you said. But when I hear them machine guns a-going and all them fellows are dropping around me, I figured that them guns was killing hundreds, maybe thousands, and there weren't nothing anybody could do, but to stop them guns.
Başlarken tam dediğiniz gibi hissediyordum ama makineli tüfekleri duyduğum zaman etrafımdaki herkes patır patır dökülünce silahlarının yüzlerce, belki de binlerce kişiyi öldüreceğini düşündüm.
It seems, from what I could gather, that Mrs. Asterbrook, of the Asterbrooks... who was sitting at an adjoining table... resented bitterly the idea of Henry dropping a nickel into her décolletage... and complaining to the management because no chocolate bar dropped out of Mrs. Asterbrook.
Duyduklarıma istinaden, anlaşılıyor ki yan masalarında oturan Asterbrooks ailesinden Bayan Asterbrook Henry'nin elbise açıklığından 5 sent atıp Bayan Asterbrook'dan bir paket çikolata düşmediği için yönetime şikayette bulunmasına epey içerlemiş.
- We'll be there, and thanks, Mr. Keno, for dropping in.
Geleceğiz. - Uğradığınız için sağ olun.
The fellow'll put an end to his pain and nightmare fantasies either by blowing his brains out or dropping himself out of a window.
Acılarına ve kabuslarına beynini uçurarak veya camdan atlayarak son verecek.
And another thing, frankly I don't want to be within 1,000 miles of that city or any other city when they start dropping those bombs.
Hem açık konuşmak gerekirse... bombalar atılmaya başladığında, ne bu kentte... ne de bir başka kentte olmak istiyorum.
We'll fly over the sea, dropping to touch the water with our feet... And climb again, yes...
Denizin üzerinde uçacağız, ayaklarımızla denize dokunacağız sonra tekrar tırmanacağız, evet...
Uh, could you fudge up a photoelectric fuse in a thing a little larger in size... that'd work any way up and not be damaged by dropping it?
Peki her şekilde çalışacak ve düşmeyle hasar görmeyecek bundan biraz daha büyük bir şey için fotoelektrik bir fünye uydurabilir misin?
... by one length, and now dropping back, as Gallant Lady takes the lead by one length.
Bir boy arkasında ve geriye düşüyor. Gallant Lady bir boyla liderliği ele geçirdi.
That front's moving fast and the temperature's dropping too.
Ön taraf hızlı hareket gidiyor sıcaklık gittikçe düşüyor.
I'm dropping every other project, and there are plenty, believe me.
Öteki tüm projeleri bırakıyorum, ki inan, bir sürü proje var.
diseases such as cholera began to spread and people started dropping like flies.
kolera gibi hastalıklar yayılmaya başladı ve insanlar böcek gibi düşmeye başladılar.
Mighty close to being below zero... and it's dropping every minute.
Hava sıfırın altına düşmeye başlıyor ve her dakika daha da soğuyor.
Carries stern racks and K-guns. Capable of dropping 17 patterns.
Kıçta bomba düzenekleri ve K sınıfı silahlar. 17 bomba kapasiteli.
We're crawling around there in the water... and suddenly the Jap boat starts dropping depth charges.
Orada suyun içinde kıvranırken Japon gemisi su bombalarını bırakmaya başladı.
Specifically, Mr. Keller, did you ever load this gun, State's Exhibit "B" which I'm holding in my hand, and then try dropping it on a hard, unyielding surface?
Özel olarak, Bay Keller, kanıt olarak sergilenen bu silahı hiç doldurup sonra da sert, dirençli bir yere düşürmeğe çalıştınız mı?
It's almost freezing point, sir, and still dropping.
Neredeyse donma noktası ve düşmeye davam ediyor.
I rented it off Mr. Petrix and... some boys are dropping my trunks round this afternoon.
Bay. Petrix bana evini verdi... çocuklar öğleden sonra eşyaları taşıyacaklar.
You thought you'd win the war by dropping a few bombs and killing eight Germans?
Birkaç bomba atarak ve sekiz Alman'ı öldürerek savaşı kazanacağınızı mı sandınız?
A fine thing me dropping out of sight for so long and then writing you for a handout.
Bu kadar uzun süre ortalıktan kaybolduktan sonra... para istemek için yazmak pek hoş değil.
But they had no raft, and I'm not dropping you.
Ama onların botu yoktu, ben de sizi indirmiyorum.
Every time you hit that target, you sense the great and unique satisfaction of dropping the little lady into the water!
Hedefi her vuruşunuzda küçük bayanı suya düşürmenin verdiği eşsiz ve benzersiz tatmin duygusunu hissedeceksiniz.!
And they're dropping back in their great dice for second place.
İkincilik için büyük bir risk alıyorlar.
Dropping her crook, she leapt towards the vision... which, ever receding and ever beckoning, urged her upwards... until she disappeared into the clouds.
Elindekileri bırakıp ona doğru gitti. Bu görüntüyü takip ederek gökte kaybolana dek yukarı çıktı.
and more inconstant than the wind, who woos even now the frozen bosom of the north, and, being angered, puffs away from thence, turning his side to the dew-dropping south.
Rüzgardan daha tutarsızdır düşler. kah kuzeyin donmuş bağrını okşayan. kah kızıp uzaklaşarak oradan yüzünü çiylerin damladığı güneye çeviren rüzgar.
He shot that employee while I was dropping this bandit and them others, too.
Ben bu haydudu ve ötekileri hallederken o bu memuru vurdu.
The reason you can't hear me... is because you're firing your mortar at your end... and they're dropping here at our end!
Beni duyamıyorsun çünkü oradan attığınız havan topu bizim buraya düşüyor!
May I point out, ma'am... And do not concern yourself about that dirigible dropping bombs on us.
O balonun bizi bombalaması sizin sorununuz değil.
They're dropping dry, they're dropping flowers and dry clothes.
Kuru giyecek ve çiçek atıyorlar.
We started out near the top running neck and neck with Baltimore and Cincinnati but all spring we kept floating never dropping far back, but never gaining, either staying alive with pitching one day and power the next but never putting the two together.
Biz sezona zirvenin yakınlarında başladk. Baltimore ve Cincinnati ile baş başa bir mücadele içindeydik. Fakat bütün bir sonbahar biz süzüldük durduk.
Now, uh... there's no percentage in that... because there are probably 10 million pigeons in Boston alone... all of them laying eggs every day... which generally produce more pigeons... all... dropping tons and tons of shit every day, rain or shine.
Bunun hiçbir yararı olmaz çünkü sadece Boston'da 10 milyon güvercin vardır. Ve hepsi, daha çok güvercin dünyaya getiren yumurtalarını her gün bırakıyor. Yani, her halükarda tonlarca pislik üzerimize yağıyor.
The first division would go in by glider and parachute, dropping behind the invasion beaches.
İlk dalga saldırı, çıkarma sahilinin gerisine planörle ve paraşütle yapılacaktı.
( man # 3 ) There were men with terrible ulcers, and the only treatment they had was dropping maggots onto the ulcers and letting the maggots eat out the pus and clean the ulcers out.
İltihaplı, berbat yaraları olan adamlar vardı ve tek tedavileri o yaraların üzerine kurtçukları atıp iltihapları yemelerini ve yarayı temizlemelerini beklemekti.
After a few weeks, the marulas get overripe, and they start dropping from the trees.
Birkaç hafta sonra, marulalar fazla olgunlaşıyor, ve artık ağaçtan düşmeye başlıyorlar.
Joffert, Jennings, and the entire board may be dropping by for drinks.
" Cuma, ilk ders.
There will be no airdrop until we know what we're dropping and where and how!
Neyi, nereye ve ne zaman attığımızdan emin olana kadar... hava saldırısı olmayacak!
... the outstanding points, and someone will be dropping in to carry out a future random inspection to make sure these standards are being maintained.
notlarımı yazacağım... ve birisi rastgele... gelip bu standartların... tutturulup tutturulmadığına dair denetim yapacak.
That means dropping nylon and giving German women a woven -
Bu, naylon çorabı bırakıp Alman kadınlarına dokuma çorap vermek anlamına geliyor.
Yeah, i can get a couple of keys, But with inflation and the dollar dropping, It could get pretty heavy.
Evet bir kaç kilo alabilirim ama enflasyon ve doların düşüşü ile zor olabilir.
All these years I've been loyal mean, and all these years, you've been dropping hints about buried treasure.
Bunca yıldır sana sadık kaldım, ve bunca yıldır, bana gömülü hazineyi ima ediyorsun.
Forecasters predict more snow and heavy winds tonight and tomorrow with temperatures dropping well below zero.
Hava raporlarına göre bu gece ve yarın kar ve şiddetli rüzgarlar bekleniyor ve hava ısısı sıfırın altına iniyor.
I appreciate you two dropping by and trashing up my moment of glory.
Buraya gelip benim zafer anlarımın içine ettiğiniz için teşekkür ederim.
But beguiling a woman with love and emotion and then dropping her, and one after another... No, Reinhold.
Ancak, aşk ve duyguyla bir kadını ayartmak sonra onu bırakıp birinden diğerine geçmek dersen olmaz Reinhold.
dropping 24
and daddy 20
and dad 64
and drink 28
and don't come back 66
and don't be late 24
and don't worry 302
and don't say 42
and don't get me wrong 30
and don't forget 164
and daddy 20
and dad 64
and drink 28
and don't come back 66
and don't be late 24
and don't worry 302
and don't say 42
and don't get me wrong 30
and don't forget 164
and down here 16
and done 40
and dr 337
and don't you forget it 37
and deep down 27
and don't call me 18
and don't move 29
and down 68
and did 22
and drunk 16
and done 40
and dr 337
and don't you forget it 37
and deep down 27
and don't call me 18
and don't move 29
and down 68
and did 22
and drunk 16
and died 36
and dangerous 40
and did he 39
and don't 39
and d 51
and david 20
and do you know what 33
and dinner 20
and do you 86
and damn it 17
and dangerous 40
and did he 39
and don't 39
and d 51
and david 20
and do you know what 33
and dinner 20
and do you 86
and damn it 17