English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / Bail out

Bail out traduction Turc

1,336 traduction parallèle
We've gotta bail out now!
Hemen çıkmamız lazım!
Captain, we've got to bail out!
Yüzbaşı, çıkmamız lazım!
Captain. we've got to bail out!
Yüzbaşı. Çıkmamız lazım!
- Bail out!
- Uzaklaşın!
Took me almost two weeks to get bail out
Bunu unutmam yaklaşık 2 haftamı aldı.
We bail out Mexico... the savings and loan, the airline industry.
Meksika'yı serbest bıraktık, havayolları endüstrisini..
I'd swing high and bail out like a fighter pilot.
Onu yükseklere sallardım.
Last chance to bail out.
Vazgeçmek için son şansın.
You guys, I think we should bail out of this right now.
Çocuklar, bu işten bir an önce kurtulmalıyız! Huh?
I can't just bail out on him, can I?
Onu bırakıp gidemem.
I'm gonna bail out on the other side of this bridge.
Köprünün diğer tarafına geçince atlayacağım.
I've gotta bail out.
Atlamalıyım.
All right, fine, You do what you gotta do, I am gonna bail Tom out of jail,
Pekala, güzel. Ne yaparsan yap, ben Tom'un kefaletini yatıracağım.
We bail people out.
Nafaka ile insanları serbest bırakıyoruz.
When the country is in trouble, I'll bail them out.
Ülkenin başı dertte olduğu zaman, onu nafaka ile serbest bırakırım.
But when the bail was set at a million dollars, instead of going out with mom and David like we were supposed to, we went back the other way.
Ama kefalet 1 milyon dolar olunca tahmin ettiğiniz gibi annem ve David'le eve dönmek yerine diğer tarafa yöneldik.
While I was out on bail
Kefaletle salındığım zaman bütün ithamları bir veri tabanına yükledim.
- The gentleman is out on bail.
- Bu bey kefaletle serbest bırakıldı.
suddenly, I was out on bail, pending appeal.
Kefaletle çıkmış, temyizi bekliyordum.
But we don't have the money to bail you out.
Ama bizde kefaletini ödeyecek para yok.
Monday morning, you put on a nice white guy suit, you go down there, and you bail them out.
Pazartesi sabahı şık bir beyaz adam takımı giyip... oraya gideceksin ve kefaletlerini ödeyeceksin.
You might be interested to know that the nonce is getting out on bail.
Belki bilmek istersin, sevici kefaletle serbest kalıyor.
But where they're gonna get the money to bail you out of jail, Kyle?
Peki seni hapisten çıkaracak olan kefalet parasını nerden bulacaklar, Kyle?
Well, the public defender may have him out on bail by tomorrow morning.
Zoraki müdafisi onu sabah kefaletle çıkarabilir.
I've ran codes before but there's always been someone to bail me out.
Daha önce de ölmek üzere olan hastaları kurtardım ama etrafta mutlaka birisi vardı.
- I don't want her in the cage. - Then bail her out.
- Kafese girsin istemiyorum.
Well, he's out on bail, but he's supposed to be under house arrest.
Evinde göz hapsinde olmalıydı.
- I can't even bail him out till the morning.
Sabaha kadar kefaletini ödeyemiyorum.
Were you the one to bail him out?
- Kefaletini sen mi ödedin?
You could actually go back today, bail Meredith out... and we wouldn't be having this conversation.
Gerçekten geri gidip, Meredith'i kurtarsaydın bu konuşmayı yapmıyor olurduk.
Every time Andre got in a jam, Dante would bail him out.
Andre'nin başı ne zaman belaya girse Dante kurtarır.
Well, fine. I was going to bail you out, but maybe you can just sit here for a bit and think about what you did.
Tamam, seni kefaletle çıkaracaktım, ama belki de burada oturup yaptığını düşünmelisin!
You're out on bail.
Kefaletle tahliye edildin.
They also save on those messy courtroom appearances and some asshole judge letting him out on bail.
Bu dağınık odanın da fotoğrafını çekerler ve lanet olası bir yargıç kefaletini belirler.
Bail him out.
Kefaletini öde.
I drive down here once a week to bail your ass out of some mess.
- Haftada bir senin kıçını karakollardan topla...
You smart Alec! I will be out on bail in 10 minutes.
Khalid Ansari unuttun mu?
I had to bail your friend, Bonny, out of jail this evening.
Arkadaşın Bonny'yi hapisten çıkarmak için sabah kefalet ödedim.
I didn't ask you to bail me out.
Kefaletimi yatırmanı istemedim.
How'd you get out? Bail!
Hapisten nasıl çıktınız?
I'll be out on bail before he dials his first phone call.
Adamın daha ilk telefonu etmeden kefaletle çıkarım.
Dead nuns we can deal with, but the firm's out 10 million in bail costs.
ÖIü rahibelerle başa çıkabiliriz. Ama şirket 10 milyon kefalet parası ödedi.
Gob, instead of always coming to me asking me for money... saying, "I've made a huge mistake"... you can bail yourself out next time.
Gob, sürekli gelip "bir hata yaptım" diyerek benden para istemek yerine, kendi kefaletini ödersin artık.
[Narrator] Michael hadjust found out he couldn't leave the state... unless he came up with bail. Okay, listen.
Michael, kefalet ödemeden şehri terkedemeyeceğini öğrenir.
Actually... I think it might be better if I didn't bail him out.
Hatta kefaletle salıverilmezse daha iyi olur belki.
Our witness is behind bars, and the defendant posts bail and goes back out on the street.
Şahidimiz hapse giriyor ama davalı kefaletle çıkıp sokaklara dönüyor.
It was just another plot twist, which we could add... but we can't bail them out.
Sadece bir arsa büküm, biz ekleyebilirsiniz... oldu... Ama biz onları kurtarmak olamaz.
Oh... Then who did bail us out?
O zaman kim çıkardı bizi?
Liz, every time you find "the one"... you wind up with your bank account cleaned out... your stuff missing... and crying on the phone to me to bail you out... which I do, happily.
Liz "doğru kişiyi" her bulduğunda banka hesabın boşaltılmış, eşyaların eksilmiş oluyor ve. telefonda seni hapisten çıkarmam için ağlıyorsun. Ben de çıkarıyorum.
And of course... - I had to step in and bail you out.
Tabii benim araya girip, seni kurtarmam gerekmişti.
When you have my money to bail you out, taking risks is not a problem, is it?
Seni kurtarmak için benim param olunca risk almak pek zor değil, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]