English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / Big difference

Big difference traduction Turc

797 traduction parallèle
Three years make a big difference.
Üç yıl çok değiştirmiş.
That makes a big difference.
Bu ne kadar değiştirdi.
There's a big difference.
Çok büyük fark var.
It seems there's a very big difference.
Arada çok fark varmış.
Fifteen minutes shouldn't make such a big difference, Mr Fry.
15 dakika sizin için çok fark etmeyecektir, Bay Fry.
A refugee soon learns that there's a big difference between the two.
Bir mülteci, kısa süre içinde ikisi arasında büyük bir fark olduğunu anlar.
With one big difference.
Büyük bir farkla.
Yes. It's going to make a big difference to me.
Evet, benim için büyük değişiklik olacak.
It'd make a big difference.
Çok yardımı olurdu.
I told you there was a big difference between a traitor and a pickpocket.
Sana bir hainle yankesici arasında büyük bir fark olduğunu söylemiştim.
There's a big difference.
Arada büyük fark var.
Ask a satisfied customer. Frankie, that, that, that dawg I got ya makes a big difference in ya life, don't it?
Sana bulduğum şu köpek hayatında büyük bir değişiklik yaptı, değil mi?
There's a big difference.
Bu büyük bir fark Doktor.
A big difference.
Çok farkeder.
Oh, sure, there's a big difference.
Tabii, çok büyük bir fark var.
The big difference between you and me is that I believe.
İnanıyorum ki seninle benim aramdaki en büyük fark da bu.
In the end, that's going to make the big difference.'
Sonunda, bu büyük fark yaratıyor.
There's a big difference.
Arada büyük bir fark var.
Dog, pig, what's the big difference?
Köpek veya domuz, ne fark eder?
There's still a big difference
Arada uçurumlar var!
That's the big difference.
Arada çok fark var.
There is a big difference.
Bu çok farklı.
It's clear that between a ceasefire and an armistice, there's a big difference.
Mütareke ile ateşkes arasında büyük bir fark olduğu açıktır.
You never could tell gold-shine from lizard shit, and there's a big difference.
Sen kertenkele pisliğini altın pırıltısından ayırt edemezsin ve arada büyük fark vardır.
A big difference!
Büyük bir fark!
And there's a big difference between love and infatuation.
Aşkla kara sevda arasιnda da çok fark var.
There's one big difference between you and me, George.
Seninle aramızda büyük bir fark var George.
There's one big difference, though.
- Arada büyük fark var.
There's an awfully big difference between this shot and the shot that's meant to be political, the one where she's got her helmet and club.
Bu görüntü ve siyasi olması beklenen kaskını ve sopasını ele geçirdiği görüntü arasında korkunç bir farklılık söz konusu.
Oh, big difference.
Oh, Çok fareder.
There's a big difference.
Arada çok büyük fark var.
It'll make a big difference.
Çok fark var.
On the outside, of course, but inside, there's a big difference.
Dışarıdan benziyorlar, ama iç dünyaları birbirlerinden çok farklı.
We have to face the fact that there was a big difference between the two sides about what the future strategy of the war would be.
Şunu kabul etmeliyiz ki, iki tarafın savaşın gelecek stratejisi hakkındaki görüşleri arasında büyük farklılıklar vardı.
There's a big difference.
Büyük fark var.
Big difference between being old and unappy and putting a gun to your head.
Yaşlı ve mutsuz olmakla başına bir tabanca dayamak arasında büyük fark var.
There's a big difference between me and Abboar.
Benimle Abboar arasında çok fark var.
Is that such a big difference?
O kadar çok fark yaratır mı bu?
Big difference.
Çok şey farkeder.
'Boulder Belly is fat. There's a big difference.'
İkisi arasında büyük fark var.
Big difference.
Büyük fark.
One big difference between those guys and us.
O çocuklarla aramızdaki büyük bir fark.
There's a big difference between us.
İkimiz çok farklıyız.
So what big difference does it make?
Ee büyük bir farkı var mı?
But there's a big difference between my drinking and yours
Ama benim içmemle senin içmen arasında büyük bir fark var.
Yes, but Peter says there's no difference at all between a small lie and a big lie.
Evet, ama Peter, yalanın büyüğü küçüğü olmaz der.
It makes no difference, we don't make a big deal of it.
Hiç farketmez, bunun için bir anlaşma yapmadık.
You know, the big difference between people...
"Heavenly nasıl" dedin. "Annem nasıl" demedin.
Maybe all I'll ever be is big enough so it doesn't make any difference.
Belki bu değişimin benim için pek bir anlamı olmayacak.
Big difference!
Hayır!
Big don't make no difference.
Fark etmez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]