Brown sugar traduction Turc
137 traduction parallèle
Sack up four 50lb bags of brown sugar and get them on the loading platform.
25 kg'lık esmer şeker çuvallarından dördünü alıp yükleme noktasına getir.
Bought you a red-and-white pure silk tie and a box of brown sugar pralines... and some maroon felt bedroom slippers.
Sana kırmızı-beyaz saf ipek kravat ve bir kutu kahverengi pralin şeker aldım. Ve kahverengi keçe terlik.
A two-pound sack of coffee, a two-pound sack of brown sugar...
Bir kilo kahve, bir kilo esmer şeker...
You have the choice, brown sugar or white
Seçmek zorundasın Esmer şeker mi yoksa beyaz mı?
I'll stick brown sugar up your ass!
Seni götünden becereceğim!
You don't bring no brown sugar home to this house!
Siyah bir kız. Bu eve kahverengi şeker sokamazsın.
He made it by mixing tea and brown sugar.
Çay ve kahverengi şeker karışımından yaptı.
We were wondering if we can borrow some brown sugar.
Şekeriniz var mı diye gelmiştik.
- How about that brown sugar meat loaf?
- Etli ekmeğe ne dersin?
Oatmeal with skim milk, bananas, brown sugar.
Yağsız sütle yulaf ezmesi, muz, kara şeker.
... beef jerky, just marinate in a combination of soy sauce and brown sugar.
Kurutulmuş eti, soya sosu ve esmer şekerde marine edin.
I hear you can get good brown sugar.
Kahverengi eroin sende bulunur diye duydum.
- Do you have any brown sugar?
- Burada şeker bulunur mu?
- Any brown sugar?
- Herhangi bir kahverengi şeker?
No brown sugar.
Kahverengi şeker.
Brown sugar... no sugar.
Esmer şeker... Şeker olmasın.
So, take the bananas lices, add some brown sugar and let it melt.
Şimdi, muz dilimlerini alın, biraz kahverengi şeker ekleyin ve erimesini bekleyin.
THE ROLLING STONES? "BROWN SUGAR"? "JUMPIN'JACK FLASH"?
Rolling Stones, Brown Sugar, Jumpin'Jack Flash,..
Hey, brown sugar, what's cookin'?
Hey, kahverengi şekerim, ne oluyor?
You know, I glazed the wieners with brown sugar, with just a touch of chilly powder, to awaken people's hidden appetites.
Sosisleri kahverengi şeker ve çok az kırmızı biberle kapladım.
I'm telling you, brown sugar like D'Angelo.
D'Angelo'nun dediği gibi kahverengi şeker.
Do you have brown sugar?
Kahverengi şekeriniz var mı?
Brown sugar?
Diyet şeker?
First two lines to Brown Sugar.
Brown Sugar'ın ilk iki satırı.
I'll help you. Where'd I put my brown sugar?
Esmer şekeri nereye koymuştum?
Brown sugar.
Esmer şeker.
We stole some brown sugar from the kitchen,'cause we were dying.
Mutfaktan bir kutu şeker çaldık, çünkü geberiyorduk.
I got three empty bags of cookies and a half-eaten bag of brown sugar.
Üç boş kurabiye paketi ve yarım yenilmiş kahverengi şeker var.
Go give him some brown sugar.
Ona biraz esmer şeker ver.
I just got a little more brown sugar on mine.
Benimkinin üstünde fazladan kahverengi şeker var.
Hey, boy, let me get some of that brown sugar.
Delikanlı, bana biraz esmer şeker versene.
Oatmeal, extra brown sugar on the side... and a pound of raw hamburger.
Yulaf ezmesi ve yanında ekstra esmer şeker. Yarım kilo çiğ köfte.
Wait. Are you saying that- - That it looks like your husband... stirred in some of his blood pressure medication along with the brown sugar.
- Durun, siz bana- - - kocanızın tansiyon ilaçlarını esmer şekerle karıştırdığını söylüyorum.
One day she told me about this ole white boy named Joe Tinsley... who'd been picking with her and saying things like, "Well, you're my little brown sugar."
Bir gün bana Joe Tinsley adında beyaz bir oğlanın ona asıldığını ve "Sen benim kahverengi şekerimsin." dediğini söyledi.
Speakin'of mothers, let me give that oatmeal some brown sugar.
Annelerden bahsetmişken, şu güzele kahverengi dudaktan verelim.
I'm also sorry to report that we are currently out of the Brown Sugar Cinnamon Pop Tarts.
Esmer şeker ve tarçınlı donmuş turtanın bittiğini de bildirmek istiyorum.
Take brown sugar back there, for example.
Mesela, arkadaki esmer tatlıyı ele alalım.
MAN 3 : Give me some brown sugar!
Bana esmer şeker ver!
I had a whole bowl for breakfast with brown sugar and cold milk.
Kahverengi şeker ve soğuk sütle kahvaltıda kocaman bir kase yerim.
It has extra brown sugar.
Ekstra esmer şeker var.
Come in taste this brown sugar.
Gel de şu kahverengi şekerin tadına bak.
Taste this brown sugar!
Kahverengi şekerin tadına bak!
We have Sugar Ray Brown, you got Gloria Brown,
Sugar Ray Brown var, Gloria Brown var,
Boogie Down Productions, Rob Base, Dana Dane, Marley Marl, Olatunji, Chuck D, Ray Charles, EPMD, EU, alberta Hunter, Run DMC, Stetsasonic, Sugar Bear,
Boogio Down productions, Rob Base, Dana Dane Marley Marl, Olatunji Chuck D., Ray Charles EPMD, EU, Alberta Hunter Run DMC, Stetsasonic Sugar Bear, John Coltrane Big Daddy Kane Salt'n'Pepa, Luther Vandross McCoy Tyner, Biz Markie New Edition, Otis Redding, Anita Baker Thelonious Monk, Marcus Miller Branford Marsalis, James Brown, Wayne Shorter Tracy Chapman, Miles Davis Force MD's, Oliver Nelson Fred Wesley, Maceo Janet Jackson, Louis Armstrong Duke Ellington, JimmyJam Terry Lewis, George Clinton Count Basie, Mtume Stevie Wonder, Bobby McFerrin Dexter Gordon, Sam Cooke Parliament Funkadelic AI Jarreau, Teddy Pendergrass Joe Williams, Wynton Marsalis Phyllis Hyman, Sade Sarah Vaughn, Roland Kirk Keith Sweat, Kool Moe D Prince, Ella Fitzgerald Diana Reeves Aretha Franklin Bob Marley, Bessie Smith Whitney Houston, Dionne Warwick Steel Pulse, Little Richard Mahalia Jackson, Jackie Wilson Cannonball ve Nat Adderly Quincy Jones Marvin Gaye, Charles Mingus ve Mary Lou Williams.
We shared a bowl of sugar ; did some shots of brown liquor ; played with my shotguns ;
Bir kase şeker yedik, bir iki kadeh likör içtik tüfeklerimle oynadık, kadınlar aradık.
Pass the brown sugar, would ya?
Kahverengi şekeri uzatır mısın?
Sweet potatoes... cut up, melt some butter, sprinkle on brown sugar.
üstüne tereyağı ve şeker süreceksin.
Nicaragua for the Brown Brothers brokerage, the Dominican Republic for sugar interests,
Nicaragua'yı Brown Brothers için Domink Cumhuriyeti'ni şeker çıkarları için
brown girl in the ring, she looks like a sugar in a plum, plum, plum!
lt ; ibrown girl in the ring, lt ; / i lt ; ishe looks like a sugar in a plum, lt ; / i lt ; iplum, plum!
you don't let me have refined sugar or- - man, i'm sick of brown pasta.
Rafine şeker yememe izin vermiyorsun. Kepekli makarnadan içim dışıma çıktı.
Rebecca just got a grape seed brown-sugar rub.
Babası, Rebecca'yı süper bir çiftlik tatiline götürmüş.
sugar 921
sugar daddy 16
sugarplum 19
sugar plum 16
sugar tits 21
sugar pie 22
brown 641
browning 62
brownie 37
brownies 26
sugar daddy 16
sugarplum 19
sugar plum 16
sugar tits 21
sugar pie 22
brown 641
browning 62
brownie 37
brownies 26