But she's alive traduction Turc
251 traduction parallèle
Alive, yes, but in greater danger, for she's already under his influence.
Yaşıyor, evet. Ama tehlikede, çünkü artık onun etkisi altında.
But now, since you missionaries have taught her to read and write, she's a constant menace as long as she's alive.
Ama şimdi, siz misyonerler ona okuma ve yazma öğrettiğiniz için yaşadığı sürece potansiyel bir tehdit olacaktır.
Yeah, but, she's alive.
- Evet, ama o yaşıyor.
"but she's nevertheless going to appear very much alive " on the morning of the 18th at 10 : 00 a.m. Exactly. "
Fakat buna rağmen, 18'i sabahı saat tam olarak 10'da son derece canlı bir şekilde ortaya çıkacak.
But she's alive, you dope, you can fatten her up again.
Kadın hayatta işte, kalın kafalı. İstersen şişmanlatırsın.
When your aunt was alive she could manage him, but it's too much for me
Teyzen hayattayken onu idare edebiliyordu. Ama benim için bu çok fazla.
But she's alive in her tomb, waiting for you.
Mezarında diri, sizi bekliyor.
But if they find out she's still alive, that'll be the end of us.
Ama yaşıyor olduğunu öğrenirlerse, sonumuz olur.
- But now she's so nicely alive again!
- Ama şimdi aynı güzellikte yeniden hayatta.
But she's alive
Ama hayatta.
But we both thought she was alive.
Ama karısının hayatta olduğunu sanıyordum. O da öyle sanıyordu.
- No, but I believe she's alive and well.
- Hayır, ama o hayatta.
Her husband died, but she's alive.
Kocasının öldüğünü biliyorum ama o yaşıyor.
But my mother was a slut and if she's still alive...
ama benim annem bir sürtükdü ve hala yaşıyor.
- Deep shock, but she's alive.
- Şok geçirmiş, ama hayatta.
But she's alive?
Ama yaşıyor değil mi?
But she's still alive.
Ama karısı hala hayatta.
She's not happy, but she's alive.
Mutlu değil ama yaşıyor.
She's not happy but she's alive.
Mutlu değil ama yaşıyor.
She is unconscious, but alive.
Demek bebek bakıcısı?
She's unconscious but still alive.
Şuursuz ama hala hayatta.
But she's really alive!
Minik Pamukprensesimiz bizim.
She's unconscious, injured, but alive.
Bilinci kapalı, yaralı ama hayatta.
He really wanted me to have his mother's ring, but she's still alive.
Annesinin yüzüğünü almamı istedi, ama o hala yaşıyormuş.
But as long as she's still alive, there's hope, right?
Ama sağ olduğu sürece umut var, değil mi?
But she's still alive, Bletch.
Ama Helen hâlâ hayatta, Bletch.
She's sad, but very much alive.
O üzgün ama, oldukça hayatta.
Andie, but she talks about your brother like he's still alive.
Andie, annen abinden hala yaşıyormuş gibi bahsediyor.
Suddenly, she's got this mountain-climbing boyfriend that everyone thought was dead, but now it turns out he's alive!
Aniden, herkesin ölü sandığı dağcı arkadaşı, çıkıp geliyor ve yaşıyormuş!
All right, he's alive, but she slashed him.
Tamam, yaşıyor, fakat onun göğsünü kesmiş.
Moya is alive and she's our protector, but she's also our servant, she relies on us... and we rely on her, it's a mutual symbiotic relationship.
Moya yaşıyor ve o bizim koruyucumuz, ama aynı zamanda bizim hizmetimizde. Onun bize... Bizim ona ihtiyacımız var.
She's alive, but she's in trouble.
Hayatta ama başı belada.
Actually, she's in critical condition, but she is still alive.
Aslında durumu kritik ama yaşıyor.
But at the slightest hint she's alive, they will spare no expense and no trouble.
Ama onun yaşadığına dair en ufak bir ipucu olursa, hiçbir masraftan... ve zahmetten kaçınmazlar.
Well, but, I mean Judith's alive, and she is your fiancée.
Şey, ama, yani Judith yaşıyor, ve o benim nişanlım.
Our sources say she staked herself leaving the baby alive but never actually born.
Kaynaklarımıza göre kendini kazıklamış böylece bebeği yaşar durumda bırakmış ama bir doğum olmamış.
But you know she's alive.
Ama hayatta olduğunu biliyorsunuz.
Yeah, but she's still alive.
evet, ama o hala yaşıyor.
But she's not alive.
Ama o yaşamıyor.
- She's still alive, but only just.
- Hala yaşıyor, ama şimdilik.
She's alive, but it's a real mess.
Yaşıyor ama berbat halde.
Yes, she's alive, but not like us.
Evet, yaşıyor ama pek bizim gibi değil.
" A woman is tied to her husband while they're both alive but if he dies, she's free to marry whomever she wants.
" Bir kadın her ikisi de hayattaysa kocasına bağlıdır kocası ölürse, istediğiyle evlenmekte özgürdür.
But she was alive for as long as 24 hours
Ama kız yaklaşık 24 saat kadar yaşamış.
She may be dead to others, but she's still alive to me.
O diğerlerine göre ölü olabilir ama, benim için halen hayatta.
- But at least she's alive.
- Ama en azından o hayatta.
She's hurt bad, Tommy, but she's alive.
Kötü yaralanmış, Tommy, ama yaşayacak.
But of course, a dead body keeps changing. It's as if she's still alive.
Ama tabii ki kadının cesedi gün geçtikçe değişecek aynen hayattayken de değiştiği gibi.
She's alive but there's nothing to be done,
Henüz yaşıyor ama... yapacak hiçbir şey yok.
- She's alive but...
- Yaşıyor ama...
What does "she's alive but" mean? She's alive!
Yaşıyorsa ama falan yok, Yaşıyor.
but she's gone 43
but she's not here 34
but she's okay 23
but she's not 85
but she's right 32
but she's gonna be okay 20
but she's 110
but she's dead 36
she's alive 479
alive 714
but she's not here 34
but she's okay 23
but she's not 85
but she's right 32
but she's gonna be okay 20
but she's 110
but she's dead 36
she's alive 479
alive 714
alive and well 49
alive or dead 65
but still 1334
but something went wrong 29
but sometimes 291
but so are you 19
but soon 162
but so far 188
but seriously 409
but so am i 35
alive or dead 65
but still 1334
but something went wrong 29
but sometimes 291
but so are you 19
but soon 162
but so far 188
but seriously 409
but so am i 35