English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / But we

But we traduction Turc

145,158 traduction parallèle
But we'll still need the money to clean everything up, won't we?
Ama gene de her şeyi temizlemek için para lazım, değil mi?
Forensics is still checking the items in the cigar box for prints, but we have been able to identify the women they belong to.
Adli tıp hala sigara kutusundaki izleri kontrol ediyor bu sayede hangi kadına ait olduğunu anlayabileceğiz.
But we figured that out...
Ama bunu hallettik...
No, that's not what I'm saying, but we still have Sally.
Onu demiyorum ama hala Sally var.
Yeah, I know. And I understand now what you're trying to do, but we can't do that, David... because Joseph is dead.
Evet, biliyorum ve yapmaya çalıştığını anlıyorum ama bunu yapamayız David.
My contemporaries mock me, but we'll be laughing when we find the gold.
Akranlarım benimle alay ediyor fakat altını bulduğumda gülen ben olacağım.
We're at the competition, but we still have no idea what to do.
Yarışmaya geldik ama hala ne yapacağımızı bilmiyoruz.
She's in pool one, but we're both in pool two.
Grup birde, ama biz grup ikideyiz.
We can't stop you from seeing him, but we can help you manage things so the relationship is safer.
Onunla görüşmeni engelleyemeyiz ama ilişkinizin daha güvenli olması için işleri yürütmende yardımcı olabiliriz.
But we can get a sense from people, and sometimes we can check their information.
Ama onlardan bir izlenim alıyoruz bazı durumlarda da söylediklerini kontrol edebiliyoruz.
But we approach them, their people have them so terrified, the odds are- -
- Şimdi biz adamlara yaklaşıyoruz ama kendi ülkesindekiler onları çok korkutuyor, işe yarama ihtimali...
Now, I know it's a little unusual in the middle of the school year, but we've got his attention now. We don't want to lose it.
Eğitim yılının ortasında sınıf yükseltmek alışılmadık bir şey, biliyorum ama çocuğun dikkatini çekmişken kaybetmek istemiyorum.
but we didn't do anything to them.
Ama biz onlara hiçbir şey yapmamıştık.
Hmm. But we get along.
Ama anlaşıyoruz, evet.
But we'll keep practicing.
Biz çalışmaya devam edeceğiz.
But we had to. And once you're doing it...
Ama mecburduk, bir kere başlayınca da...
But we just started talking about Claire Louise, growing up seeing more of the world, speaking Spanish...
Claire Louise'in dünyayı görerek büyümesiyle ilgili konuştuk. İspanyolca konuşması falan.
Um... but we wanted to get your advice on a family thing.
- Biliyorum da ailevi bir meseleyle ilgili fikrini almak istiyorduk.
But we're not- - we're not sure it's her?
Ama onun gerçekten Anna olduğundan emin değil miyiz?
We do not know what we're doing, uh, so we go see a therapist, and we don't know if it's helping, but we have written a song about her.
Ne yaptığımızı bilmiyorduk, biz de terapiste gittik. Yardımcı oluyor mu, bilmiyorduk fakat terapistimize şarkı yazdık.
That's like that candle outside the Tomb of the Unknown Soldier, like, yeah, we can't remember who's all stacked up back here, but we got this still going.
İsimsiz şehitler anıtındaki mum gibi yani. Yani ölen şehitler kim, bilmiyoruz ama bak, ateş yanıyor.
Not personally, but we have a friend in common,
Şahsen tanımıyorum ama ortak bir arkadaşımız var.
Thanks, Craig, but I've talked it over with Susie and we want to try and make it as normal as possible for the kids'sakes.
Teşekkürler Craig ama Susie'yle konuştuk ve çocukların iyiliği için olduğu kadar normal devam ettireceğiz.
She said, with Meghan gone, she had more time and that we needed the money, but I know she did it to get away from him.
Meghan olmadığı için çok vaktinin kaldığını ve paraya ihtiyacımız olduğunu söyledi. Ama bunu ondan kaçmak için yaptı.
Sorry to bug you, but you said to call if we thought of anything.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama aklına bir şey gelirse ara demiştin.
Cos it could sound like we're saying the shoe belongs to a black man. It might do, we don't know, but do you think we should change it?
Çünkü ayakkabının siyahi bir adama ait olduğunu anlaşılabilirdi, bilemeyiz ama sence değişmeli miyiz?
O-Okay, but who is this client, and what are we doing for him?
Tamam, ama kim bu müşteri ve ona nasıl yardım ediyoruz? Kadın.
The Coast Guard's gonna send out a team, but their ship is further away than we are.
Sahil Güvenlik bir ekip gönderecek ama gemileri bizden çok daha uzakta.
But it will weaken the raft substantially, so we better find that buoy.
Fakat salı önemli ölçüde zayıflayacak ; yani o şamandırayı bulsak iyi olur.
But, Agent Gallo, we need you to sit this one out.
Fakat Ajan Gallo, bu sefer sizin bu işin dışında kalmanızı istiyoruz.
Nice try, but if we're sacrificing a pawn, it ain't gonna be me!
Güzel deneme ama bir piyon feda ediyorsak... -... o ben olmayacağım!
You've done nothing but fill your heart with hate since we saw each other.
Son görüşmemizden beri kalbini... nefretle doldurmaktan başka bir şey yapmadın.
It won't be easy, but at least now we know where to start.
Kolay olmayacak ama en azından nereden başlayacağımızı biliyoruz.
I don't think you'd ever tell him straight out, but you might end up saying something or acting in a way that would draw suspicion, and we can't risk that, Paige.
Doğrudan doğruya söyleyeceğini sanmıyorum ama şüphe çekebilecek bir şey diyebilirsin ya da davranışta bulunabilirsin, bu riske giremeyiz Paige.
We know you didn't get him fully recruited, but you got pretty far along.
Tam olarak safımıza katmadığını biliyorum ama olabildiğince yaklaştın.
Well, we always want to use a more positive approach, but if it's all we got, we can go with the tape you made of him admitting their "defector" was actually KGB.
Hep daha pozitif bir yaklaşımda bulunmak isteriz ama elimizde başka bir şey yoksa bize iltica eden kişinin KGB'den olduğunu itiraf ettirdiğin kaydı kullanabiliriz.
I mean, I think everything we've done will hold up, but, um, we never know how deep a check they might run.
- Evet. Yani, bizim yaptığımız şeylerin su geçireceğini sanmam ama ne denli ayrıntılı bir geçmiş araştırması yapacaklarını bilemeyiz.
We've disagreed about how to run the Burov operation in the past, but you were right.
Burov operasyonunu nasıl yürüteceğimiz konusunda fikir ayrılığına düşmüştük ama siz haklı çıktınız.
We eat, but nobody eat like this.
Yeriz de kimse böyle yemez.
Not as bad as you, but... we went hungry a lot.
O ölmeden önce yeterli yiyeceğimiz yoktu. Seninki kadar kötü değildi ama çok aç kaldık.
But because we can't see it, can't experience it, it seems like it must be very far away.
Ama göremediğimiz için, hissedemediğimiz için çok uzaklarda gibi geliyor.
I mean, we've met a couple of people over the past few months, but nobody right.
Birkaç aydır birileriyle tanıştık ama uygun biri denk gelmedi.
I've been having a really nice time, but... we're not compatible.
Çok iyi vakit geçiriyordum ama aramızda uyum yok.
And I go to her after her classes, and we are going home, and she must prepare dinner after long day of work- - but she says,
Dersi bitince yanına giderdim eve döneriz, yemeği o hazırlamak zorunda kalır.
We didn't bring this up before because we didn't think it was something you would want, but...
Bunu, istemeyeceğini düşündüğümüz için önceden söylememiştik ama...
But if we're nothing more than machines programmed to respond to stimuli, what are we to make of the notion of enlightenment?
Etki-tepki. Ama birer makineden ibaretsek etkiye tepki vermeye programlandıysak aydınlanma hissini nasıl yorumlayacağız?
We've never gotten past them. But since our last attempt three years ago, we've been working on a new approach.
Bunları hiç aşamadık ama üç sene önceki son teşebbüsümüzden beri yeni bir yaklaşım üstünde çalışıyoruz.
They think they do, but sometimes we have to tell them what our boys need.
Bildiklerini düşünürler ama bazen oğullarımızın ihtiyaçlarını bizim söylememiz gerekir.
I-I don't know, but if he is and he's going to blow up the Mothership, I think we should destroy the Lifeboat.
Bilmiyorum, ama doğru söylüyorsa ve ana gemiyi yok edecekse, bence biz de makineyi yok etmeliyiz.
I can, but if we have a chance to end all of this now...
Edebiliyorum, ama bütün bunlara son verme şansımız varsa...
You guys, "we don't have jobs, but come on."
Beyler, işimiz yok ama lütfen yani. "

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]