But we don't traduction Turc
13,588 traduction parallèle
Asa, we both know that you don't have a chance in hell of winning this thing, but losing and getting sent back down there?
Asa, ikimiz de kazanma şansının olmadığını biliyoruz. Ama kaybedip aşağı geri gönderilmen uykunda boğazının kesilmesinden daha iyidir.
But why don't we do dinner?
Ama neden akşam yemeği yemeyelim?
But relationships are built on trust and equality, and we don't have either if you're confiscating my stuff.
Ama ilişkiler güven ve eşitlik üzerine kurulur, ve sen benim eşyalarıma el koyduğun sürece ikisi de bizimkinde olmaz.
I don't know how we even begin to process what might happen to us right now, but there are a few things that I do know.
Şu anda başımıza gelenleri nasıl idrak edebileceğimizi dahi bilmiyorum ama bildiğim birkaç şey var.
I don't know, but if they are, we got to get down to that school and talk'em out of it.
- Bilemiyorum. Yapacak gibilerse, okuluna gidip onları bu fikirlerinden caydırmalıyız.
Well, I don't even know if we're having this conversation right now or we're not having this conversation right now, but...
Şu an böyle konuşmayı yapmalı mıyız yoksa şu an bu konuşmaya yapmasak mı bilemedim, fakat...
We're talking about puppets, but we don't want our puppets to look like puppets.
Kuklalardan konuşuyoruz ancak kukla gibi görünen kuklalarımız olsun istemiyoruz. Bu bir şey.
I know you got hard out at the end of the summer, but with all these issues, I don't think I can guarantee the completion of the original timeline we discussed.
Yaz sonuna kadar yetiştirmeyi istediğinizi biliyorum fakat tüm bu sorunlarla konuştuğumuz orjinal zaman çizelgesinde tamamlamayı garanti edebileceğimi sanmıyorum.
But the problem is we don't have any extradition treaty with Thailand.
Ama sorun şu ki Tayland ile suçlu iade antlaşmamız yok.
But we don't have time for that.
Bunun için vaktimiz yok.
I can take you right now, but we don't have time.
Seni götürebilirim, ama zamanımız yok.
We don't, but the Acheron's computer will contain the current intel on Savage's whereabouts.
- Önemsemiyoruz ama Acheron'un bilgisayarında Savage'in şu anki yerinin bilgisi var.
We don't, but what we do know is that Savage's trail has run cold.
Bilmiyoruz ama aynı zamanda Savage'in yerini de bulamıyoruz.
Only because they don't understand, but they will if we can make them share our connection.
Anlamadıkları için. Ama aramızdaki bağı onlarla paylaşırsak anlayacaklardır.
Yeah, but we don't want to.
Evet, ama biz istemiyoruz.
I got friends and family, you know, but I don't have, like... what we had... and because of the way that my life is, I may never have that... and figuring that out is scary.
Ailem ve arkadaşlarım var, ama seninle aramız... eskisi gibi değil... bunun sebebi de yaşadığım hayatın, buna izin vermemesi... ve bu çok korkutucu.
Well, I don't know about reconciled, but we're making progress.
Uzlaştık mı bilemem. Ama ilerleme kaydediyoruz.
Look, I don't like this either, but we do not have a choice.
Bu durumdan ben de hoşlanmıyorum ama başka bir şey yapamam.
But I think the point we want to make to them is that we don't make those promises because we know we're going to keep them, we make those promises to guarantee we keep them.
Ama size anlatmak istediğimiz şey o sözleri, tutacağımızı bildiğimiz için vermiyoruz. O sözleri, tutacağımızı garanti etmek adına veriyoruz.
And, um, we don't want to steal your thunder, but...
Ayrıca dikkatleri üstünüzden çekmek istemiyoruz ama...
Look, I know you're upset, but the firm has resources we don't have... that we'll never have.
Bak kırgın olduğunu biliyorum ama firmanın bizim hiç olamayacağı kadar kaynağı var.
We can discipline individuals for what we do know, but we can't be accountable for what we don't know.
Bildiklerimizle ilgili bireyleri denetleyebiliriz, ama bilmediğimiz şeyler için sorumlu olamayız.
I understand what you're saying, but we... we currently don't have any openings.
Söylediklerinizi anlıyorum ama şu anda açık pozisyonumuz yok.
In your sin we don't detect the marks of unbridled lust, but the fact remains that the act you committed was gravely wrong.
Senin günahında dizginlenemeyen bir şehvetin izini görmüyoruz. Ama bir gerçek değişmiyor. Yaptığın son derece yanlış bir şeydi.
We don't know if they're looking for us. But we know Savage is. We can't take him.
Aradıklarını dahi bilmiyoruz ama Savage'ın aradığını biliyoruz ve onu alt edemeyiz.
- But we don't abandon our families.
- Ama ailenizi dağıtmayın.
So you think we should pay the ransom, but you don't want any of us to do it?
Yani, diyorsun ki fidyeyi ödeyelim ama bizden biri götürmesin.
But you just said yourself that we don't know what's out there.
Dışarıda ne olduğunu bilmediğini kendin söyledin.
We got Tommy from the Land Council on our side, but we don't want anyone further complicating things.
Tapu Kadastrodan Tommy bizim tarafımızda ama kimsenin işleri daha da karmaşık hale getirmesini istemiyoruz.
Hey, listen, I... know we don't really know each other, but my life is... sort of in your hands, so let's make this count.
Dinle, birbirimizi çok iyi tanımadığımızı biliyorum ama benim hayatım... senin ellerinde o yüzden tadını çıkarmaya bakalım.
We do have a higher ranking spy, but we don't meet often to avoid exposing their identity.
Daha rütbeli ajanlarımız da mevcut lakin ifşa olmasınlar diye pek sık görüşemiyoruz.
It's possible, if he's a Farrell. But we don't know that.
Eğer Farrell'sa muhtemel ama henüz bilmiyoruz.
Don't seem high enough. But we come all this way, I'm torching something.
Fazla tepelerde değil ama bu kadar yol gelmişken bir şeyler yakarım.
No, I know that, but we really don't drink and drive, so...
Evet, biliyorum ama biz gerçekten sarhoşken araba kullanmayız.
We don't, but you wanted to meet him.
- Bilemeyiz ama buluşmak isteyen sendin.
But I think that it is just probably best if we don't talk anymore.
Ama bence artık konuşmamamız daha iyi olur.
We know which MTA line he'll be on, but we don't know which station he's headed to.
Hangi hat üzerinden geleceğini biliyoruz ama hangi istasyona gideceğini bilmiyoruz.
But we don't have to worry about that anymore.
Ama artık endişelenmemize gerek yok.
But if you don't tell us where the Cup is... we're gonna introduce Gretel here to your friend.
Ama Kupa'nın nerede olduğunu bize söylemezsen arkadaşını Gretel'le tanıştıracağız.
Okay, so we don't have what we need to take out Savage, but maybe now we can figure out a way to stop his rise to power.
Pekala, şu anda elimizde Savage'ı durdurmak için gereken şey yok ama belki de artık onun gücüne ulaşmasını engelleyecek bir yol bulabiliriz.
But don't worry, we still get the milk from good old-fashioned cows.
Sakın ha telaş etmeyin. Sütü hâlâ eski usül ineklerden temin ediyoruz.
We beat'em last time, but, uh... you always gotta keep your wits about you, don't ya?
Geçen sefer yendik ama daima soğukkanlı olmak lazım, değil mi?
I know, but he'll die if we don't.
Nasıl göründüğünü biliyorum ama eğer bunu yapmazsak ölecek. O herkese yardım ederdi.
But don't make a mistake now just because we did.
Şuan hata yapma lüksün yok çünkü zamanında biz yaptık.
But we can't go in alone, not if we don't want to be detected.
Yakalanmak istemiyorsak yalnız gidemeyiz.
We're gonna have to do somethin'much simpler, since we don't have very much in the way of ingredients or knives, but it's a dish that I think some of you, in particular,
Çok daha basit şeyler yapmak zorundayız, çünkü yeterli miktarda malzememiz ya da bıçağımız yok. Ancak bence özellikle bazılarınızın seveceği bir yemek.
But considering the arraignment's in a couple hours, we don't have much of a choice.
Birkaç saat içindeki anlaşmaları düşünürsek başka şansımız yok ama.
I don't speak Japanese, but I think they know we're here.
Japonca bilmiyorum ama sanırım burada olduğumuzu biliyorlar.
I don't know what tanked it, but I know we had a shot, mostly because I worked my ass off to cover for you.
Neden başarısız olduğunu bilmiyorum, ama bir fırsatımız olduğunu biliyorum bilhassa da seni korumak için kıçımı yırttığım için.
I don't know what you expect from me... but we're finished here.
Benden ne umut ettiniz bilmiyorum ama işimiz bitti.
Of course, it's up to you, but we don't want to mess with time too much.
Alıp almamak senin elinde elbette, ama zamanla uğraşmak istemiyoruz.
but we don't have a choice 20
but we don't have much time 23
but we don't know 17
but we haven't 20
but we're friends 22
but we're okay 18
but we can't 95
but we do 80
but we will 86
but we're good 22
but we don't have much time 23
but we don't know 17
but we haven't 20
but we're friends 22
but we're okay 18
but we can't 95
but we do 80
but we will 86
but we're good 22
but we 242
but well 40
but we won't 29
but we did 52
but we didn't 63
but we just 21
but we're running out of time 36
but we need to talk 28
but we are 63
but we'll see 21
but well 40
but we won't 29
but we did 52
but we didn't 63
but we just 21
but we're running out of time 36
but we need to talk 28
but we are 63
but we'll see 21