Charismatic traduction Turc
421 traduction parallèle
That is why Metropolis needs a stronger, more charismatic leader!
Bu yüzden Metropolis'e daha güçlü ve karizmatik bir lider gerekli!
Up to that, the most charismatic event I covered... was Mick's birthday when the Stones played Madison Square Garden.
Bu ana kadar gözlemlediğim en önemli olay Mick'in doğum gününde Madison Square Garden'da verilen konserdi.
Charismatic?
Karizmatik miyim?
He's charismatic, exciting.
O kar ¡ zmat ¡ k ve heyecan ver ¡ c ¡ b ¡ r ¡.
Everybody here is colorful or eccentric or charismatic.
Buradaki herkes renkli, eksantrik veya karizmatik.
Alexander's politics... is that of a charismatic leader.
İskender'in siyaseti... karizmatik bir liderinki gibi.
You are the famous... charismatic master chameleon!
Demek siz o ünlü... Karizmatik üstad Bukalemunsunuz!
He's only 15, charismatic, intensely musical.
Karizmatik çok yetenekli, tipine baksana.
Clever as well as charismatic.
Karizmatik olduğu kadar zeki.
- So the guy giving the speech was intelligent good-looking, charismatic -
Akıllı konuşmalar yapan, yakışıklı ve karizmatik herifin biri vardı. - Dur biraz. Kendimi kaybediyorum.
Starbuck is a very dynamic, passionate, very charismatic man.
Unutma, Starbuck çok tutkulu ve karizmatik bir adam.
This man will be a terrible, charismatic liar.
Bu adam çok korkunç olacak, karismatik yalancı.
I'm at The Paramount, adjacent to Madison Square Garden where a growing number of angry demonstrators gather to protest the first public appearance of Donald O'Brien leader of the Midwestern regional chapter of the Aryan Union and reputed to be their most charismatic spokesman.
Kızgın göstericilerin sayılarının arttığı Madison Square Garden'a komşu Paramount'dayım ve burada, Aryan Birliği'nin dinsel kısmının OrtaBatı lideri ve onların en karizmatik sözcüsü olarak meşhur olan, Donald O'Brien'ın ilk kez halk önüne çıkışını protesto etmek için toplandılar.
"They will think you are charismatic, deep and edgy."
Senin karizmatik, derin ve hisli olduğunu düşünecekler.
She's so charismatic, and she's brilliant and beautiful.
Öyle karizmatik ve öyle zeki, öyle güzel ki.
The first in-depth interview with the most charismatic serial killer ever one day before he's shipped to a mental hospital for the rest of his life.
Hayatının sonuna kadar kalacağı akıl hastanesine gönderilmeden bir gün önce gelmiş geçmiş en karizmatik seri katil ile yapılan ilk ve tek derin röportaj.
He is an exciting, charismatic man who just happens to have a perfect face.
Heyecan verici, karizmatik biri ve aynı zamanda harika bir surata sahip.
[Man] Mr. and Mrs. Simpson... your son has clearly been brainwashed by the evil and charismatic Mr. Burns.
Bay ve Bayan Simpson... Belli ki oğlunuzun beyni, karizmatik ve şeytani Bay Burns tarafından yıkanmış.
He's well read, charismatic.
Bilgili ve karizmatikti.
Since her hormones kicked in, she's hoped for some... charismatic guy to sweep her off her feet.
Hormonları çalışmaya başladığından beri karizmatik bir yakışıklının ayaklarını yerden kesmesini umuyor..
You're fast, fierce, charismatic.
Hızlı, sert ve karizmatik.
He was handsome, he was articulate, he was funny, charismatic.
Yakışıklıydı, açık sözlüydü, komikti karizmatikti.
'Don King is one of the brightest people I've ever met,'he's one of the most charismatic people I've ever met,'he's one of the hardest working people I've ever met.'
Don King, tanıdığım en zeki adamlardan biriydi. Tanıdığım en karizmatik insanlardan biriydi. Tanıdığım en çalışkan insanlardan biriydi.
He's a paranoid charismatic sociopath, obsessed with the Book of Revelation.
Biz Ephesian'ın paranoyak bir sosyopat olduğuna inanıyoruz.
Still as... charismatic as ever.
- hala... her zamanki gibi karizmatiksin.
- I was charismatic, ambitious...
- Çekici ve hırslıydım...
After years of guerrilla fighting in the mountains, a charismatic 33-year-old lawyer, Fidel Castro, entered Havana on the 8th of January, 1959.
Dağlarda yıllarca süren gerilla savaşlarından sonra 33 yaşındaki karizmatik avukat Fidel Castro Havana'ya 8 Ocak 1959 yılında giriş yaptı.
He gave them the strong charismatic leader they'd yearned for since the war.
Onlara, savaştan beri görmek istedikleri güçlü karizmatik lideri vermişti.
Real charismatic.
Ona benzeyen biri. Aşırı karizmatik.
That's what you do. You play innocent and you're charismatic and you smile
Hep böyle yapıyorsun.
You play innocent and you're charismatic and you smile and you made me fall for you and this is what's not fair.
Sen... sen masumu oynuyorsun. ... çekicisin, gülümsüyorsun ve yakayı kurtarıyorsun.
'Because these men are not only'some of the most charismatic people of the 20th century, 'They are also some of the most dangerous.'
Çünkü bu adamlar 20. yüzyılın sadece en karizmatik kişileri değil aynı zamanda da en tehlikelilerinden.
A beautiful, charismatic girl like Elizabeth Purr struck down by fate.
Elizabeth Purr gibi güzel ve karizmatik bir kıza kaderin cilvesi.
He's very charismatic, don't you think?
Çok karizmatik, değil mi?
He was so good, so charismatic that whatever he did suddenly became popular and became cool.
Öyle iyi, öyle karizmatikti ki, yaptığı her şey... bir anda popüler oluyordu.
Charismatic, even contagious sex appeal.
Karizmatik. Hatta bulaşıcı, cinse cazibe. Ve bundan utanmıyordu.
Albeit an articulate and charismatic one.
Zira sıradışı ve karizmatik biri.
- Well, you have to admit, he is charismatic, sir.
- İtiraf etmelisiniz, adam karizmatik, efendim.
They're disciplined and have a charismatic leader.
Disiplinliler ve karizmatik bir liderleri var.
These young bucks had a taste for the ladies especially the handsome charismatic Jesse James. "
Bu paraların kadınlar için bir anlamı vardı. Özellikle de yakışıklı ve karizmatik Jesse James için. "
He's very charismatic.
Çok karizmatik.
And, uh, if I may be so bold, an extremely charismatic and attractive individual.
Cüretimi bağışla ama aynı zamanda çok karizmatik ve çekici birisin.
The unattainable captain on one side, the charismatic newcomer on the other.
Bir kenarda ulaşılamaz kaptan, diğerinde karizmatik yeni gelen.
Then my parents went through this whole charismatic phase.
Sonra ailem dindar bir dönem geçirdi.
He wasn't self-involved or charismatic.
İçe dönük ya da karizmatik de değildi.
Charismatic, with a little flair and shit.
Karizmatik, azıcık becerikli ve bok gibi.
I mean, I'm pretty charismatic.
Oldukça karizmatik biriyim.
Until the radical elements, spurred by a charismatic leader did the dance of revolution.
Radikal öğeler devrim dansları yapan karizmatik bir lider tarafından..... kışkırtılana dek.
You know, somebody who's sexy, charismatic and attractive.
Seksi, karizmatik ve çekici biri.
I understand, as a woman of the world... that Richard is a very charismatic and successful man.
Bu dünyada yaşayan bir kadın olarak anladım ki Richard çok karizmatik ve başarılı bir adam.
Charismatic.
Kartizmatik.