Come one traduction Turc
10,916 traduction parallèle
Next time you have to hit come one, aim for the fleshy part okay?
Bir daha ki sefere birine vurmaya kalktığında, etli kısmını hedef al olur mu?
And if he's the one who told these guys to come after Eran, they ain't gonna stop till he's dead.
Eran'ın arkasından adamları o gönderdiyse öldürmeden bırakmazlar.
I know I've been having my fun elsewhere, and no one could blame you if you didn't take me back, but if you'll have me, I'll take you on the longest walk of your life! Come here. No hills.
Yokuş çıkmayacağız ama.
Come on, just one bite.
Hadi, tek bir ısırık.
You're about to find out just how real it is, when they come back down here and stick you in that other one.
Ne kadar gerçek olduğunu öğrenmek üzeresin. Birazdan buraya gelip seni diğerine sokacaklar.
I come in the door and Doretta's standing there, and she's got one of the big butcher knives in her hand.
Kapıya doğru gidince Doretta'nın dikildiğini gördüm ve elinde büyük bir kasap bıçağı vardı.
As far as I can tell, no one's gone in and no one's come out.
Gözden kaçırmadıysam kimse girmedi, kimse çıkmadı.
Sometimes we'd come across one in the fields.
Bazen ovalarda birileriyle karşılardık.
Friendship, I've come to believe, is most accurately defined as two people moving towards the best aspects of one another.
Dostluk, benim inandığım, en doğru tanımıyla iki insanın en iyi yönlerini diğerine aktarmasıdır.
Certainly not what one looks for in a friend, but I'm sure you didn't come all the way here and shoot my security people just to talk about the dearly departed.
Arkadaşlarda aranan bir şey değildir tabi ama onca yolu, güvenliklerimi vurmak ve sevgili kaybımızı konuşmak için gelmediğinden eminim. Yapılacak kişinin sen olduğuna ikna olduğum anda bir anlaşma yapmaya geldim. Evet.
One day, he asked me to come and kill his family.
Bir gün benden, ailesini öldürmemi istedi.
Mr. Durst, would you come forward please?
Bay Durst, Lütfen öne çıkar mısınız?
- Come on, last one.
Son bu. - Haydi, son.
At 5 : 37 today, one of those attacks- - conceived and developed by your own government- - will finally come to fruition.
Bugün saat 5 : 37'de hükümetiniz tarafından düşünülüp geliştirilen saldırılardan biri nihayet meyvesini verecek.
All you have to do is be still for one moment... and that fight will come to you.
Tek yapman gerek bir süre durmak ve o kavga sana gelecektir.
Yeah, well... it doesn't have to come from just one legacy, does it?
Tamam. Tek bir mirastan gelmesine gerek yok değil mi?
Sometimes the bad's real bad. And the good, it can come at one hell of a price.
Ama bazen kötü çok kötüdür ve iyi olan şeyin çok yüksek bir bedeli vardır.
I'm the one who told you to go and never come back so for me to be responsible for your return you must know I don't have a comparable option.
Sana git ve bir daha gelme diyen bendim ve geri dönüşünün sorumlusu olanın da ben olduğumu düşünürsek başka şansımın olmadığını bilmelisin.
But no one can come up with a connection between the three.
Ama bu üçü arasında herhangi bir bağlantı bulamadık.
He didn't come to work this morning, and no one knows why.
Sabah işe gelmemiş, kimse de nedenini bilmiyor.
Come with me. I think there's one about fight or flight.
Sanırım "savaş ya da kaç" ile ilgili bir tane vardı.
No one will come here.
Kimse buraya gelmez.
The right one is the woman. And the left is any obstacles that may come between you.
Sağdaki hoşlandığınız kişi ve soldaki de aranıza girebilecek engeller.
Figures, since they come if the minister's dog dies, but if the minister dies, no one comes. Ha! ( MEANS NO ONE IS HELPING YOU ON TIMES OF NEED )
"Bakanın köpeği öldüğünde herkes gelir, fakat bakan öldüğünde kimse gelmez." denir.
If she continues to stay by your side... Ri Jin will come to remember everything in her past one day.
Eğer senin yanında kalmaya devam ederse Ri Jin bir gün geçmişindeki her şeyi hatırlayacak.
Blonde one, come over here and talk to me about your client.
Sarışın, gel buraya da müşterin hakkında konuşalım. Bayıldım.
I mean, having a sleepover at my place may have worked for one night, but we still have two days until her stitches come out, and I can't keep living a lie!
Bir geceliğine bende yatıya kalması işe yaramış olabilir ama dikişleri alınana kadar iki günümüz daha var. Ve sürekli bir yalanı yaşayamam.
Come on, little one.
- Haydi haydi.
It could come in real handy one day.
İleride daha güzel günlerimiz olacak.
I have a problem... a rather big one, actually, and since you're a fixer, I thought I'd come to you.
Bir sorunum var oldukça büyük. Aslında,... sen iş bitirici olduğundan beri. Sana gelebilirim sanmıştım.
Just feels like every time we come back together again, one of us has to go off and save the world.
Her yeniden bir araya geldiğimizde birimizin gidip dünyayı kurtarması gerekiyor sanki. Evet.
Should you receive any more letters like that one, I would ask you to bring them to me... before the events they predict come to pass.
Eğer o tarz mektuplar almaya devam edersen bahsettikleri olaylar gerçekleşmeden önce bana getirmeni isteyeceğim.
The tragic event could not have come at a more opportune time for the Earth Military Coalition. Since they were in danger of losing the war one year ago.
Bu trajik olay Dünya Askeri Birliği'nin bir yıl önce savaşı kaybetme tehlikeleri göz önüne alınacak olursa gerçekten de çok uygun bir zamanda gerçekleşti.
Come forward, Thomas and Goodwife Nutter.
Öne gelin Thomas ve Goodwife Nutter.
Come on, mom, Mr. Nakamura's one of the good guys.
Bay Nakamura iyi olanlardan.
You were the one who wanted to come to Reno!
Reno'ya gelmek isteyen sendin.
The dome's gonna come down for real one day.
Kubbe bir gün sahiden inecek.
You both need to be a little concerned you won't come out in one piece.
İkiniz de tek parça çıkamayacağınızdan biraz daha endişelenmelisiniz.
Andy Sinclair won four gold medals in the last Olympics including one of the greatest come-from-behind finishes in sports history.
Andy Sinclair son olimpiyatlarda öncelerden kalan en muhteşem bitişi de içeren 4 tane madalya kazandı.
No one's gonna come after you.
Kimse peşine takılmayacak, bundan emin olacağım.
And I really appreciate you being patient with me, because I feel like one day, it will come.
Şu an için sabra ihtiyacım var çünkü bir gün ben de söyleyeceğim.
Right to the front, come on.
Öne doğru, hadi.
- Not currently, but we'll get y'all to the top of the wait list should one come available.
- Şu anda yok. Ama sizi bekleme sırasının başına alacağız. Kiraya verecek biri çıkar.
But then one called and wanted me to come in.
Derken bir tanesi aradı ve gelmemi istedi.
If you kill this one, they will come, they will find you, and they will kill you.
Eğer bunu öldürürsen, onlar da gelir, seni bulur ve öldürürler.
It's one of the reasons I've come, so I can meet him while I'm at Downton.
Gelmemin bir nedeni de bu. Böylece Downton'da onunla buluşup konuşabiliriz.
No one has come forward to claim her in almost a year.
Bir yıIdır arayan, soran olmamış.
How come I'm the crazy one for wanting to be with him?
Onunla yakın olmayı istemek delice bir şey mi?
I thought long and hard about that, Alfredo, and after many, many hours, I've come to the most wretched of realizations, one that might curdle your very blood.
Bu konuyu derinlemesine düşündüm, Alfredo ve saatler sonra çok kötü bir sonuca vardım tüylerini ürpertecek bir sonuca.
If anyone has any information regarding his whereabouts, please come forward.
Yerini bilen birileri varsa lütfen öne çıksın.
Come on, everyone is pissed at me in this house and no one's saying anything.
Söyle. Evdeki herkes bana kızgın ama kimse tek kelime etmiyor.
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20