English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ C ] / Come to the office

Come to the office traduction Turc

594 traduction parallèle
I told her to come to the office to meet with us... there's a chance that we may have an exhibit from a well known artist this fall.
Bu yılki sanat festivalinde yetenekleri işe yarayabilir diye gelmesini söyledim.
I was worreid if they come to the office often as the new Magistrate is appointed.
Yeni yargıç geldi diye ofise çok uğrarlar mı acaba?
He wants me to come to the office tomorrow.
Yarın ofisine gitmemi istiyor.
Come to the office tomorrow.
Yarın ofiste görüşelim.
I don't come to the office on Wednesdays or Saturdays.
Çarşamba ve cumartesi günleri ofise gelmiyorum.
It's important, Mr Friedman said to come to the office right away.
Önemliymiş, Bay Friedman hemen ofisine bekliyor.
When did they come to the office?
Ofise ne zaman gelmişti?
I'm afraid John won't be able to come to the office today.
Korkarın John bu gün büroya gelemeyecek.
Come to the office.
- Büroma gel.
Why don't you come to the office?
Büroya neden gelmiyorsun?
It's important that I see you, but I can't come to the office.
Sizi görmem önem teşkil ediyor ama ofisinize gelemem.
- Tomorrow? - Well, when Liza... Ms. Randall called me about the interview I suggested she come to the office on Saturdays, when it's quiet, so I can show her around.
Bayan Randall beni aradığında ofis sakin olacağından, benimle Cumartesi günü daha rahat röportaj yapabileceğini söylemiştim, anlatabiliyormuyum?
Flip, come to the office right away, please.
Flip! Hemen büroya gel lütfen.
Come to the office?
- Ofise uğrayacak mısın? Evet.
You're being asked to come to the vice president's office.
Başkan Vekil'inin eşi sizi çağırıyor.
How can he order you to come to the Government office at night and attack? You punk!
Gecenin vakti gelmiş devlet binasına saldırıyorsunuz.
Look, I just got enough to go down to the office myself... but I'll bring it to you when I come back.
Benim de cebimde sadece büroya gidecek kadar para var. Ama gelirken getiririm.
Meanwhile, come with me to the office.
Bu arada, benimle ofise gel.
It's the truth, let the doctor go and come to my office.
Dođruyu söylüyorum. Doktoru býrakýp ofisime gel.
Have the woman come to my office.
Kadını benim ofisime getir.
- No, the first post office I come to.
Hayır, ilk girdiğim postaneden.
You get back to the office and wait there till I come or you hear from me.
Ofise dön. Ben dönene kadar veya benden haber alana kadar bekle.
Come on up to the office and I'll fix it for you.
Muayenehaneme gel de halledelim.
Come on up to the office.
Muayenehaneme gel.
Come down to the office one of these days, we'll talk it over.
Bu aralar ofise uğrada, bu konuyu konuşalım.
Are you quite sure you didn't come to my office... and try to push me out of the window?
Ofisime gelmediğinizden... ve beni pencereden itmediğinizden emin misiniz?
Come on. We'll go up to the office.
Ofisime gidelim.
In the normal course of business transactions he would have come to see you at your office.
Normal koşullar altında... -... o sizin büronuza gelirdi.
I want the doctor to come to my office.
Doktorun ofisime gelmesini istiyorum.
Colonel Holland wants you to go to the War Office as soon as you come in... no matter how late.
Albay Holland ne kadar geç olursa olsun gelir gelmez Savunma Bakanlığı'na gitmeni istedi.
Come to my office tomorrow, I'll give you a list of the people that owe me.
Yarın büroma uğra. Bana borcu olanların bir listesini vereceğim sana
You'll have to come to the superintendent's office with me.
O zaman benimle birlikte müdürün odasına gelmek zorundasın.
If you are looking for your baby boy, please come to the customer service office.
Bu bebeği arıyorsanız, lütfen müşteri hizmetlerine gelin.
Would it be convenient for you to come down to the office now?
Karakola gelmeniz mümkün mü?
Why not come up to the office, clean up a bit?
Neden benimle ofise gelmiyorsun, biraz laflarız?
I'll go to the insurance office first, then I'll drop in on Pop, and come back as soon as I can.
Sigorta ofisine giderim, sonra babama uğrarım ve hemen gelmeye çalışırım.
- Yes. Your wife would have to come into the office.
- Evet, karınızın ofise gelmesi gerekecek.
If you come to my office after the burial I'll present to you the most superb guide.
Cenazeden sonra ofisime gelirseniz sizi mükemmel rehberle tanıştıracağım.
When I leave the office, I no longer come to places like this.
Ofisten çıktığımda, böyle yerlere gelmez oldum.
Why don't you come to see me at the office tomorrow morning?
Niçin yarın sabah büroma gelip beni görmüyorsun?
So if that's the only reason you've come to this office on a rainy afternoon...
Yağmurlu bir öğleden sonrası karakola gelmenizin tek nedeni bu ise...
Come on over to the office, Cleaver.
Gel.
- Better come up to the yeoman's office, sir.
- Hemen gelebilir misiniz, efendim?
Come to the manager's office, we'll fix you.
Müdürün odasına gelin. Hallederiz.
Can all of you come down to the TVA office tomorrow?
Yarın hepiniz TVK ofisine gelebilir misiniz?
My cousin? She's not supposed to come to the office.
Kuzenim mi?
Oh, and she's never dared to come in the office before sir, I can assure you of that.
İş yerime asla gelmezdi.
Well, this must come as a shock to you, but I lock up the office now and then.
Bu söyleceğim sana şok edici gelebilir ama O'nu arada sırada ofiste bırakabilirim.
Come on, we are going to the General search by the post office.
postanenin genel aramalarına gidiyoruz.
Please come to the desk sergeant's office.
Lütfen çavuşun bürosuna gelin.
Come up to my office and go out through the front of the house.
Ofisime gel ve ön taraftan çık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]