Couldn't say traduction Turc
2,118 traduction parallèle
That same thing that you couldn't say.
Senin söyleyemediğinle aynı şey.
I couldn't say it.
Ona söyleyemedim.
I couldn't say it to her.
Ona söyleyemezdim.
But I couldn't say it in front of you.
Ama senin önünde söyleyemiyorum.
I couldn't say Rahul's name.
Rahul'un ismini söyleyemedim.
- I couldn't say, Mr.Addison.
- Bilmiyorum Bay Addison.
She couldn't quite make out everything they were saying, but she did say that Molly's name was mentioned.
Her şeyi duymamış ama Molly'nin adı geçmiş.
If you told me you couldn't fix these bikes, I would say that that's really too bad, but that we're just gonna have to find something else to do.
Motorları tamir edemeyeceğini söyleseydin, bunun çok fena olduğunu söylerdim. ... ama, yapacak bir yolunu bulurdun.
He did say I couldn't take a step inside the door.
Kapıdan içeri adım atamayacağımı söylemişti.
After what they say happened to her, I couldn't live with meself.
Ona yapıldığını söyledikleri şeylerden sonra birşey yapmadan duramazdım.
After what they say happened to her, I couldn't live with myself.
Ona yapıldığını söyledikleri şeylerden sonra öylece duramazdım.
I would say I have a very strong case to say my client couldn't find you people to make her house payments.
Kesin olarak şunu söyleyebilirim ki, müşterim ev ödemelerini yapacak yükümlüleri bulamıyor.
- I couldn't say.
Bilemiyorum.
What do you think? - I really couldn't say.
Ben pek anlamadım.
You couldn't say if your meat is overcooked?
Yanıp yanmadığını anlamadın mı? Hayır.
While I was your girlfriend.. .. I couldn't say these things freely to you.
Kız arkadaşın olduğum zaman bunları rahatça söyleyemiyordum.
Couldn't say.
Böyle denemez.
You couldn't say hi to others?
Başka kimseye demez misin? Yasak mı? Hayır.
I say, you couldn't free the Oktober Suite for a former comrade, could you?
Düşmüş bir yoldaş için, Ekim süitini hazırlayabilirsin değil mi?
I couldn't honestly say.
- Doğrusu, onu söyleyemem.
Well, Terry and everyone wanted to make a party out of it and I couldn't say no.
Terry ve diğerleri parti istediler hayır diyemezdim değil mi?
I couldn't really say for sure.
Kesin bir şey söyleyemiyorum.
Anyway, Pam, I just wanted to say how sorry I am for all those times you had to pick me up in the middle of the night when I couldn't drive.
Herneyse Pam ; ... seni araba kullanamadığım zamanlarda beni gecenin bir köründe gelip almak zorunda bıraktığım için ne kadar üzgün olduğumu söylemek istedim.
Paul, quick question, and feel free to say no, but I couldn't help but notice the new Snuggly Jeff manuscript in your bag.
Paul ufak bir sorum var ve hayır diyebilirsin. Çantanda yeni Snuggly Jeff kitabının metnini gördüm de..... merak ediyorum acaba okuyabilir miyim?
I don't know, but if I did, I probably couldn't say.
Bilmiyorum, ama bilseydim de muhtemelen söylemezdim.
I mean, she resembles Alexa, but I couldn't say for sure.
Yani, Alexa'ya benziyor, ama kesin o diyemem.
When they got back on, i counted, and i couldn't leave until the same number of people got back on.
Geri döndüklerinde sayardım ve geri dönen kişiler aynı sayıda olmadan ayrılamazdım.
Suffice it to say I couldn't protect you then, but let me protect you now.
O zaman sizi koruyamadım, izin ver şimdi koruyayım.
I just saw him tonight and I wanted to say something, but I... I couldn't.
Bu gece onu gördüm ve bir şeyler söylemek istedim ama söyleyemedim.
What am I gonna tell her when I get back there and say that I couldn't meet the president?
Şimdi geri dönünce ona ne diyeceğim, başkanla görüşemedim mi diyeceğim?
All I can say is that... you couldn't live with the consequences of your own actions, and you no longer have to.
Tek söyleyebileceğim şu ki kendi yaptığın şeylerin sonuçlarıyla yaşayamıyordun ve burada, yaşamak zorunda kalmayacaktın.
- That she drowned? - No, I couldn't say it.
- Boğulduğunu mu söyledin?
She couldn't say no to me.
Ama ısrar ettim.
No. I couldn't say anything to my husband otherwise I'd lose him.
Hayır, kocama hiçbir şey söyleyemedim yoksa onu kaybedebilirdim.
There were mass bankruptcies there was a liquidity crisis of exactly the same kind we have today, that is to say all kinds of businesses could no longer get loans to keep themselves afloat even if those businesses were entirely solvent, they couldn't get the kind
Bu, tam olarak bugün yaşadığımıza benzer bir tür likidite kriziydi. Başka bir deyişle, hangi firma olursa olsun ayakta kalmak için tamamen ödeyecek gücü olsa bile, bundan böyle borç alamazdı.
I know, I know they're for that bake sale at Bridgette's school, but what can I say? I couldn't resist.
Biliyorum bunlar Bridgett'in okul satışı için ama karşı koyamadım.
For years, I couldn't even say his name.
Yıllarca onun adını bile söyleyemedim.
I'm sorry, but I couldn't say.
Üzgünüm, ama söyleyemem.
Looks like our victim couldn't say no to drugs
Sanırım kurban, uyuşturucuya hayır diyemeyenlerdenmiş.
I couldn't say without examining him.
Muayene etmeden söyleyemem.
You know, I hate to say it, but... Maybe she killed herself so he couldn't.
Aslında, bunu söylemekten nefret ediyorum, ama belki de kendini o öldüremesin diye öldürmüştür.
And I know you well enough to say you couldn't, either.
Ayrıca sizi de böyle bir şeyle yaşayamayacağınızı bilecek kadar iyi tanıyorum. - O konuda yanılıyorsun.
- Well, I couldn't say.
Bilemem.
When you say you heard a voice, couldn't it have been a hallucination?
Ses duyduğunu söyledin, halüsinasyon olamaz mı?
They said some things you couldn't say.
Senin söyleyemediğin şeyleri bana söylediler.
I was in such a state of shock, I couldn't think of anything else to say.
Bir açıklama istedi. Şok geçirmiştim, söyleyecek başka bir şey bulamadım.
I was in such a state of shock, I couldn't think of anything else to say.
Şok geçirmiştim, söyleyecek başka bir şey bulamadım.
And to say that such a large scale work of art couldn't be created merely... for the posibility of having created it, rather than the NAZCA lines are so inhumanly vast, That can only be admired by people who are capable of flight.
ve diyebilirim ki, bu insanötesi genişlikteki NAZCA çizgileri, sadece uçuş yeteneğine sahip insanlar tarafından takdir edilebilmekten ziyade, böyle büyük ölçekli bir sanat çalışmasının yapılabileceğini göstermek için de yapılmış olabilir.
Couldn't say.
Bilemiyorum.
I knew that I would give him anything he wanted because he was my son and I couldn't say no, which sucks, cos it wouldn't help him and he'd just end up on the street doing heroin with the Two Coreys
Oğlum olduğundan ve ona hayır diyemediğimden ona her şeyi vereceğimi biliyordum. Ki bu berbat bir şey, çünk ona yardımı dokunmazdı ve sırf ona ders vermek için çok korkak olduğumdan sokaklara düşüp eroin çekmeye başlardı.
I couldn't even say it.
Sana bunu söyleyemedim bile.
sayonara 114
say hello to my little friend 37
say my name 79
saying 381
says 221
sayid 267
sayuri 58
say cheese 102
say it louder 17
say hi 185
say hello to my little friend 37
say my name 79
saying 381
says 221
sayid 267
sayuri 58
say cheese 102
say it louder 17
say hi 185
say something 1124
say it like you mean it 26
say what now 22
say your prayers 56
say it ain't so 28
say it again 435
say it out loud 26
say what 525
say something nice 28
says who 419
say it like you mean it 26
say what now 22
say your prayers 56
say it ain't so 28
say it again 435
say it out loud 26
say what 525
say something nice 28
says who 419