Dinner's on me traduction Turc
113 traduction parallèle
Dinner's on me tonight.
Bu gece yemekler benden.
Okay, but dinner tonight's on me, a sort of welcome home for Jo.
Tamam, ama akşam yemeği benden, Jo için'eve hoşgeldin'yemeği.
- I hope me Ma's got the dinner on.
- Umarım anacığım yemeği hazırlamıştır!
I knocked on his door soon after dinner, but he sent me away.
Yemekten hemen sonra kapısını çaldım, beni uzaklaştırdı.
It's the last fine dinner you'll get on me.
Bu benimle olan son hoş akşam yemeğiniz.
And one night after a very bad time... my sister Meryl said to me... "Come on, let's go out for dinner or a concert."
Bir gece, çok kötü olduğum bir an... kızkardeşim Meryl bana "Hadi"..... dedi. "Yemeğe çıkalım, ya da bir konsere gidelim."
Garcia told me he had a wonderful cook, a half breed he had picked up on his travels but the dinner, well it was so ill-prepared and served with such bad grace that it was barely edible.
Garcia bana yolculuklarının birinden getirdiği melez, harika bir aşçısı olduğunu söylemişti. Ancak yemek o kadar kötü hazırlanmış ve o kadar kötü bir tavırla servis edilmişti ki pek yenilebilir denemezdi.
And, um, he's taking me out to dinner later on this evening, or for cocktails after midnight.
Bu akşam beni yemeğe çıkaracak. Veya gece yarısından sonra kokteyl içeceğiz.
And dinner's on me.
Ve yemekler benden.
Professor Seyetik has invited me and the senior staff to dinner on the Prometheus.
Ve bu sırada, Profesör Seyetik beni ve üst düzey çalışanları Prometheus'da yemeğe davet etti.
Dinner's on me.
Yemek benden.
I hope there's something on there you like because dinner's on me tonight.
Umarım orada çok beğendiğiniz birşeyler vardır çünkü yemekler benden.
All those invitations to dinner... and on the holodeck, the way you would stare at me when you thought I wasn't looking... and get jealous when I'm with someone else.
Bütün o, akşam yemeği davetleri... ve sanal güvertede iken sana bakmadığımı zannederken, bana gözlerini dikmen... ve ben ne zaman birisi ile birlikte olsam, beni kıskanışın.
And the person who scored highest on the quiz and gets to have dinner on me is Stan.
Bu arada çocuklar, sınavda en yüksek notu alarak benimle yemek kazanan kişi Stan.
- This dinner's on me.
- Bu yemek benden.
I'll tell you what- - dinner's on me tonight.
Bak ne diyeceğim. Bu gece hesap benden.
Okay, dinner's on me.
Vay. Tamam, yemekler benden.
Dinner's on me tonight.
Bu akşam yemekler benden.
You get a couple Rob Roys, throw them back, and then have a nice, beautiful dinner on me, and then it's back here for movie time.
Sonra sana güzel bir yemek ısmarlarım ve ondan sonra da eve dönüp film izleriz.
He called from the car. There was an accident on the 10... and he told me to ask everyone to be here for dinner tonight.
Arabadan aradı. 10. otoyolda kaza varmış... ve bu gece hepimizin yemekte olmamızı istedi.
Please let me buy you dinner on your birthday.
Doğum gününde sana yemek ısmarlamış olayım.
Amy... um... maybe it's just me, but all you did was ask him to dinner, and now he's living on our couch.
Belki bana öyle geliyordur ama ona sadece yemeğe kalmasını söyledin. Şimdiyse bizim kanepede yaşıyor.
Lorelai Gilmore, daughter of Richard and Emily, mother of Rory, and friend to all, would you join me for dinner on Saturday night?
Lorelai Gilmore, Richard ve Emily'nin kızı, Rory'nin annesi ve birçoklarının arkadaşı, Cumartesi benimle yemeğe çıkar mısın?
I've got a slight suspicion you've called to tell me you're not available for dinner on Saturday night, - and that's gonna bum me out.
Cumartesi akşamı yemek için müsait olmadığını söyleyecekmişsin gibi bir şüphem var ve bu beni çok üzer.
All right, so let me get this straight. You can't have dinner with your wife on Valentine's Day because you're delivering penguins?
Sevgililer Günü'nde karınla yemeğe çıkamıyorsun çünkü penguenleri teslim etmen lazım.
Base hit, dinner's on me. Ah, yes!
Bir sayı yaparsanız yemekler benden.
- And the party dinner's on me!
- Düğün yemekleri de benden ya.
Peggy Peabody was throwing a dinner party for me tonight in my honor... and I was cultivating this major, major donor... that I was hoping to get on my board of directors.
Peggy Peabody bu gece benim şerefime yemekli bir parti düzenliyor... ve bu büyük fon kuruluşuna yaklaşıyordum, onların... yönetim kurulu toplantısına girmeyi umuyordum.
Dinner's on me.
Akşam yemeği benden.
Now he's on my case. He made me come ask you to have Christmas dinner with us.
Babam noel yemeğinde bize katılmanı istemem için beni yolladı.
So you gonna go to dinner with me on your next night off?
Çalışmadığın ilk akşam benimle yemeğe çıkar mısın?
This dinner's on me.
Fakat iyilik kabul etmiyorum
Of course, the dinner's on me.
Elbette, yemek benden.
So I suppose dinner's on me.
Galiba yemeği ben ısmarlayacağım.
You still mad at me for bailing on dinner?
Hala akşam yemeği için bana kızgın mısın?
After she attacks my boyfriend on the street... damning him to the fires of hell and swimming with carnivorous dogs. And now she expects me to smile and curtsy... and just go to Lunar New Year dinner like nothing happened. Nice, huh?
Sokakta sevgilime saldırıp onu cehennemin ateşlerinde yanması ve etobur köpeklerle yüzmesi için lanetledi şimdi de gülümseyip hiçbir şey olmamış gibi Yeni Ay Yılı yemeğine gitmemi mi bekliyor?
Dinner's on me, man.
Yemeği ben ısmarlıyorum.
Dinner's on me.
Yemek bende.
Well, that's'cause there was someone on the other end of the dinner table tellir me how much I sucked.
Şey, herhalde bunun sebebi de yemek masasının diğer tarafında bana ne kadar berbat olduğumu hatırlatan birisinin olmasıydı.
- Dinner's on me.
- Akşam yemeği benden.
Mac, I didn't think he'd actually... he's picking me up in a hummer limousine, we're having dinner on a replica pirate ship, and I suspect he's hired a zeppelin for the ride home.
- Mac, aslında onun yapaca- - - Beni Hummer limuzinle alıyor. Sahte bir korsan gemisi'nde yemek yiyeceğiz ve beni eve bırakmak için zeplin kiraladığından şüpheleniyorum.
Dinner's waiting for me at home, so if you're not gonna tell me what's on your mind...
- Evde beni yemeğe bekliyorlar. Ne düşündüğünü söylemeyeceksen- -
- She's been on me to stop by for dinner.
Akşam yemeğine uğramamı istiyordu ben de uğradım.
Let me know when dinner's back on.
Yemek ne zaman hazır olur bir bakayım.
Well, guess what, dinner's on me.
Bilin bakalım ne oldu?
Dinner's on me.
Yemekler benden.
Then I guess dinner's on me.
Sanırım, o zaman yemeği ben ısmarlayacağım.
Dinner's on me...
Bu gece olmaz
As if after telling me all these disgusting things none of it mattered, as if all he wanted was a little dinner party political ding dong, to take me on.
Sanki bana bu iğrenç şeyleri anlattıktan sonra hiçbirinin önemi kalmamıştı sanki tek istediği akşam yemeğide biraz politika konuşmakmış gibi.
Will you please let me take you to dinner and show you that I'm really just a nice guy who's fallen on some hard times?
Seni temin ederim ki, zor zamanlar geçirmekte olan iyi bir adamım.
It's me. Listen, I have been making some great progress with Mia, and I was hoping to put in a few more hours but I wasn't sure if Jamie and Nathan were waiting on me for dinner.
Dinle, Mia'yla harika bir gelişme sürecindeyiz, ve sanırım birkaç saat daha sürecek, ama Jamie ve Nathan'ın beni akşam yemeği için bekleyebileceklerinden emin değilim.