Everything's good traduction Turc
997 traduction parallèle
I kept thinking about you all the time - about how good it'll be when everything's over and we can go back home.
Hepsinin bitip de evimize gittiğimiz zaman ne kadar iyi olacağını düşündüm.
Everything's good, huh?
- Her şey iyi, değilmi?
" He's a good man and has done everything he can for me.
"O iyi biri ve benim için elinden geleni yaptı."
Everything up to date. Sunlight, good heat in the winter.
Güneş ışığı, iyi ısıtma tesisatı.
Everything's so clean... and so good and... even if I am in the same grade...
Her şey çok temiz ve güzel. Aynı sınıfta bile olsam, umrumda değil.
Everything's going too good.
Her şey fazla iyi gidiyor.
You turn away from Mirian for everything that's good in your life! Just because he's seen a woman at Timnath... A woman in silks and jewels.
Sırf Timnat'ta bir kadın ipeklere, mücevherlere bürünmüş bir kadın gördün diye Miriam'a, hayatta güzel olan her şeye sırt çeviriyorsun.
Then forget everything now, and get a good night's rest.
Öyleyse her şeyi unut ve güzelce uyuyup dinlen.
You must endure everything for the good of the family.
Klanın hatırı için lütfen anlayış gösterin.
Everything's good for you, but wait till you've had a couple of flops and people stop talking about you.
Her şeyin tıkırında, birkaç başarısızlık yaşayana ve insanlar artık seni konuşmamaya başlayana kadar bekle.
Aron never having had a mother... he's made her everything good that he can think of... and that's what he thinks I am.
Aron'un annesi olmadığı için... aklına gelen tüm iyi özellikleri onda görüyor. Benim de öyle olduğumu sanıyor.
Aron is everything that's good, Mother.
Aron'da tüm iyi nitelikler var anne.
EVERYTHING'S UNDER CONTROL. GOOD-BYE.
Her şey kontrol altında, hoşça kalın.
You'll sleep here and everything. That's good, Cuddles.
Burada yatıp kalkacaksın Aferin, Cuddles.
Everything that's the least bit good seems to be spoken for.
Biraz güzel gözüken her şey ayırtılmış.
And the worst of it is he's so good at everything.
En kötüsü bu ya, her şeyi iyi yapıyor.
dog eat dog. In brief, from now on, the best of everything is good enough for me.
Bundan sonra en iyisinden daha aşağısıyla yetinmeye hiç niyetim yok.
It's good when everything's quiet.
Her şey sakin olunca çok iyi oluyor.
- Everything's good for us.
Biz sihirliyiz.
Everything's good when you're hungry
Karnın açken her şey güzeldir.
There was a man who had everything : a wife children, good health and health is everything
Her şeye sahip bir adam varmış : bir karısı çocukları, sağlığı... ve sağlık her şeydir.
Well, as long as everything's all right I guess I'll just say good night.
Şey, her şey yolunda olduğu sürece... - Sanırım şimdi iyi geceler dileyeceğim. - İyi geceler.
Everything's fine. Go on and have a good time.
Devam edin ve eğlenmenize bakın.
Good, everything's solved. Let's drink to that.
Bu işi çözdüğümüze göre bir Let içelim artık.-Olur.
Good luck, and remember, everything's riding on today's fight.
İyi şanslar ve unutma her şey bugünkü dövüşe bağlı.
Everything seemed quite ordinary ; it felt good and peaceful.
Herşey günlük akışında huzurlu barış içerisinde görünüyordu.
It's never any good burning everything together.
Hepsini birlikte yakmak iyi değil.
Everything in its place. Everything in it's own good time.
Her şeyin bir yeri ve zamanı vardır.
- Everything's fine, it's good stuff!
- Herşey tamam, malzemeler iyi durumda!
We did everything together : took exams, picked up girls, got pissed... He was good at everything.
Her şeyi birlikte yaptık sınavlar, kız tavlamalar sarhoşluklar, kavgalar.
There's a time to live when everything is clean, fresh, young and good.
Her şey temiz, taze... genç ve iyi olduğunda hayattan keyif alma vaktidir...
Everything has to be done in good order
Her şey sırasıyla, düzgün biçimde yapılmalı.
Everything's fine down here Charles. Very good.
Her şey yolunda, hepimiz iyiyiz Charles.
She's credulous and good-hearted, she believes everything out of kindness.
Çok saf ve temiz kalplidir. Nezaketle her şeyin hallolacağına inanır.
Everything will be cleared up. You must submit to the rules, harsh as they may be, to prove your good faith.
İyi niyetini göstermek adına kurallara uymalısın.
- Everything's all right. - That's very good, sir. Thank you.
Her şey yolunda.
Like, you know, we ball and everything, but it's really a pretty good thing because I have plenty, there's plenty of freedom.
Şey yani, bolca seviştik ve herşeyi de yaptık, yani... çok güzel bir olaydı çünkü çok fazla özgürlük vardı.
He ate everything. Good.
- Hepsini yemiş, bırakmamış!
You've got everything, Romoletto, good, good.
Ooo herşey varmış, Romoletto, güzel, güzel.
You know I don't mean to be "good" in that sense, only to find myself in such a position where I can gather everything together, to be able to synthesis.
"İyi" senin anladığın anlamda kastetmedim. Sadece her şeyi bir araya getirebileceğim ve onları sentezleyebileceğim yeri kendi kendime bulmaya çalışıyorum.
- Billy somewhere in the Good Book, it says there's a time for everything.
Kitapta bir yerlerde her şeyin bir zamanı olduğu yazar.
Yeah, everything's good that you didn't do.
Evet, yapmadığın her şey güzeldir tabii.
It is man who has created this terrible immorality... that threatens to destroy everything that's good in our society.
Toplumsal değerlerimizin yıkımının habercisi olan bu korkunç ahlaksızlığı yaratan insanın kendisi.
Even so she's also a good cook, she makes everything!
Buna rağmen iyi bir aşçı, herşeyi yapabilir!
Everybody's all buzzing around and everything, and paul had a good idea.
Herkes kulaktan kulağa bizden bahsediyor Paul'un da güzel bir fikri var.
Honestly, everything looks good on you!
- Doğrusu size her şey yakışıyor.
If I can reach a woman sitting in the audience... who thinks that nobody understands anything... and my character goes through everything that she's going through... I feel like I've done a good job.
Seyirciler arasında oturan ve kimse hiçbir şey anlamıyor diye düşünen bir kadına ulaşabilirsem ve karakterim ona katlandığı her şeyi kabul ettirebilirse iyi bir iş yaptığımı hissederim.
'cos everything's good for a Magyar?
Çünkü, iyi bir Macar için her şey iyi?
Everything's good for a poor man?
Zavallı bir adam için her şey iyi?
Everything's gonna be really good from now on, okay?
Bundan sonra her şey gerçekten daha iyi olacak, tamam mı?
I tried to do everything you wanted but it's never good enough.
Senin istediğin herşeyi yapmaya çalıştım ama asla yeteri kadar iyi değildi.
good 48980
good night 12775
good morning 12476
goodbye 8643
good luck 6133
good evening 5411
goodnight 1676
goody 261
good morning to you 106
goodness 671
good night 12775
good morning 12476
goodbye 8643
good luck 6133
good evening 5411
goodnight 1676
goody 261
good morning to you 106
goodness 671
good job 2434
goodspeed 27
goodweather 34
goodie 48
good boy 1464
good luck tomorrow 38
goodwin 111
good afternoon 2327
good morning to you too 27
good to see you 2547
goodspeed 27
goodweather 34
goodie 48
good boy 1464
good luck tomorrow 38
goodwin 111
good afternoon 2327
good morning to you too 27
good to see you 2547
good for you 2168
good to hear from you 16
good girl 941
good to know 481
good call 326
good work 1533
good day 1886
good one 705
good luck to you all 17
good work today 50
good to hear from you 16
good girl 941
good to know 481
good call 326
good work 1533
good day 1886
good one 705
good luck to you all 17
good work today 50