English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ F ] / F

F traduction Turc

152,421 traduction parallèle
If we pass on this, he could get nothing.
Bu fırsatı tepersek hepsini kaybedebilir.
One wrong jostle and that clip pops off his aorta.
Bir yanlış harekette mandal aortundan fırlar.
We all had a chance to say good-bye to Cabe in case we never see him again.
Bir daha görememe ihtimaline karşı, hepimizin Cabe'i veda etme fırsatı oldu.
That's just the weak electrical current stimulating nerve endings.
Bunun nedeni zayıf elektrik akımının sinir uçlarını uyarması.
Well, I'm sure she's mad at me for disappearing, but you know, when opportunity arises, you just have to reach out and grab it.
Pekâlâ, ortadan kaybolduğum için bana kızgındır eminim, ama bilirsiniz fırsat çıktığında uzanıp almak zorundasınızdır.
Come to the barrel shed with me?
- Benimle fıçı barakasına gelir misin?
It's faint, but I'd know that sound anywhere.
Zayıf geliyor... -... ama bu sesi nerede duysam tanırım.
I threw you in the deep end when you were a child, but you learned how to swim on your own.
Çocukken seni derin sulara fırlattım ama sen kendi başına nasıl yüzeceğini öğrendin.
Uh, any chance these sprinklers go off?
Bu fıskiyelerin açılma şansı var mı?
He's turned his debriefing session into a dress-down lecture.
- Bilgi alma toplantısını bir fırça atma dersine döndürdü.
We've built a foundation together and the best way to help him is to... throw him into the deep end.
Birlikte bir kuruluş inşaa ettik ve ona yardım etmenin en iyi yolu... -... onu en derin sulara fırlatmak.
I'm trying a new approach, and best way to help him is to throw him into the deep end.
Yeni bir yaklaşım deniyorum ona yardım etmenin en iyi yolu onu en derin sulara fırlatmak.
This is one quality fake ID, all with supplies from the corner copy shop.
Bu birinci sınıf bir sahte kimlik hem de tüm malzemeleri fotokopiciden.
Go in that silo and connect a drainage hose to the holding vat, then get out, on the double.
O siloya git ve boşaltma hortumunu bekletme tankına bağla... -... sonra da dışarı çık, fırtına gibi.
We need to determine if David and Robbie were targeted or if their abduction was a crime of opportunity.
David ve Robbie hedef mi alındı yoksa fırsat kurbanı mı oldu öğrenmeliyiz.
And with the little one coming, I mean, we just, we couldn't let an opportunity like this pass by.
Çocuk yolda olduğundan böyle bir fırsatı kaçırmak istemedik.
These were not the cold, dispassionate kills you'd expect from an opportunistic offender.
Bunlar fırsatçı bir suçludan beklenen mesafeli cinayetler değil.
Just some peanut shells on the floor that must have... fallen from his glorious black boot.
Sadece yerde birkaç fıstık kabuğu vardı. O muhteşem siyah çizmelerinden düşmüş olmalı.
K-E-I-F-T-H.
K-E-I-F-T-H.
Okay, why are you whispering only part of a sentence?
Neden sadece cümlenin bir kısmında fısıldıyorsun?
People today, they don't have the patience for the more elegant pleasures of yesteryear... men putting their heads into lion's mouths, unfortunate little people being shot from cannons.
Günümüz insanının, mazinin latif eğlencelerine tahammülleri yok. Kafalarını aslanların ağzına sokan adamlar top güllesinden fırlatılan talihsiz ufak tefek insanlar.
Do you happen to have any Andalusian filberts?
Endülüs fındığınız var mı acaba?
Your son who'd hate to think you threw away a shot at happiness just to protect his feelings.
Sırf onu incitmemek için elindeki mutluluk fırsatını teptiğini düşünmekten nefret edecek olan oğlun.
What gives it that nutty taste?
Fıstık tadını veren nedir?
It might be nuts, sweetheart.
- Fıstıktır bir tanem.
Oh, no, he wouldn't put nuts in it.
- Hayır, içine fıstık koymaz ki.
D.O.J.P. A.T.C.T.F.
A.B.21.Y.P.İ.G.T
Oh, come on. They have other opportunities.
Onların daha birçok fırsatı olabilir.
We're always looking for opportunities.
Elimizdeki fırsatları en iyi şekilde değerlendiririz.
Every example we've used is about passionate pro-lifers intimidating poor, helpless little pro-choicers.
Sunduğumuz her örnek, hırslı kürtaj karşıtlarının zayıf, yardıma muhtaç kürtaj yanlılarını korkutmalarını gösteriyor.
You want to know who's been whispering in my ear.
Fısıltıların kimden geldiğini öğrenmek istiyorsun.
- Whisper quieter, Mr. Sweeney.
Daha sessiz fısıldayın Bay Sweeney.
Well, I'd like to turn to the foundation.
- Vakıf kısmına geri dönmek isterim.
Well, it's a foundation with $ 65 million in assets... and you only met once?
65 milyonluk bir vakıf söz konusu ancak tek bir kez kurul toplanmış.
Well, the foundation wasn't my idea.
- Vakıf fikri bana ait değildi.
These foundation documents were signed by Maia.
Bu vakıf belgeleri Maia tarafından imzalandı.
Our proffer is about Maia's involvement with this fund, not Diane Lockhart's advice...
Bizim konuşmamız Maia'nın vakıf ile ilişkisi ile ilgili. Diane Lockhart'ın tavsiyeleriyle ilgili değil.
I did. But there's thick brush there and a gully.
Yaptım ama o zaman elimde kalın fırça vardı ve orası da çukurdu.
It's the drugs thrown out the freaking window.
Ortada pencereden fırlatılan uyuşturucu var.
Is there something wrong with the fund?
Vakıf ilgili sorun mu var?
A mistake that I turned into a "shopportunity."
Alış-veriş-fırsatiş'e dönüşen bir hata.
It gives me a chance to get to know the woman who spent 15 years with Dick.
Dick'le 15 yıl geçiren kadını tanıma fırsatı buldum.
I'm so mad at you, then throw your drink at me!
Sana çok kızgınım! Sonra içkini bana fırlat!
We can steal candy bars, throw urine at Al Roker. "
Gofret çalabiliriz! Al Roker'a idrar fırlatırız!
A man flipped cereal at you?
Biri sana gevrek mi fırlattı?
Plus, it gives me a chance to just hang out and eat some cheese.
Ayrıca ben de peynir yeme fırsatı yakalarım.
This storm is wreaking havoc on my scopes.
Bu fırtına silah nişan dürbünlerimi mahvediyor.
But thanks to the storm, I can't get a precise reading about where or what it is.
Fakat fırtına sağ olsun onun nerede ve ne olduğuna dair kesin bilgiler elde edemiyorum.
SABINE : ( GROANS ) This storm is gonna seriously damage my paint job.
Bu fırtına yaptığım boyaları fena halde bozacak.
SABINE : Oh, yeah. Military grade.
Askeri sınıfı.
The foundation.
Vakıf.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]