Forgiving traduction Turc
818 traduction parallèle
I only seeJean Valjean, convict and galley slave... saintly, forgiving Christian... who forgave the poor, humble inspector when he made a mistake.
Ben sadece kürek esiri Jean Valjean'ı görüyorum Tanrı, hatasından dolayı zavallı müfettişi bağışlasın.
I was under terrible strain and if you can feel in anyway indebted to me, clear your debts by forgiving me for what I said.
Aşırı şekilde gergindim ve bir şekilde kendinizi bana borçlu hissediyorsanız söylediklerim için beni affederek bu borcu ödeyebilirsiniz.
I've always looked on Christmas as a good time... a kind, charitable, forgiving, pleasant time.
Noel'i daima güzel bir gün olarak görmüşümdür yardımseverlik, merhamet dolu, eğlenceli bir gün.
And that Zeb Andrews sure are a forgiving man.
Ve Zeb Andrews bağışlayıcı biri.
I think you'll find him quite forgiving.
- Onu bir hayli yumuşamış bulacaksınız.
Therefore... inwardly we are forgiving and merciful but outwardly we militarily combat evil.
Bu nedenle içten afedici ve bağışlayıcı olmamıza rağmen. ... ama dıştan şeytanla savaşmak için asker olmalıyız.
He was just and forgiving, but he was also a man... and a stern and uncompromising judge of character.
Vicdanlı ve bağışlayıcıydı, ama aynı zamanda bir insandı ve inatçı ve uzlaşmaz bir insan sarrafıydı.
- I put it to you further that being unaware at that time of your future wife's forgiving nature you assumed that if you were cited in a divorce suit it would ruin your chances of making this advantageous match
- Daha da ileri gidiyorum... O esnada, müstakbel eşinizin bağışlayıcı tabiatını bilmediğinizden dolayı bir boşanma davasına adınız karışırsa bunun varlıklı ve güzel bir kadınla yaşayacağınız birlikteliğe sekte vuracağını düşündünüz.
I'm forgiving tonight.
Bu gece affediciyim.
But what if Jeremiah don't feel forgiving?
Peki ya Jeremiah affetmek istemiyorsa?
- Are you of a forgiving nature?
- Bağışlayıcı bir doğanız var mı?
Return to your forgiving wife's forgiving embrace.
Şefkatli karının şefkat dolu kollarına dönersin artık.
You kept on forgiving us, but you never really loved us.
Bizi hep affettin, ama bizi hiç sevmedin.
Well, that's certainly very forgiving of you... considering she practically accuses you of killing her sister.
Eh, çok bağışlayıcı bir tavır sizinki pratik olarak sizi kız kardeşini öldürmekle suçladığını düşününce.
So forgiving of a rival goddess.
Rakip tanriçanin affi için.
You were too forgiving for your own good.
Kendi iyiliğin açısından, fazla bağışlayıcısın.
Don't think all Japanese are as forgiving as me.
Bütün Japonlar yufka yürekli değildir.
But I believe in the Lord God Almighty, all knowing and all forgiving.
... O bilir ve af edicidir.
God is forgiving, but it's not God's forgiveness I beg, it is yours.
Tanrı affedicidir, ama ben tanrıdan değil, sizden af diliyorum.
Polly, the mercy of God is forgiving...
Polly, Tanrı affedicidir, merhametlidir...
He won't defend himself. He's so forgiving.
Rocco'nun döneceğini hiç sanmıyorum günün birinde belki sen dönebilirsin.
I wish I could be as forgiving as that but I came back from Canada to ask Larry to give me a divorce.
O kadar affedici olmak isterdim ama Kanada'dan Larry'den benden boşanmasını istemeye geldim.
We'll find a way of forgiving
Yeni bir affetme şekli bulacağız
Verily, God is forgiving, merciful- -
Şüphesiz Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
He summons him, forgiving the Fronde, never suspecting about prepared poisoning.
- Kral Conde'ye ihtiyaç duydu, Bu yüzden La Fronde'yi bağışladı. Zehir hakkında birşey bilmiyordu.
" Well, I'm a most forgiving man
" Eh, ben yufka yürekli bir adamım
"A most forgiving man"
" çok yufka yürekli bir adam
That's why I need forgiving.
Bu yüzden bağışlanmak istiyorum.
Your faith is against the empire, but we are merciful and forgiving.
Senin dinin imparatorluk yasalarına aykırı ama biz merhametliyiz ve affetmeye hazırız.
People think the British are always sort of forgiving and forgetting and I think we'd have to retaliate.
İnsanlar, İngilizlerin hep affedici olduğunu ve yapılanları unuttuğunu düşünüyor. Bence misillemede bulunmalıyız.
I had thought about forgiving you.
Seni affetmeyi düşünüyordum.
You ought to be more forgiving.
Daha bağışlayıcı olmalısın.
Sure hope you have a forgiving nature, preacher.
Umarım bağışlayıcı bir insansınızdır, peder.
Last night I was in a forgiving mood.
Dün gece hoşgörülüydüm.
O Christ, son of God, good and forgiving, in your love, have mercy on your servant's soul, the late Aroutin who has joined you.
İsa, Tanrı'nın oğlu, iyiliksever ve bağışlayıcı, Harutyun senin sevginle, sana ulaştı, sadık kulunun ruhuna merhamet et.
I am forgiving all your sins now. "
"Artık bütün günahlarını affediyorum."
We ain't forgiving'ya!
Niye affedeyim be!
Oh, you don't want forgiving.
Affedilmek istemiyorsun.
Because there's nothing soft in you, Jered, there's nothing forgiving.
Senin içinde iyilik kalmamış yüreğin taş bağlamış.
Forgiving him, sister?
Onu affetmek mi rahibe?
# Would you be more forgiving of your human imperfections
# Kendi insani kusurlarını daha hoşgörülü olurmuydun
A true Christian, like his divine master, is of a meek and forgiving temper.
Gerçek bir Hıristiyan, aynı efendisi gibi alçak gönüllü ve affedici mizaçtadır.
Or you only loved him so you could be generous and forgiving.
Ya da sadece cömert ve bağışlayıcı olabilmek için onu sevdin.
I'm not a forgiving man :
Bağışlayıcı biri değilim.
We should not be too forgiving.
O kadar da affedici olmamalıyız.
And you, my son to whom I have the kindness of forgiving what happened earlier don't receive her coldly.
Ve siz, az önceki olay için bağışlama büyüklüğünü gösterdiğim hanımevladı oğlum, sakın misafirimize asık suratınızı göstermeyin.
But forgiving, I'm going to suggest... that his life in the lawless parts of our country... have left him entirely unfamiliar with the processes of the law.
Ama bunu affederek, şunu belirteyim ki... ülkemizin kanunsuz bölgelerinde geçen hayatı... hukukun işleyişi konusunda onu tamamen cahil bırakmıştır.
I got a gun in my purse and, up to now, I've been forgiving and forgetting.
Çantamda silahım var, şimdiye dek bağışladım ve kafama takmadım.
I'm forgiving.
Sizi bağışlıyorum.
Real forgiving, aren't you?
Affedeceksin, değil mi?
Oh, be forgiving.
Bağışla beni.