Freshen up traduction Turc
655 traduction parallèle
Come on in and freshen up a bit.
Böyle geçin biraz ferahlayın.
Would you care to freshen up, Mr. Jenkins?
Biraz soluklanmak ister misiniz Bay Jenkins?
I'll go and freshen up a bit and see that Peter is put to bed.
Çıkıp üstümü değiştireceğim ve Peter yatmış mı bakacağım.
Wouldn't you like to come into the house And freshen up a bit before supper?
Eve gelip yemekten önce duş almak istemez misin?
I'd better freshen up a bit.
Kendime çeki düzen versem iyi olur.
Maybe you'd like to have some breakfast, freshen up a bit.
Siz de bu arada kahvaltı edip, biraz dinlenebilirsiniz.
I think I'll go back to the hotel and freshen up.
Sanırım otele gidip yıkanacağım.
Now, wouldn't you like to change and freshen up?
İstirahat etmek, üstünü değiştirmek istemez misin?
WOMAN 1 : Is there a room where Mom and I can freshen up?
Annem ve benim makyajımızı tazeleyebileceğimiz bir oda var mı?
- This is the bedroom, do you want to freshen up a little?
- Burası yatak odası, makyajını tazelemek ister misin?
If you'll excuse me a minute, I think I'll freshen up.
Müsaade edersen, üzerimi değiştireceğim.
Freshen up a bit.
Bir miktar soluklanın.
- It would be nice to freshen up a bit.
- Önce biraz dolaşsak güzel olur.
Well, perhaps you'd like to go to your room and freshen up.
Sanırım odanıza gidip dinlenmek istersiniz.
So, run along and freshen up.
Haydi, git ve ferahla.
Think I'll just freshen up my soda.
Kendime bir gazoz daha alayım.
Had a long trip. Think I'd like to freshen up.
Uzun yoldan geldim, biraz dinleneyim.
- I guess you'd like to freshen up.
- Biraz dinlenmek istersin sanırım.
So why don't you just go somewhere and get some rest and freshen up?
Sen en iyisi gidip bir yerlerde dinlen ve kendine gel.
Wouldn't you like to freshen up?
Elini yüzünü yıkamak ister misin?
I have to freshen up.
Kendime çeki düzen vereyim.
If you'll excuse me, I'll freshen up a little before dinner. "Aloha".
İzninizle yemekten önce biraz serinleyeceğim. "Aloha".
Turner will show you where to freshen up.
Turner size dinlenebileceğiniz yeri gösterecek.
You can freshen up.
Temizlenebilirsin.
Freshen up.
Canlanın biraz.
If you like to freshen up...
- Eğer yıkanmak isterseniz...
I'm going to freshen up a bit.
Biraz hava alacağım...
Lucia, where could we freshen up?
Lucia, nerede giyinebiliriz?
Don't you want to freshen up?
Sen yıkamak istemiyor musun?
Now, I'd like to freshen up.
Şimdi dinlenmek istiyorum.
I feel all dusty, and I'd like to freshen up.
Çok pis, ve havalandırmak gerekiyor..
- Mark, I'd like to go freshen up a little.
Mark, gidip kendime çeki düzen vermek istiyorum.
Want to freshen up, first?
Önce dinlenmek ister misin?
I'm going to freshen up.
Ben duşa gidiyorum.
Go agent the deal. I'm gonna freshen up here.
Git yap.
Alice Lee, honey, would you like to freshen up Mr. William's drink a little bit?
Alice Lee, hayatım, Bay William'ın içkisini tazeler misin?
Why don't I go up to my room, freshen up, and we can meet here again for a drink. And I'll freshen up and we can meet in the bar all fresh and washed and rinsed. Right.
Sonra burada bir içki için buluşuruz.
Let's go to our rooms to freshen up.
Hadi odalarımıza gidelim rüzgar sertleşti.
- Perhaps you'd like to freshen up... and have a drink.
- Sanırım elinizi yüzünüzü yıkayıp, ferahlamak istersiniz ve de içecek bir şeyler.
I think I'd better freshen up a bit quick.
En iyisi biraz çabuk hazırlanmalıyım sanıyorum.
And now, perhaps you'd like to freshen up before continuing your journey.
Şimdi, belkide yolculuğunuza devam etmeden önce biraz dinlenmek istersiniz.
Freshen up your drinks, folks.
İçkileri tazeleyin.
Why don't you go unpack and freshen up a bit, huh? While I check the exposure on this camera. Huh?
Ben fotoğraf makinasının ışık ayarlarına bakarken neden sen de bavulları açıp biraz dinlenmiyorsun?
Francesca, nassim, you will be shown To my guest quarters where you may freshen up.
Francesca ve Nassim, siz dinlenmek için misafir odalarına götürüleceksiniz.
I'll try to get home and freshen up.
Eve gelip üzerimi değiştiririm.
I'd like to freshen up a bit.
Biraz dinlenmek istiyorum.
May I freshen up?
Makyajımı tazeleyebilir miyim?
Give us a chance to freshen up a bit.
Mimsy içmeme takmış durumda.
This always seems to freshen you up.
Bu her zaman seni ferahlatıyor gibi.
I'll go and get you some water it'll freshen you up, eh? Thank you
Gidip rahatlaman için biraz su bulayım.
Catherine, we'll freshen up.
- Catherine, makyaj tazeleyelim.
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50