English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ G ] / Go on

Go on traduction Turc

92,281 traduction parallèle
And until I find out why, that's what the world needs to go on thinking.
Ve nedenini bulana kadar, dünyanın öyle düşünmeye devam etmesi gerekiyor.
You and I can go on hating each other and lying to each other and hurting each other after.
Sen ve ben birbirimizden nefret edip birbirimize yalan söyleyip sonra da zarar verebiliriz.
Go on, Betty, ask.
Hadi, Betty, sor.
They go on to form who you are and who you'll become.
Kim olduğunu ve kim olacağını belirlemeye devam ederler.
This summer, we were supposed to go on a road trip over July 4th weekend...
En garibi, bu yaz, 4 Temmuz hafta sonunda bir yolculuğa çıkmamız gerekiyordu.
I started asking around, to see if what happened to you happened to anyone else, and if anyone would go on record.
Sana olanlar başkalarına da olmuş mu diye araştırmak için ve birileri konuşmak ister mi diye etrafa soruşturdum.
Go on.
Devam et.
Now you go on home.
Şimdi eve gidiyorsun.
Go on through.
Devam et.
- But you go on in an hour.
- Ama bir saate sahne alacaksınız.
Go on. Take it, G'Win.
Hadi, al şunu G'win.
Go on.
Herkes işine.
Get up there, go on! Hey...
Defol buradan, hadi!
Go on.
Al hadi.
All I have to go on are these stupid aliases :
Tek bildiğim şu saçma lakapları :
- Go on now.
İlerleyin.
Bravo... go on...
Bravo... Devam et.
Nothing much to go on, sir.
Çok fazla bir şey yok efendim.
Go on!
gidin!
- No, no. Go on, Constable Trewlove.
- Hayır, hayır. devam edin, memur Trewlove.
Well, I'm going to go out on a limb and say that's not a coincidence.
Ben bir riske girip bunun tesadüf olmadığını söyleyeceğim.
Ready on your go.
Emrinizle girmeye hazırız.
Okay. Go ahead and hate on cheerleading, but if Hipster Prince Harry...
Tamam, durma ve nefret et amigoluktan
Turkey on rye, hold the tomatoes, to-go.
Çavdar üzeri hindi, paket.
I'll go to the car on the lost highway off of Route 40.
40. yolun kayıp otoyolundaki arabaya gideceğim.
What's going on? We have to go to the FBI.
Onu kimin aldığını, neler olduğunu...
After it's done and Bob Lee is dead, you get on a plane with Annex B, and you go.
Bu iş bittikten ve Bon Lee öldükten sonra Annex B'yi alıp uçağına binip gideceksin.
I'll go put my clothes on.
Ben üstümü giyineyeceğim.
Go on through. Let me know if you need a quote...
- Geç, eğer alıntı...
If we don't show up on Saturday, then the die that we altered will go into the machine in a few weeks.
Cumartesi günü gitmezsek değiştirdiğimiz kalıp birkaç hafta içinde makineye girer.
I know that you gave my dad the go-ahead on investing the school's endowment.
Okul sermayesiyle yatırım yapma konusunda babama onay verdiğinizi biliyorum.
I know the judge and he'll go easy on you, get you out of here, but only if you help us.
Yargıcı tanıyorum. Kıyak geçip seni buradan çıkaracaktır ama yalnızca bize yardım edersen. - Hep bunu mu yapıyorsunuz?
Come on! Let's go.
Hadi, gazla!
- Come on, Jules, you got to go.
- Haydi Jules, gitmelisin.
- Go put on your pants.
- Git pantolonunu giy.
Oh, speaking of which, why don't you go and clean the car that you vomited on?
Demişken, neden gidip kustuğun arabayı temizlemiyorsun?
And go easy on the soda.
Ve çok soda içme.
Here. Your father and I figured that you needed an upgrade from the bike in case you want to go somewhere on a rainy day.
Yağmurlu bir günde bir yerlere gitmek istersin diye motosikletten daha iyi bir şey lazım diye düşündük.
Come on! We've got to go!
Gitmemiz gerek!
- Come on, let's go!
- Hadi gidelim! - Yürü!
They're on standby to go over Huntley's head and push Kate - back on her.
Huntley'nin düşündüklerini görmek ve Kate'i geri döndürmek... için beklemeye geçtiler.
Go ahead. Move on.
İlerleyin, devam edin.
- Let's go, come on!
- Yürüyün, hadi.
Come on-come nan-let's go.
Hadi hadi hadi, gidelim.
Did you go there on your own?
Oraya tek başına mı gittin?
Wait... I'll go take a look. On the temple road.
Bekle, ben gidip tapınak caddesine gidip bakacağım.
Come on, let's go.
Haydi, gidelim.
Can you just go and check on the computer system or do something, please?
Lütfen gidip bilgisayara bakar mısın ya da başka bir şey yapar mısın?
Come on, we can go in here.
Haydi, şuraya girebiliriz.
And we'll see how long that takes to go viral, and you get a good old-fashioned run on this bank.
Duymayan kalmaz, herkes parasını çekmek için hücum eder.
So I hope you'll forgive me if on the only day of his life that he's ever wanted to stay with me and have a coffee... I choose to go out.
Yani umarım benimle evde kalıp bir kahve içmek istediğin tek günde dışarı çıkmamı umarım affedersin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]