Got' em traduction Turc
3,325 traduction parallèle
You got'em, Bob?
Gördün mü, Bob?
Thing is, you've got to deal with'em before people get backed into corners.
Asıl mesela, köşeye çekilmeden önce baş edebilecek misin?
Got'em...
Moskova Yolu'na. Yakaladık onları...
But, pancakes, you really, you got to fold em.
Pankek... Biraz daha karışık iş.
Oh, I've got'em on.
Onları giydim.
Or if you got to keep'em, just lie to her and say you threw them out.
Ya da eğer onları tutmam gerekiyorsa, Ash'e onları attığına dair yalan söyle.
I got... I got plenty of'em.
Hem de çok var.
I got'em.
Ben yaparım.
You got'em?
Ha?
I've got some old photos if you want to see'em.
Eğer onları görmek istiyorsanız bazı eski fotoğrafları var.
I got'em out.
Onları oradan çıkardım.
I got'em out in time.
Onları zamanında çıkarabildim.
You got one body and if you wanna start connecting'em, you need more than a guess.
Eğer elinde bir cesetle tüm bu olayları birbirine bağlayacaksan bir tahminden fazlasına ihtiyacın var demektir.
Yeah, we've got 17 weapons so far. Al's running numbers now, but none of'em are a.223.
17, belki daha fazla silah var hepsinin seri numaraları alınıyor.
I mean, there are two sides, different colours, one of'em's got to win, one of'em's got to lose.
İki farklı taraf var ve farklı renklerdeler... Biri kazanacak biri kaybedecek.
We got to kill'em!
Onları öldürmeliyiz!
You got'em?
Buldun mu?
If they move, I got'em.
Ama hareket ederlerse haklarım onları.
Got'em. Got'em.
Aldım, aldım.
I got'em at the spy store.
Bunları gizli bir mağazadan aldım.
Thanks, I just got'em actually.
Teşekkürler. Onları yeni almıştım aslında.
We got everything we need to lock'em up.
Hepsini hapse atacak kadar bilgi var elimizde.
Got'em. Got trees.
Aynen, ağaçlar var.
I got'em.
Onları buldum.
Now all I got to do is persuade this band to let me manage'em.
Artık sadece grubu menajerleri olmaya ikna etmem gerekiyor.
I would advise someone in a reverse situation to give you more... Oh-oh, got'em.
Tersi bir durumda sana daha fazla vermesini tavsiye ederdim.
Got'em.
İşte geldi!
Give me the pretzels. You got a hold of'em?
Krakerleri ver.
Ah, we got'em.
Yakaladık onları!
I got'em at the ancient woman's shop.
Antika kadın dükkânından aldım.
But most days... you thank your stars for every minute you got with'em.
Ama çoğu gün onlarla geçirdiğin her dakika için teşekkür edersin.
You got to train'em, you know?
Onları eğitmek zorundasın, anlarsın ya.
By killing Rita, he's got Sax and Stanzen so freaked out that each of'em are trying to kill the other.
Rita'yı öldürerek, Sax ve Stanzen'i o kadar korkuttu ki, ikisi de birbirlerini öldürmeye çalıştılar.
I got'em at Goodwill for, like, 40 bucks!
40 dolara denk getirip almistim.
Coyotes got to'em at one point.
Meksikalilara çikarttirmak zorunda kaldim.
Maybe if you tell'em it got out of hand.
Onlara işlerin kontrolden çıktığını söyleyebilirsin.
I got'em.
- Getirdim.
Max has got'em.
Kızlara Max bakıyor.
Which I think it means you get a better toy thing... you know, the little toy things they've got inside'em?
Senin için daha iyi bir oyuncak olur diye düşündüm,... bilirsin, içlerinde daha küçük şeyleri olan oyuncak gibi?
I was looking at Saint B the other day, and they got this new thing where they start'em off speaking Spanish, - then they put them back on English...
Geçen gün Saint B'ye bakıyordum yeni bir uygulamaları var, İspanyolca konuşmayla başlıyorlar sonra tekrar İngilizce ile devam ediyor...
Yeah. Got'em right here.
Evet, buradalar.
Show'em what you got.
Göster onlara. - Göstereceğim.
Well, I got a hold of'em before Trav did.
Ben Trav'den önce elledim ben onları.
Nathan, I got'em.
Nathan, yakaladım.
Show'em what you got. No lines at the water park.
Su parkında hiç kimse yok.
Look, they got tubes to water'em or something.
Bak, içinden su gelen tüpler de var.
- Shh! You got to tell'em I did everything.
Onlara her şeyi benim yaptığımı söylemen lazım.
Got'em in the cooler.
Soğutucudalar.
Believe you've got'em.
Sanırım sendeler.
Well, your boxing team got their asses handed to'em by the fire department.
Sizin boks takımınız itfaiyenin takımı tarafından yere serildi.
Sorry, em, I've really got to get to class.
Affedersin, Em. Gerçekten derse girmeliyim.