Got to go traduction Turc
18,623 traduction parallèle
Told him don't got to go to Lubbock.
Lubbock'a kadar gitmemize gerek olmadığını ona söyledim.
Anyway, I got to go get my kids.
Neyse benim gidip çocuklarımı almam gerekiyor.
I got to go.
Gitmem gerekiyor.
Yeah, you got to go easy on him with that.
Evet, o an suyuna gitmek lazım.
Okay. Excuse me, I got to go get this party started.
Tamam.İzninizle partiyi başlatmak için gitmem lazım.
Uh, I got to go.
Gitmem gerekiyor. - Ne?
Uh, I got to go.
Gitmeliyim.
A-alright, I got to go.
Tamam. Gitmeliyim.
I got to go,'cause I...
Gitmem gerekiyor.
- So you got to go.
- O zaman gitmen lazım.
I've got to go to Game Con!
Benim oyun fuarına gitmem lazım
I got to go.
Gitmeliyim.
Got to go.
Gitmemiz gerek.
Sometimes you got to go it alone.
Bazen işi kendi başına halletmen gerekebilir.
Okay, somebody's got to go in first, pry it open.
Tamam, önden birinin gitmesi lazım, açılmasını bekleyecek.
But okay, we got to go. We came, we saw, we kicked their ass.
Ama gitmek konusunda hemfikirim, geldik, gördük, yendik.
But I showed up too late, so I got to go back tomorrow.
Ama çok geç gitmişim. Yarın bir daha gideceğim.
You got to go in there with fake confidence.
Oraya sahte bir özgüvenle gitmen gerek.
Merrick's treason. I got to go down there and debrief'em on everything he told me.
Oraya gidip bana söyledikleriyle ilgili onlardan bilgi almam lazım.
So, I'm sorry, Mike, this is my patient, and I got to go with my gut.
O yüzden kusura bakma Mike bu benim hastam ve önsezilerime güvenmek zorundayım.
Just got to go back.
- Tekneyi buradan görebiliyorum.
We got to go. [chuckles]
Hemen gitmemiz lazım.
Plus, I don't want to have to, you know, jump over him, give him a lap dance if I got to go use the little boys'room.
Artı, tuvalete gitmem gerekirse onun üzerinden atlayıp kendisine kucak dansı yapmak istemem.
I got to go.
Gitmem gerek.
Got to go.
- Hay aksi. Gitmem gerek.
Listen, I got to go.
Dinleyin, kapatmam lazım.
I got to go to the old house and get the key.
Eski eve gidip anahtarı alsam iyi olacak.
I've got to go. No "boo" version.
- Gitmem gerek. - "böh" yapma diyorsun yani.
Sorry. Got to go.
Üzgünüm, kapatmam lazım.
People want to make a contribution and it's harder and harder to make a contribution today and it'll be even harder in the future so we've really got to go and do something for ourselves and the best thing we can do I think is education.
Katkı yapmak istiyorlar. Bugün katkı yapmak zor gelecekte daha da zor olacak. Dolayısıyla kendimiz için bir şey yapmalıyız.
Yes. We got to go.
- Evet, gitmemiz gerek.
We've got to go now!
Gitmemiz gerek!
Thank you for taking care of me, Patrick, but I I got to go.
Benimle ilgilendiğin için teşekkürler, Patrick, ama gitmem lazım.
We got to go.
Gitmeliyiz.
We got to go.
- Gitmemiz lazım.
I've got to go.
Gitmeliyim.
All right, well, Little Man on the way, so I got to go.
Tamam, küçük adam geliyor. Kapamam lazım.
People think they got to go to them fancy spots to get their kicks.
İnsanlar spor ayakkabı almak için öyle süslü püslü yerlere gitmek gerektiğini düşünüyor.
You got nowhere to go.
Eğer gidecek yeri var.
Yeah, Dad took me to the fair and I got to drive a go-cart.
Evet, babam beni panayıra götürdü ve go-kart sürdüm.
Not a lot to go on. Got a name, place, and the date... put'em together.
Bir isim, yer ve tarih var, bir araya getirebiliriz.
Now go! Walter, there's got to be another way to do this, Walter!
Walter, bunu yapmanın başka bir yolu olmalı, Walter.
You got to go.
Gitmen gerek.
Dean, it's over, you got to let the girl go.
Dean, bitti. Kızı bırakman lazım.
We got a very long way to go.
Daha gidecek çok yerimiz var.
The first time I got a message like that from Chloe, I dropped everything and ran to wherever it was that she was living at the time, and after a very convincing performance, she swore that she would get help and go back on her meds if I wrote her a check, which I did.
Chloe'den ilk defa böyle bir mesaj aldığımda herşeyi bırakıp, nerede yaşıyorsa alelacele oraya giderdim ve çok ikna edici bir performanstan sonra ona çek yazarsam, yardım alacağını ve ilaçlarını yeniden kullanmaya başlayacağına yemin etmişti ki ben de yazdım.
I've got it ready to go.
Ben hazırım.
I know you only go to the meetings because you got a nudge from the judge.
Toplantılara sırf hâkim zorladığı için gittiğini biliyorum.
So in other words, if you got caught making them or testing them, then you'd be fined or go to prison or both.
Tamam, diğer bir deyişle yaparken ya da test edilirken yakalanırsanız para ya da hapis cezası ya da ikisini birden alabilirsiniz.
Let's go to the Observatory or see where Biggie got murdered.
Gözlemevine gidelim ya da Biggie'nin öldürüldüğü yeri görelim.
Let's, uh... Let's go in the living room. I got to...
Çocuklar, haydi salona gidelim.
got to run 48
got to 47
got to say 57
got to hand it to you 21
got to be kidding me 19
got to be 28
got to admit 44
to god 31
to go 202
to go where 42
got to 47
got to say 57
got to hand it to you 21
got to be kidding me 19
got to be 28
got to admit 44
to god 31
to go 202
to go where 42
good 48980
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820
goodbye 8643
gonzo 57
gore 42
gout 25
go ahead 10567
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820
goodbye 8643
gonzo 57
gore 42
gout 25
go ahead 10567