English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / To go where

To go where traduction Turc

8,985 traduction parallèle
Look, I need to go where he is. It's not this world.
- Olduğu yere gitmem gerek, bu dünyada olmadığına göre...
Yes, I can. I need to go where he is.
- Evet, getirebilirim... olduğu yere gitmem gerek...
Could we just go back to the part where your mom, who wears cardigans and drives an SUV... Had a baby with Brandon James?
Senin hırka giyen ve SUV süren annenin Brandon James'ten bebek sahibi olduğu kısma geri dönebilir miyiz?
Emails telling me where to go, what to say, places to leave things, find other things.
Nereye gideceğimi söyleyen e-mailler ne söyleyeceğimi, nerede ne bırakacağımı nerede ne bulacağımı söylüyorlar.
So, where are we supposed to go?
O zaman, nereye gideceğimizi düşünüyorsun?
Because he compels someone at the last minute to tell Malcolm where to go.
Çünkü her seferinde birini zorlayarak Malcolm'a nereye gideceğini söylettiriyor.
The only thing that's important here is for me and you to see where this relationship can go.
Şu anda ikimiz için önemli olan bu ilişkinin nereye gideceğini görmek.
Where do you want to go for lunch?
- Yemeğe nereye gitmek istersin?
I'll get you where you need to go.
Nereye gitmen gerektiğini biliyorum.
O-on where to go.
nereye gidecek olmana karar vermen.
[ONE] We heard, tell us where to go!
Buradayız, nerede olduklarını söyle.
We go to Hellersdorf, where the need probably is even higher.
Buradan sonra, ihtiyacın daha çok olduğunu düşündüğümüz Hellersdorf'a geçeceğiz. Führer'in Sığınağına dönmem lazım.
- Where the hell did you expect it to go?
- Sonunun nasıl olmasını bekliyordun?
If you go with the others, they'll show you where to watch them jump the brook.
Diğerlerine katılmak istersen, sana nereden izleyeceğini söyleyebilirler.
If you'd like to file a complaint against Mr. Crawford, I'll take your statement and then we'll go down to the hospital, where they'll examine you and will document your injuries and get a rape kit.
Eğer Bay Crawford'a karşı bir suçlama dosyası isterseniz, ifadenizi alacağım ve bunun üstüne hastaneye gideceğiz, orada seni inceleyeceğiz ve hasarınız hakkında belge tutup bir tecavüz kiti alacağız.
Where am I supposed to go?
Nereye gideceğimi zannediyorsun?
Where do you want to go next?
Nereye gitmek istersin?
If my phone ends up in the hands of a journalist, Palo Alto Chief of Police Ed Gaskins, who, apropos of nothing, happens to be a close personal friend of mine, would have to go and ask this person where they got my phone.
Telefonum bir gazetecinin eline geçerse Palo Alto Emniyet Müdürü Ed Gaskins bu arada samimi arkadaş oluruz gidip telefonu nerden aldıklarını sormak zorunda kalacak.
Where do you want to go?
- Nereye gitmek istiyorsun?
Where are we gonna go? I need to know the details.
Detaylarını bilmem gerekiyor.
Where am I supposed to go?
Nereye gideceğimi sanıyorsun?
I want to know where he would go when he needs...
İhtiyacı olduğunda nereye gideceğini öğrenmeye...
And they'd actually set up 200 metres behind where we thought they were, and this ended up being a huge problem, because we couldn't set the artillery, and there was nowhere to go once they came over that no-man's-land.
Halbuki olduklarını sandığımız yerin 200 metre gerisine konuşlanmışlardı. Ağır topları yerleştiremediğimiz için de büyük bir felaketle sonuçlanmıştı. Tarafsız bölgeye geldiklerinde ise kaçılacak yer yoktu.
Get her laughing, then we'll go to where you're from.
Onu güldür sonra nereli olduğunu konuşuruz.
- Where'd you go to college?
- Nerede üniversiteyi okudun?
But according to the P.A.'s office, the clients who are in the know go to the Web site, where all the dancers have a profile page just like the one we saw.
Ama kamu işleri ofisine göre sistemi bilen müşteriler az önce gördüğümüze benzeyen profillerin olduğu siteye giriyor.
I suddenly felt so alone, and I didn't know where else to go.
Bir anda çok yalnız hissettim ve nereye gideceğimi bilemedim.
Have you decided where you're going to go?
Nereye gideceğine karar verdin mi?
To go where?
Nereye peki?
Concentrate on where you want it to go. Ready?
Atmak istediğin yere odaklan.
I need to go to France and spend six or eight weeks and see where he lived, and he fought, and he fucked and...
Altı ya da sekiz haftalığına Fransa'ya gitmeli ve nerede yaşadığını,... nerede savaştığını, nerede düzüştüğünü görmeliyim.
Just remember this... I have the power to send you somewhere you don't want to go. You keep conning people, that's where you're gonna end up.
- Sadece bunu hatırla seni gitmek istemediğin bir yere gönderme gücüne sahibim insanları dolandırmaya devam et sonunda gideceğin yer orası.
My conscience grew to where I couldn't go to school for a week. And when I went back, I got in-house suspension for skipping. And that day, the girl's father came in, screaming and accusing someone of taking advantage of his daughter.
Bir hafta boyunca okula gitmediğimi fark ettim ve okula gittiğimde bu yüzden sınıfta durma cezası almıştım ve o gün kızın babası geldi ve birinin kızından faydalandığını söyleyip bağırıp çağırdı.
My guess is, this is all preparation for a very nasty lawsuit where they go after Harry's assets, which I understand to be quite considerable.
Benim tahminimce bütün bu hazırlıklar Harry'nin bütün varlığını elinden almaya yönelik oldukça ciddi bir dava için ki, bu son derece anlaşılabilir bir şey.
In a few minutes, we're gonna go live to the White House, where President Winters has called a last-minute press conference.
Birkaç dakika sonra Başkan Winters'in son dakika dediği basın konferansında Beyaz Saray'da canlı yayında olacağız.
And the clues he puts in his messages where to meet him are obvious to the locals, but go right over the Empire's head.
Ve onunla nerede buluşabileceklerini gösteren mesajlardaki ipuçları yerel halk için aşikâr fakat İmparatorluğun boyunu aşan şeyler oluyor.
So if we can't go back to Lothal, where are we going?
Pekâlâ, eğer Lothal'a geri dönemiyorsak, nereye gidiyoruz?
We could just go door to door asking where the "Sketchy D-bag" is.
Bence kapıdan kapıya dolaşıp "Ezik Şerefsiz" adlı kişiyi sormalıyız.
Look, you don't go to the movies dressed like this. So let's find out where she came from last night.
Dışarıda bu kıyafetle öylece dolaşmazsın o yüzden dün gece neredeymiş önce onu bulalım.
♪ Take off your belt and ♪ ♪ Let me go to where you've been ♪
Kemerini çıkar ve bırak gittiğin yere gideyim.
This is where you go to do all your thinking, huh? Yeah.
- Düşünmek için oraya gidiyorsun, değil mi?
He wasn't talking about art, he was telling us where he wanted to go.
Dediğinin sanatla ilgisi yoktu, bize gitmek istediği yeri söylüyordu.
And I realized that's where I have to go. Home.
Böylece nereye gitmem gerektiğini anladım ; evime.
I can tell you where she is if you promise to let him go!
Gitmesine izin vermek söz verirsen nerede olduğunu ı söyleyebilirim!
Where do you want to go for vacation next?
Bir sonraki tatilde nereye gideriz?
You start here at the bottom of the bridge and then you go to the top, so where it is...
Köprünün altında başlıyorsun, sonra da en tepeye gidiyorsun.
I know where to find him. - I have to go.
Onu nerede bulacağımı biliyorum.
Anything moves up or down the river without it, nothing gets where it's supposed to go.
Destek olmadan nehirde yolculuk yapan şeyler gitmesi gerektiği yere asla ulaşmaz.
Just because you were married to a drunk doesn't give you the right to come over here and grill me on what I do and where I go.
Bir sarhoşla evlenmiş olman buraya gelipte, ne yaptığım veya nerede olduğumla ilgili sana beni sıkıştırma hakkı vermiyor.
In order to get you - where you need to go, I need very specialized technology.
Seni oraya göndermek için gitmen gereken yere oldukça gelişmiş bir teknoloji gerekiyor.
Normally the three of us at that time often go to the restaurant where?
- Yemek için genelde gittiğimiz restoran?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]