English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ H ] / He won't say

He won't say traduction Turc

471 traduction parallèle
They say that since his wife passed away, he won't move a finger.
Karısının vefatından sonra tek parmağını bile oynatmadığını duymuştum.
I say, he says I won't live much longer!
Fazla ömrüm kalmadığını söyledi dedim!
- He won't say.
- Söylemiyor.
He won't say it again, mark you.
Bir daha asla böyle konuşmayacak. Sizi temin ederim.
He won't say it again, ever.
Bir daha asla söylemeyecek.
I won't say anything, but he might.
Ben bir şey söylemem, ama o söyleyebilir.
And you say he won't let her come home?
Ve sen George'un, onun dönmesine izin vermeyeceğini mi söylüyorsun?
- He probably won't say much.
- Muhtemelen pek bir şey söylemeyecek.
Broke Dad's heart, although he won't say much.
Pek bahsetmese de, babamın kalbini kırdı.
Couldn't say how long he might be but he won't be longer than he can help.
Ne zaman döneceğini söylemedi ama zamanının... değerli olduğunu düşünecek olursak fazla uzun sürmese gerek.
He won't say where he is.
Nerede olduğunu söylemiyor.
I'm to say... that Mr. Marley ain't expected to live through the night, and that if Mr. Scrooge wants to take his leave of him, he should nip along smartly or there won't be no Mr. Marley to take leave of as we know the use of the word.
Demek istediğim Bay Marley geceye kadar yaşayamayabilir ve eğer Bay Scrooge ona veda etmek isterse onu ancak diriltmesi gerekir yoksa veda edecek bir Bay Marley kalmayacak diğer bir deyişle.
I can't say good-bye to him, or he won't let me leave.
Ona hoşça kal diyemem, yoksa ayrılmama izin vermez.
- He won't say, but I already know.
- Söylemiyor ama ben biliyorum.
And if I say anything else, he won't...
Ve eğer başka birşey söylüyorsam, o yapmayacaktır...
- Well, he won't, will he?
Pek konuşkan sayılmaz?
A man'll say all kinds of things, do all kinds of things under strain, won't he? But I never heard you.
İnsan bazen sözlerine dikkat edemiyor, baskı altında her şeyi yapabiliyor ama ben seni duymadım.
I want the child removed from this embassy and removed in such a way that he won't be able to say anymore where he has been tonight.
O çocuğun bu elçilikten yok olmasını istiyorum öyle yok olsun ki bu gece nerede olduğu hakkında tek kelime edemesin.
I like the way he looks, as if he's got something to say but he won't say it.
Söyleyecek bir şeyi varmış ama söylemeyecekmiş gibi duruşu hoşuma gidiyor.
She said, until you know what you say you won't know for a while, she'd rather he didn't know.
Bekleyip görmemiz gerektiğini söylemiştin ya, o yüzden onun bilmemesini daha iyi olacağını söyledi.
He won't say he's here to murder people.
Cinayet işlemeye geldiğini söylemez.
But they say he won't be well enough to handle the work by himself.
Fakat işi kendi başına idare edecek kadar iyileşmediğini söylüyorlar.
- Very much, but he won't say it.
- Çok hoşlanacak, ama söylemeyecek.
He won't say a thing. The French are yellow-bellied.
O zaman birşey söylemeye cesaret edemez.
If I were a faithful woman, I won't probably dare to say it, but your prayers didn't help, and he has no more time to lose.
İnançlı birisi olsaydı bunu söylemeye cesaret gösteremezdim ama dualarınızın hiçbir yardımı olmadı ve onun kaybedecek zamanı kalmadı.
The reports say he won't take the command of an army.
Raporlara göre ordunun komutanlığını kabul etmiyor.
If he insists, maybe I won't say no, but,
Israr ederse. Belki de hayır demem.
I won't say he didn't do some good things.
Onun iyi birşeyler yapmadığını söyleyemeyiz.
We won't say he didn't do some good things.
Onun iyi birşeyler yapmadığını söyleyemeyiz.
He won't say why, nor answer any questions.
Nedenini söylemediği gibi, sorulara da cevap vermiyor.
Benson's attorneys say he still won't sell.
Benson'ın avukatı, hala satmayacağını söylüyor.
I'll talk to him. But I just want to say it in a way that he won't think it any personal reflection on him.
Ama kendisine karşı herhangi bir ters düşüncem olduğunu düşündürtmeden söylemek istiyorum.
He won't say no to you.
Sana hayır demez.
If he won't speak up, at least we can say something.
Eğer o konuşmazsa en azından biz bir şey diyelim.
All the parish say Mr Allworthy is so angry with Mr Jones that he won't see him.
Bay Allworthy o kadar sinirlenmiş ki Bay Jones'u görmek bile istemiyormuş.
- They say he won't get better.
- Umut olmadığını söylüyorlar. - Ölecek mi yani?
You'll say yes, won't you?
He diyorsun değil mi?
No matter what they do, he won't say a word, even if it means his life.
Ne yaparlarsa yapsınlar, yaşamı pahasına bile olsa tek kelime söylemeyecektir.
He won't say what's bothering him
Canını neyin sıktığını söylemezdi.
If he catches you trying to make a run for it with me, you won't have hardly any time to say your prayers before he'll open up your back.
Benimle kaçmaya çalışırken seni yakalarsa, Sana yapacaklarından önce Dua etmeye bile vakit bulamazsın.
A man tries to kill me, and you say he won't try again.
Bir adam beni öldürmeye çalışıyor, sen ise bir daha denemeyecek diyorsun.
He won't make a step without me, to say nothing of flying to the Whites.
O bensiz bir adım atmaz, Beyazlar için uçan hiçbir şeye bile!
And because he won't say anything, we don't know where he's been
Hiçbir şey söylemediği için nereye gittiğini de bilmiyoruz.
They say he won't spring the trap on a boy that wore the blue.
İpi maskenin üzerinden geçirmez diyorlar.
- He won't be far wrong.
- Pek haksız da sayıImaz.
Just do what we say and he won't hurt anybody.
Ne dersek yapın ki kimsenin canını yakmasın.
- He won't say. He won't?
Demek öyle.
Yes, he won't say much. Just ignore him
Evet, çok konuşkan değildir, onu yok farzet!
And he still won't say where White's at.
White'ın nerede olduğunu da hala söylemiyor.
If things go as planned, he won't say much at all later.
İşler planlandığı gibi giderse, biraz sonra hiç konuşmayacak.
Won't say who he is.
Kim olduğunu söylemiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]