I'm telling ya traduction Turc
776 traduction parallèle
I'm just telling ya.
- Ben diyorum.
I'm telling you, I don't know nothing about it.
Söyledim ya, hiçbir şey bilmiyorum.
But I took the further precaution of telling him the plot... of "Cecelia," or "The Coachman's Daughter," a gaslight melodrama.
Ama ben önlemimi aldım ve bir entrika anlattım "Cecelia," ya da "Faytoncunun Kızı" melodramı.
- I'm telling you to get off.
- İnin aşağıya, dedim.
When I get back to St. Joe, I figure on keeping my hair... instead of telling the folks how I lost it.
St. Joe, ya geri döndüğümde saçımı uzatmanın... onu nasıl kaybettiğimi insanlara anlatmaktan daha iyi olacağını anladım.
I was just telling Laszlo that, unfortunately, I'm not able to help him.
Tam Laszlo'ya, ne yazık ki ona yardım edemeyeceğimi söylüyordum.
I'm telling you this for your own benefit, but you have the makings of an outstanding bore.
Bu sizin yararınıza olur. Ama fazla sıkıntıya giriyorsunuz.
If you're going to start telling me I'm not strong, I'll pack you off back to London on the first train.
Yeterince güçlü olmadığımı söylemeye başlayacaksan seni ilk trenle Londra'ya geri yollarım.
I'm forever telling the captain that it's the noncommissioned officers dance that is the nicest dance.
Yüzbaşıya hep astsubay danslarının en iyisi olduğunu söylerim.
Like I been telling you.
Sana anlattım ya.
I'm telling you, Johnny, it was a big nothing.
Diyorum ya Johnny, hiçbir şey olmadı.
I'm telling you, I haven't made up my mind yet!
Dedim ya, daha kararımı vermedim!
I'm telling you now.
Şimdi söylüyorum ya.
I'm telling you, I don't know.
Dedim ya, bilmiyorum.
I'm telling ya...
Size söyleyeyim...
Boy, oh boy, I'm telling ya.
Oğlum, oh oğlum, size söylüyorum.
I was just telling Lucia of your idea for our honeymoon.
Az önce Lucia'ya bizim balayımız için önerdiğin fikirden söz ediyordum.
And if I'm telling?
Ya emrediyorsam?
Bye... bye... I'm telling you not to worry.
Merak etme dedim ya..
I'm telling you, either you see to it that your men are dressed neatly and clean or there's going to be trouble.
Ya adamlarının doğru dürüst ve temiz giyinmesini sağlarsın ya da sorun çıkar.
I'm telling you.
Anlatıyorum ya.
Now, I don't know who or what started this but I'm telling you, the next fight ends up in the brig.
Bunu kim ya da ne başlattı bilmiyorum, ama bir sonraki kavga hücrede biter.
Yes. I just found out, I'm telling you.
Diyorum ya, ben de yeni öğrendim.
If you try to stop me, or come after me, I'll start telling people what I know.
Beni durdurmaya kalkar, ya da peşimden gelirsen bildiklerimi başkalarına anlatırım.
But since I am blind, I have no way of telling where Mizorogi is or where Mt. Akagi is.
Ama kör olduğum için, Mizorogi ya da Akagi Dağı'nın nerede olduğuna dair bir şey söyleme şansım yok.
I'm telling you now but it won't happen for another 4 or 6 months.
Sana bunu şimdi söylüyorum ama 4 ya da 6 hafta sonra olacak.
- I'm telling you, I don't know.
- Dedim ya, haberim yok.
- I'm telling you now, damn it!
- Şimdi söylüyorum ya!
- I'm telling you, it does!
- Sana olduğunu söylüyorum ya!
I'm telling you to go to Boss Gonzo in Maebara.
Maebara'daki patron Gonzo'ya gitmenizi söylüyorum.
I'm telling you, either you accept a permanent ground assignment or the whole disciplinary weight of Starfleet Command - will light right on your neck.
Ya sürekli kara hizmetini kabul edersin, ya da tüm Yıldız Filosu Komutasının disiplin ağırlığının altında ezilirsin.
I'm only telling you that I'm on my way to Australia.
Ben sadece bir süre sonra Avustralya'ya gideceğimi söuylüyorum.
That's my real name, I'm telling ya!
Şu gürültüyü kesin! Yok canım! Size söyledim.
The hard-boiled eggs I was telling you about.
Hani lop yumurtaları anlatmıştım ya.
Arthur, you got no right telling me who I can and who I cannot change my beneficiary to.
Arthur, haklarımı kime vereceğimi ya da kime vermeyeceğimi söyleme hakkına sahip değilsin.
I was telling you this the other day.
Geçen gün sana da anlatmıştım ya.
Either I'm confused, or somebody's not telling the truth.
Ya beni kafam karıştı, ya da biri gerçeği söylemiyor.
- Well, I'm telling you it's nothing!
- Söyledim ya. Bir şeyim yok!
I'm telling you formally... either marry right away or return immediately. "
"... sana resmen söylüyorum... " "... ya hemen evlenirsin ya da hemen geri dönersin. "
- I'm telling you, I'm fine.
- Diyorum ya, iyiyim.
Man, I'm telling ya I can't cash a check.
Dostum sana çek bozamam diyorum.
This chick's hot for me, I'm telling ya.
Bu kız bana hasta, sana söylüyorum.
It's my favourite pub, Charlie. You're gonna love it, I'm telling ya.
Benim en sevdiğim meyhane Charlie, oraya bayılacaksın.
I'll see what I can do. But I'm telling ya, my boss sees these figures... when he sees these, he's going to have a stroke.
Elimden geleni yapacağım, ama patron bu fiyatı duyunca... bu fiyatı duyunca kalp krizi geçirecek.
- Look, if you don't believe me... send it upstate somewhere, but I'm telling you... that these bits of flesh have been dead at least three or four months!
- İmkansız. - İnanmıyorsan başka yere gönder. Ama sana söylüyorum bu kalıntılar 3 ya da 4 ay önce ölmüş birine ait.
I'm telling you, it is.
Söylüyorum ya, öyle.
Listen, man. I'm telling you, it's okay.
- Diyorum ya, bir şeyi yok.
I'm telling ya. I lost $ 50 last game.
Geçen maçta 50 dolar kaybettim.
- Not yet, but I plan on it. I'm telling ya.
Henüz değil ama düşünüyorum.
Thank God, I have lived a century and a half in health, I feel this is the time to die, so I am telling these words in the pen of my friend lawyer Milic because I don't have any trust in you altogether, kids.
Tanrıya şükür, birbuçuk asırdır sağlık içinde yaşadım, ve ölme zamanı geldiğini hissediyorum, böylece bu sözleri dostum avukat Milic'e yazdırıyorum çünkü hiçbirinize güvenim yok çocuklar.
But I'm telling you, there was no plot
Ama söylüyorum ya, plan falan yok.