In blood traduction Turc
11,949 traduction parallèle
In blood.
Kanla.
Took it out in blood.
Gururuna yediremedi.
God, that man, he was covered in blood.
Tanrım, adam kanla kaplıydı.
Five men dead, murdered in their own homes, rice on the floor like at a wedding, and the word "You" written in blood on the wall!
Beş adam kendi evinde, düğün gibi yerde pirinçler ve duvarda kan ile yazılmış "Sen" yazısıyla ölü bulundu!
They stab the lady with the knife till her belly pops, and then they yank you out, all covered in blood.
Kadının karnına bıçağı saplıyorlar ve sonra her tarafın kan içinde seni çıkarıyorlar.
Joined to it by a bloody cord that you are completely covered in blood.
Kanla kaplı olan seni kanlı bir kordon ile birleştirdi.
His youth and vigor are drowning in blood and phlegm.
Gençliği ve hayat gücü kanda, balgamda boğuluyor.
I feel from your face you're freaked by the flow of blood, which is fully fixable in a snap by focusing and following the flow of my words as you're flowing and floating, which is why you're focusing on my commands.
Anlaşılıyor yüzünden, korktun bu sözlerden düzelecek her şey ben parmağımı şaklatırken. Odaklan ve dikkat kesil akışına kelimelerin. Aklın aksın, uçsun.
It's in my blood, uh...
Kanımda bu var.
You had blood in your eyes.
Gözlerinizde kan vardı.
It's a serum made in part from the blood of our friend here.
Kısmen bu dostumuzun kanından yapılmış bir serum bu.
The boy's aids-tainted blood then sprayed into the mouth of Harry Potter star Daniel Radcliffe.
Çocuktaki AIDS'lı kan sıçrayarak Harry Potter yıldızı Daniel Radcliffe'in ağzına girdi.
You got the scent in your nose and all you want is blood.
Kokusunu aldın ve tek istediğin kan.
There's still blood in her veins.
Onun tüm damarlarında kan var.
It severed the aorta, resulting in a sudden and massive loss of blood.
Aort damarı kopmuş, ani ve büyük kan kaybına yol açmış.
He's up there pruning in a tub of his own blood.
Küvetin içinde kendi kanında buruşuyor.
When they found El gato afterwards, they say he was curled up in a ball, covered in his brother's blood, coughing up pubic hair fur balls.
Daha sonra El gato'yu bulduklarında, Onlar topun kıvrılmış olduğunu söylediler, Kardeşinin kanıyla kaplı,
You're gonna clean up that blood, you're gonna put the girl in the blankets, take her out to my pickup.
O kanı temizleyeceksin. Kızı battaniye koyacaksın, Onu benim emrime götür.
Because I woke up covered in blood.
Çünkü kanlar içinde uyanmıştım.
Blood results in on your'sudden'.
Kan tahlilleri geldiğinde derhal haber verilecek.
BLOOD IN THE WATER Subrip :
SU İÇİNDE KAN BÖLÜMÜ :
It's in your blood.
Bu senin kanında.
And there on the floor you could still see the doctor's footprints in my wife's blood.
Yerde karımın kanı üzerinde doktorun ayak izleri görülebiliyordu.
I'm not about to ride in that car with that dude's blood all over it.
Her yeri o herifin kanıyla kaplıyken, o arabaya binmem ben.
I don't want any of us to get sick but you fucking idiots insist on moving her and now you're covered in her blood.
Herhangi birimizin hastalanmasını istemiyordum ama siz geri zekâlılar onu götürmekte ısrar ettiniz şimdi ise her yeri kanla kaplı.
Tomorrow, when you face Bakar-Zokaar in the arena remember that the bigger enemy is Maham who spilled the blood of your family and shook the foundation of this city.
Yarın, arenada Bakar-Zokaar ile karşılaşacaksın unutma, büyük düşman Maham ailenin kanını döktü, bu şehri temelden salladı.
Now the fire in my heart will only be doused by his blood!
Şimdi kalbimdeki ateş, sadece onun kanıyla ıslanacak!
The blood that you have spilled runs in my veins!
Dökülen o kan damarlarımda dolaşıyor!
It's a calling that has to be in your blood.
Bu, kanında olması gereken bir şey.
Maybe it's in her blood as well.
Belki de avcılık onun da kanında vardır.
He said if it happens again, we can take her in and get an MRI and some blood work.
Tekrar olursa onu hastaneye alıp MR çektirebileceğimizi ve birkaç kan tahlili yapabileceğimizi söyledi.
Those who practice human sacrifice are the black witches who perform blood rituals to gain demonic powers and to bind their members together in secrecy.
Kanlı ayinler yaparak şeytani gücler alan ve insan kurban veren siyah cadılar üyelerle birlikte gizlilik içindedir.
He's the only person whose blood, sprints, semen are there, the only person who had a knife in his pocket with her blood on it.
Kanı, spermi cinayet mahallinde tespit edilen tek kişi. Ayrıca üzerinde kurbanın kanı olan cinayet bıçağı da onun cebindeydi.
They notice stained indentations in the linoleum floor and begin testing with luminol, a chemical used to indicate the possible presence of blood.
Yerdeki muşambanın üzerinde çentikler olduğunu fark ediyorlar. ve luminol ile test etmeye başlıyorlar. Kanın varlığını bulmayı sağlayan bir kimyasal.
Shot in cold blood at his own home.
Evinde vurulmuş.
His blood and sweat are in this stone.
Bu taşlarda kanı ve teri var.
She was helping kids who'd lost their parents, folks who were choking on the blood in their lungs.
Ebeveynlerini kaybeden çocuklara ve ciğerlerindeki kandan boğulan insanlara yardım ediyordu.
She trusted you, she put herself in your hands'cause she couldn't see the blood on'em.
Sana güvendi ve ellerindeki kanı göremediği için kendini senin ellerine bıraktı.
As I gazed upon the quaint city streets, I found it hard to believe that in a mere 40 years, the French Revolution would turn them into rivers of blood.
Şehrin enteresan sokaklarını izlerken Fransız Devrimi'nin yalnızca kırk yıl içinde bu sokakları kan nehirlerine dönüştüreceğine inanmayı güç buldum.
No, in fact... it's pig's blood, Madonna... pigs being so much more available than crocodiles.
Hayır, aslında domuz kanı Madonna. Domuzlar timsahlardan çok daha işe yarar.
Or the guy with blood on him, his fingerprints on everything, and the murder weapon in his pocket?
Yoksa üstünde kan, her yerde parmak izi, cebinde cinayet silahı olan mı?
It's in your blood.
Kanında var.
You would spill blood in this holy place?
Bu kutsal yerde kan mı dökeceksin?
It's time for new blood in the North.
Kuzey'de yeni bir kana ihtiyaç var.
- Oh, it's not your blood, oh, that makes all the difference in the world.
- Ah, bu kan değil, Ah, o dünyadaki tüm fark yaratıyor.
Remove your skin and share in your blood.
- Derinizi soyup kanınızı paylaşacağız.
He's paying for the bills and a letter in his blood.
Hem masrafları ödeyecek, hem de kanıyla mektup yazacak.
- In his own fucking blood, - if it needs be.
Gerekiyorsa kendi lanet kanıyla...
There is more blood in the floor here than a sausage factory man.
Yerde, mezbahadan daha çok kan var, dostum.
Blood, all in the water.
Deniz kanla dolu.
Blood in the water.
Kan aktı bir kere. Köpek balıkları gelmeye başlar.
blood 1038
bloody 177
blooded 155
bloody mary 53
bloody hell 1276
blood pressure 102
blood type 26
bloody fool 33
bloody idiot 27
blooded murder 40
bloody 177
blooded 155
bloody mary 53
bloody hell 1276
blood pressure 102
blood type 26
bloody fool 33
bloody idiot 27
blooded murder 40