In business traduction Turc
14,094 traduction parallèle
I think we're in business.
İş yapıyoruz sanıyordum.
So now, we're in business.
Yani artık, iş yapabiliriz.
These guys have been in business for a while.
Elemanlar bu işi uzun zamandır yapıyorlarmış.
Our only hope is if something should happen to the Internet, something like, say, a solar flare event that knocks out all the electricity, then we'd be in business.
Tek umudumuz şu internete bir şeyler olması. Şöyle bir güneş patlaması olsa ve bütün elektriği kesse işte o zaman işler rayına oturur.
We could help set you up in business.
Size işyeri kurmaya yardım edebiliriz.
- We are in business together.
Birlikte iş yapıyoruz.
Then you would be in business.
O zaman bu işe adım atarsın.
Right back in business. I ain't going for that.
Sonra kaldığı yerden devam etsin.
I won't dissemble and say I have business in the district.
Buralarda işim olduğunu söyleyerek seni kandıracak değilim.
Dearest. I believe you have pressing business in London.
Hayatım, sanırım Londra'da halledilmesi gereken işlerin var.
I don't go nosing around in other people's business.
İnsanların işlerine burnunu sokan birimiyim
One last push to see if I can make it in the music business.
Müzik piyasasında başarılı olmak için son bir girişim.
# Strictly business I'm killin'it in Widnes
Sadece iş yaptığım Widnes'te harikayım
I prefer to think of it as my, like, investment in my business, you know?
Ben, benim gibi, yatırımım gibi düşünmeyi tercih ediyorum. Işimde biliyor musun?
You can tell me to mind my own business, but I saw something in that death potion back there.
Kendi işime bakmamı söyleyebilirsin, ama o ölüm iksirinde bir şey gördüm.
But I don't want to get involved in anybody's family business.
- Ama ben kimsenin ailesine karışmam.
The site does make it sound like your air safety consulting business has got about 100 employees and headquarters in three states.
Sitede öyle bir hava var ki sanki uçuş güvenliği şirketinin 100 kadar çalışanı ve üç eyalette merkezi var gibi.
Drug business in Goa means'Mantu'.
Goa'da uyuşturucu işine Mantu hakim.
I heard he was in the kidney sale business.
Organ satışı işi ile de uğraştığını duydum.
We gonna run into any funny business in the morning?
Yarın sabah, epey komik şeyler olacak gibi geliyor bana.
As you may know, I'm a chef and she's in the food business as well, so we're both pretty knowledgeable of nutrition and this was kind of an idea I've been wanting to have in my own yard,
Yeteri kadar problemim yok sanki! Bir şey söyle! Neden sende normal insanlar gibi mayonla yüzemiyorsun?
Loyalty is a scarce commodity in my line of business.
Sadakat, benim iş alanımda zor bulunan bir ürün.
All your money is in the business too, just like mine.
Sen de benim gibi tüm paranı bu işe yatırdın.
And, uh, when you were in the bath, I found my wallet, and, uh, it had the business card in it, and I went, I don't know, I guess...
Ve banyoda olduğunuzda cüzdanımı buldum, Ve, uh, içinde kartvizit vardı. Ve ben gittim, bilmiyorum, sanırım...
Still running the family business from his cell in Juarez.
Juarez'deki hücresinden aile işlerini yürütüyor.
He had contacts in the music business.
Müzik dünyasında temasları vardı.
To... our future in the music business.
Müzik dünyasındaki geleceğimiz için.
Right up in my face, he says, " None of your fucking business.
Yüzüme doğru, "Senin lanet olası hiçbir işin."
I can't take that everyone is always in my business.
Herkesin sürekli işime karışmasına dayanamıyorum.
You would think intelligence would count for something in the intelligence business.
İstihbaratın, istihbarat dünyasında bir değeri olduğunu düşünürsün.
Look at the mess in Mississippi with all those agitators going down there getting in people's business.
Mississippi'deki kargaşaya bak, provokatörler oraya gidip insanların işlerine karışıyorlar.
We'll talk more about this business in Tonkin.
Tonkin'de bunu daha konuşacağız.
I'm sure I don't have to tell you how tough it is in the newspaper business right now.
Eminim sana şu sıralar gazetecilikte işlerin ne kadar zorlu olduğunu anlatmama gerek yoktur.
Hey, it's none of my business, but when you came in here, you were hungry.
Belki beni ilgilendirmez ama buraya geldiğinde açtın.
That's actually like kind of how we met,'cause I'm kind of in the business myself.
Bir şekilde sektörde olduğum için aslında bu şekilde tanıştık.
There's only one thing in this whole business that you find interesting.
Bunların içinde ilginç bulduğun tek şey var.
You need guts in this business.
Aşk için daha cesaretli olmalısın.
I've been delaying a trip to the West Indies until I could find someone competent and trustworthy enough to run the wine business in my absence.
Yokluğumda şarap işini idare etmeye yetecek kadar kabiliyetli ve güvenilir birini bulana kadar Batı Hint Adaları seyahatimi tehir ediyordum.
I'm sure you'll be as pleased with those reports as we are, and trust you will enjoy your business in Cincinnati.
Eminim o raporlar bizim gittiği kadar sizin de hoşunuza gidecek ve Cincinnati'deki iş görüşmeniz de iyi geçecek.
None of my business why you guys are flying around in a stolen Martian attack ship...
Çalıntı bir Mars savaş gemisiyle sağda solda uçup durmanız beni hiç ilgilendirmez.
Run the wine business in my absence. And in return, I will give you the run of my house in Paris.
Yokluğumda şarap işini idare et ve karşılığında çekip çevirmen için Paris'teki evimi vereceğim.
Where you come from, it's not naive to fall in love with a business partner?
Senin geldiğin yerde iş ortağına âşık olmak saflık sayılmıyor mu?
In the oil business.
Petrol işi.
There is also a very nice cigar lounge. Great business lounges for drinks in the evening.
Güzel bir puro salonu ve öğlen bir şeyler içmek için toplantı salonları var.
Leaving the business in good hands.
İşletmeyi çalışkan işçilere bırakıyorsunuz.
It's the new booming business in our country this year.
Bu sene ülkemizde yükselen yeni bir sektör.
I was just trying to say that, usually in Allentown, we handle our business a little bit more professionally.
Demek istediğim, Allentown'da genelde işimizi biraz daha profesyonelce hallediyoruz.
In your business, people need my product like a fish needs water.
Ürünüm, sizin işlerde balığın suya ihtiyaç duyması kadar elzemdir.
Why don't y'all find Pop's killer instead of being all up in my business?
İşime burnunu sokacağına Babalık'ın katilini bulsana.
Okay, this is our business, and we're supposed to be experts on every product in the store.
Bizim işimiz bu ve bu mağazadaki tüm herşey hakkında uzman olmak zorundayız.
in your father's will, where he left you guys the business, he also included a little provision pertaining to your stake in the ownership.
Baban vasiyetinde, burayı size bırakırken, senin haklarınla ilgili küçük bir şart koymuş.