In line traduction Turc
11,093 traduction parallèle
First in line, as you wished.
İstediğin gibi ilk saftasın.
I stood in line to go up and just kind of say a prayer and stood in front of him, and, you know, kind of bowed my head.
Dua etmek için ayağa kalktım onun önünde durup başımı öne eğdim.
This is like waiting in line for a Star Wars movie for you, huh?
- Bu sana sanki Star Wars filmi için sırada beklemek gibi geliyor, ha?
Marco Simoncelli, he's in line for a first MotoGP podium and crashes out at turn one.
Marco Simoncelli, ilk MotoGP podyumuna yaklaşmışken virajda düştü.
I work for the House. And although it's obligated to keep the gamblers happy, it's also meant to keep them in line.
Kumarbazları memnun tutmak zorundayım aynı zamanda düzende de tutmalıyım.
- But if he dies, the man in line to take his place is a hawk on biological weapons.
- Ama eğer ölürse yerini alacak kişi biyolojik silah satıcısı.
Get in line, or you'll be out of a job, bro.
Kendine çeki düzen ver ; yoksa işten atılırsın.
Strung up as a warning to others. Keep him in line.
Haddini bildirmek için onu çarmıha gerdiler.
Who's next in line?
Sırada hangi hasta var?
She was next in line to get the money if you two went to jail.
İkiniz hapsi boylarsanız miras ona kalacaktı.
Who's next in line to vacuum?
Süpürme sırası kimde?
He was in line to be chief of cardio at Duke.
Duke'de kardiyo şefi olarak çalışmış.
Fine. I got to stand in line for cigarettes anyhow.
Zaten sigara için kuyrukta beklemem gerekecek.
So, now I'm just gonna be a joke, a punch line in the doctor's lounge.
Espri malzemesi olacağım. Dinlenme odasında anlatıp duracaklar.
Well, normally in these circumstances, I would use a central line, and I'd draw the blood from there, but that's not a good idea for you.
Normalde böyle durumlarda damar yolu açarım ve oradan kan alırım ama senin için iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
Well, if I put in a central line and you used it to do drugs, you would most likely overdose.
Damar yolu açarsam ve damarı uyuşturucu almak için kullanırsan aşırı dozdan ölebilirsin.
You need to park in the green zone and walk to the line-up, or you need to idle in the yellow zone and put the placard in the...
Yeşil bölgeye park edip sıraya girmelisin. Ya da sarı bölgede bekleyip posteri...
But the device is tapping a highly secure line between the United States Department of Defense and the Chinese government in Shanghai.
Fakat cihaz, Amerikan Savunma Bakanlığı ile Shanghai'deki Çin Hükümeti arasındaki yüksek güvenlikli bir hat arasına bağlanmış.
Now, when the lab was processing all those letters and envelopes recovered from Duclair's cell, one of the techs noticed that the stamp... on this envelope didn't quite line up - with the postmark.
Laboratuvardakiler, Duclair'in hücresindeki mektup ve zarfları incelerken, teknisyenlerden biri bu zarfın üzerindeki pulun, posta damgasıyla uyuşmadığını fark etmiş.
All right, Dr. Pineda, let's put in a central line.
Tamamdır, Dr. Pineda, damar yolunu merkezden açalım.
Ultrasound is standard in central line placement.
Merkez damar yolu açmada, ultrason standart prosedürdür.
Dr. Pineda, listen to your attending and get that line in now.
Dr. Pineda, uzmanını dinle ve hemen damar yolunu aç.
Okay, start an E.J. line in his neck.
Tamam, boynundan eksternal juguler damar yolu aç.
Almost everyone in this line, me included, has a hole to fill ; a void.
Bu sıradaki, ben de dahil olmak üzere, herkesin dolduracak bir boşluğu var. Bir duygu boşluğu.
On April 21, 1967, the hundredth millionth gm vehicle rolled off the line at the plant in Janesville.
21 Nisan 1967'de yüz milyonuncu GM aracı Janesville'den yollara çıktı.
I'll get a line in the groin.
Kasıkta serum vereceğim.
Injured in the line of duty.
Görev sırasında yaralandım.
Feet are in an "L." Heels in a straight line.
Ayaklav L şeklinde. Topuklav düzgün.
But, the bottom line is this, your job is to protect people from the intrusion into their lives of entities which half the professed Christians in this country don't believe in.
Ama asıl önemlisi ; sizin işiniz varlıklarına zorla girilmiş insanları korumaktır. Ki bu ülkedeki inançlı Hıristiyanların yarısı buna inanmaz.
I know that in your eyes I screwed up badly somewhere along the line. But I did the best I could.
Senin gözlerinde bir şeyi feci halde batırdığımı biliyorum ama elimden geleni yaptım.
LaMond Green was the last in a long line of questionable incidents from the 65th precinct.
LaMond Green 65. karakolda vukuatları olan kuşkulu bir tanıktı.
They came in on the fax hard-line.
Faks geldi.
Unless the gamblers love you, and, Alex, in our line of work, that's better than life insurance.
Kumarbazlar seni sevmiyorsa, ve, Alex, bu iş kolunda, hayat güvencesinden daha kıymetlidir bu.
She said that Lara quit her job at an environmental nonprofit in order to work on the cruise line, all to help her family get out of debt.
Lara'nın kar amacı olmayan işini bırakıp yatta çalışma başladığını söyledi, ve bunu da ailenin borçlarını ödemek için yapmış.
But does that mean it's okay for cashiers To ask us for money while we're in the checkout line?
Ama bu durum, kasiyerlerin ödeme sırasında bizden para istemesini meşru kılar mı?
The producers see a great story line in the tortured-artist-dancer-fugitive on the emotional journey of redemption.
Yapımcılar kefaretin duygusal seyahatindeki işkence görmüş-sanatçı-dansçı-kaçağın arkasında güzel bir hikâye görüyorlar.
Right now, it's here ; left unchecked, it'll cross this line in an hour, this line in two.
Şu anda burada ; işaretsiz bıraktım bir saat içinde bu çizgiyi, iki saat içinde de şunu geçecek.
Enough heat, and then when the mixture is poured in, it will vaporize and then distribute throughout the hospital. Okay, the problem is, the standpipe and the gas line...
Tamam, sorun şu ki yangın borusu ve gaz hattı...
It's what people in his line of work do.
Demek ki çalıştığı insanlarda da çekiç var.
Stand here in a line.
Hemen sıraya geçin.
A spot in the state championship is on the line today.
Eyalet şampiyonasına gitme şansı tehlikede bugün.
The Kukuis'own line can't keep their QB off his back.
Kukuiler'in defansı oyun kurucusunun ritmine ayak uyduramıyor.
It's a... a low line drive heading right for Kaiser.
Top yerden Kaiser'in resmen kucağına gidiyor.
The first tug on the line or reeling him in all the way?
İlk çekişme mi yoksa onu oynatmak mı?
Look, oh, there's us in the Camp Canyon Grove lunch line.
Burada Kanyon Korusu Kampında yemek sırasındayız.
I've always found it to be a very useful trait in my line of work.
Çalışma disiplinim için her daim önemli bir özelliktir.
Or if any those guys whose... asses are on the line... think that they can nip this problem in the bud, you'll wind up dead.
Veya uçurumun kenarında olan o adamlardan bazıları bu sorunu büyütmeden çözebileceklerini düşünürse sonunda öleceksin.
- Mario, can you help over there, please? - Mario : Line in.
- Kanamanın akciğerin sağında mı yoksa solunda mı olduğunu görmemiz gerek.
- Dr. Leighton, facemask, please. - Mama, where's that ativan? - Line in.
Bana yardım edin.
51, get a line in the house.
Durum ne? - 51 eve girin.
Mouch, Jimmy, get another line ready just in case that cab engulfs.
Mouch, Jimmy... Taksinin alev almasına karşı başka bir hattı hazırda tutun.
line 717
lines 72
liner 29
lined 27
line it up 33
liners 27
line up 181
line' em up 25
line them up 22
line one 45
lines 72
liner 29
lined 27
line it up 33
liners 27
line up 181
line' em up 25
line them up 22
line one 45