In the old days traduction Turc
970 traduction parallèle
I could start up one of my old businesses, like in the old days.
Eski günlerdeki işlerimden birine başlayabilirim.
In the old days, we didn't know whether the ship was moving over the bottom at all.
Eskiden, geminin dipte yürüyüp yürümediğini hiç bilmezdik.
And as in the old days, François would have liked to say good-bye to his dear old dog.
Ve eskiden olduğu gibi François, sevgili yaşlı köpeğine bir elveda demek isterdi.
The majority of witches in the old days were poor women ;
Eski günlerde cadılar çoğunlukla zavallı kadınlardı.
Oh, it's such a bad time in the old days.
Eski günler çok kötüydü.
Well, it appears that my agent, mr. Dawker... that my agent happens to know the firm who in the old days employed your wife.
Evet, görünüşe göre benim ajanım bay Dawker eski günlerde şirketin karınıza iş verdiğini biliyormuş.
In the old days, in the days of the Manchus... I could have had her tongue cut out.
Eskiden Manchus zamanında olsaydık onun dilini kesip atabilirdim.
In the old days, I wouldn't have to ask.
Eskiden sormama bile gerek kalmazdı.
They built houses like that in the old days. Why?
- Eskiden evleri öyle yapıyorlardı.
Yeah, you used to be quite a guy in the old days, didn't you?
Eski günlerde çok tesirli bir adamdın, değil mi?
The knocker must have been used in the old days to arouse the entire household.
Kapı tokmağı eskiden ev halkını uyandırmak için kullanılırdı.
This was the banquet hall in the old days.
Eskiden burası ziyafet salonuydu.
In the old days, they put a lamp in the window.
Eskiden pencereye lamba koyarlardı.
In the old days, we just lopped off their heads.
Eskiden kafalarını keserdik.
In the old days, this would've been on the house.
Eskiden olsa, müesseseden olurdu.
In the old days there was a place in Boston, Young's Hotel. Had the best restaurant in the world.
Boston'daki Young's Hotel'de dünyanın en iyi restoranı vardı.
How about we have a glass of beer like in the old days?
Eski zamanlardaki gibi bir bira içmeye ne dersin?
Back in the old days of peace, trains were for pleasure.
Eski, barış dolu günlerde, trenler eğlence için kullanılırdı.
I used to come here now and then in the old days, before the war.
Savaştan önce buraya gelirdik.
Yes, in the old days when he used to run rum out of Mexico and I was on the other side.
Evet, Meksika'yı içkisiz bıraktığı o eski günlerde ben karşısında otururdum.
- You know what they do in the old days?
- Kadınlar eskiden çok sıkı çalışırmış.
Hoatley knew him in the old days.
Hoatley onu çok eskiden tanıyordu.
Back in Chi, in the old days, we'd pay $ 1 0 for an order of pompano.
Eskiden Chi'deyken, pompano yemek için 10 dolar öderdik.
That was in the old days of the axe, of course.
O günlerde balta kullanılıyordu elbette.
Do you remember in the old days how we used to play Eeny, meeny, miny, mo?
Eski günlerde nasıl sayıştığımızı hatırlıyor musun'çık çıkalım çayıra yem verelim ördeğe'...
Kids used to ride this thing a lot in the old days.
Eski günlerde, çocukken ne hoşlanırdık.
Back in the old days... used to give me trouble, too.
Eskiden bana da sorun çıkarırdı.
He spoke of your beauty and brilliance and hospitality, of how, in the old days you were a symbol of everything worth having.
Güzelliğinizden, görkeminizden, konukseverliğinizden ve sahip olunan ve olması arzu edilen her şeyin sembolü oluşunuzdan bahsetti.
Fishing up here used to be a lot easier in the old days, Papa says.
Dediğine göre eskiden, buralarda balık tutmak çok daha kolaymış.
I guess everything was a lot easier in the old days, huh, Mae?
Eskiden her şey daha kolaymış, değil mi Mae?
You made everything different from what it used to in the old days.
Eskiden olan bütün düzeni değiştirdin.
That Indian, that Roger or whatever he was that you worked for in the old days, he killed a lot of people, didn't he?
Şu Hintli... Şu Raca yada her neyse işte. Hani şu eskiden birlikte çalıştığın.
In the old days, I specifically told people of your ilk to buy their own drinks.
Eski günlerde sizin gibi adamlara kendi içkilerini satın almalarını söylerdim.
I remember a man like that in the old days.
Eski günlerden tıpkı böyle birini hatırlıyorum.
In the old days he used to get angy when the sake ran out.
Eskiden, evde saki bittiğinde, küplere binerdi.
In the old days, during times when the fishing was poor, we used to sacrifice girls to prevent him from eating us all, yes!
Eskiden balığın az olduğu zamanlarda bizi yemesine engel olmak için kızları kurban ederdik, evet!
This was customary in the old days of Ferdinando II.
Bu II. Ferdinando zamanının adetiydi.
You know, in the old days, they used to put your eyes out with a red-hot poker.
Eskiden kızgın demirle insanın gözünü oyarlarmış.
- Back in the old days.
Çok eski günlerde.
He and I worked together in the old days.
Eski günlerde birlikte çalışmıştık.
* In The Good Old Days Before Prohibition. *
İyi insanlarla yasaktan önce eski günlerde.
I find it quite amusing... to think that in the days of old... money was already being lost at Monaco.
Eski zamanlarda paranın zaten Monako'da kaybedildiğini düşünmeyi oldukça eğlenceli bulurum.
Is it any jollier than the world used to be in the good old days... when life was short and hot and merry and the devil took the hindmost?
Ömrün kısa ama keyifli olduğu o eski güzel günlerden daha mı eğlenceli şimdi dünya?
In the old Sennett days, I used to direct Fatty Arbuckle, Charlie Chaplin, Buster Keaton and the rest of'em.
Eski Sennett günlerinde Fatty Arbuckle'ın, Charlie Chaplin'in, Buster Keaton'ın ve geri kalan filmlerini yönetirdim.
Not in memory of the good old days... but of the bad new ones.
Eski güzel günlerin anısına değil... kötü yeni günler yüzünden.
- In the good old days.
- Geçmişteki güzel günlerde.
You'll be lucky if the old man talks to you in three days.
Üç gün içinde seninle konuşursa şanslı sayılırsın.
I often think of the good old days in Dodge City, with you and Bucky and the others.
Dodge City'de sen Bucky ve diğerleriyle geçirdiğimiz güzel günleri düşünürüm
Often afterwards in our days on The Rock, it was easy to forget why I'd ever chosen six rattle-headed kids and an old man for the job we had.
kayadaki günlerimizden birkaç gün sonra bunu unutmak zor olmadı.. ... neden ben bu geveze altı adamı ve bu yaslı adamı sectim bu iş için?
Tell me, old boy, how are things in the colonies these days?
Söyle bakalım eski dostum, bugünlerde kolonilerde işler nasıl gidiyor?
Then people move in who never had to raw-hide it through the old days.
Sonra eski günlerin zorluklarıyla hiç uğraşmayan yeni insanlar geliyor.
in the real world 60
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in the middle of nowhere 42
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the ass 21
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the first place 155
in the 715
in the beginning 230
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the first place 155
in the 715
in the beginning 230
in the future 338
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96