In the past traduction Turc
9,307 traduction parallèle
In the past it was used to show ownership or as punishment.
Eskiden bunu sahip olduğunu gösterme ya da ceza amaçlı kullanırlardı.
You've done deals bigger than this in the past.
Geçmişinde bundan büyük satışlar yaptın.
Well, it wouldn't be tough love if I did. You want to throw away everything you've built in the past year, that's your call, but Theo is gunning for you, and that puts everybody around you in danger. Look.
- Yapsaydım, yaptığım o olmazdı.
In the past I can't remember, there is a child.
Kayıp hafızamda, bir çocuk var.
At the Seung Jin mansion in the past... was there another child around my age?
Geçmişte Seung Jin malikânesinde benim yaşlarımda başka bir çocuk var mıydı?
There was a big fire in our house in the past, and it was only that inhaled toxic gas.
Evinizde büyük bir yangın olmuş.
People who are stuck in the past have no improvement.
Geçmişe takılıp kalanlar asla ilerleyemezler.
So do you really need to remember what happened in the past? ♬ The strong medicine will not heal me, only the word love ♬
Geçmiş anılarını hatırlaman gerekiyor mu gerçekten?
If someone asks,'Who are you? ' I would be happy if you could answer'I'm Cha Do Hyun', just like how you do in the past.
Eğer biri "Kimsin?" diye sorarsa geçmişte yaptığın gibi "Cha Do Hyun'um" diye cevap verirsen mutlu olacağım.
That's all in the past.
Hepsi geçmişte kaldı.
Every piece of correspondence Cindy Reynolds sent or received in the past year.
Cindy Reynolds'ın tüm yazışmaları geçen yıl alınmış ya da gönderilmiş.
If you could find closure and be able to put all this in the past,
Eğer tüm bunların sonu gelseydi ve geride bırakabilseydiniz
- Why did you keep talking about Mara in the past tense?
Neden Mara'dan geçmiş zaman kipinde bahsedip duruyorsun?
Mrs. Grayson, you provided vital evidence to the Bureau against your ex-husband in the past.
Grayson, eskiden Büromuza kocanıza karşı hayati bir kanıt vermiştiniz.
Those habits are all in the past.
O alışkanlıklar geride kaldı.
Hmm. We've learned a lot in the past few hours, but what we still don't know is what she is and what she wants.
Geçtiğimiz birkaç saatte birçok şey öğrendik ama hâlâ bilmediğimiz şey, ne olduğu ve ne istediği.
What we had is in the past.
Önceden aramızdakiler mazide kaldı.
We've checked in on town hall, like, three times in the past 20 minutes.
Son 20 dakikada, yaklaşık 3 kez belediye binasına baktık.
Look, I'm doing you a favor by keeping this off the record because you and I both know that you have helped Emily cover up things in the past.
Bu konuşmayı kayıt dışı tutarak sana iyilik yapıyorum. Geçmişte Emily'nin yaptıklarını örttüğünü ikimiz de biliyoruz.
Yes, credit card records put them at a cafe downtown half a dozen times in the past couple weeks.
Kredi kartı kayıtlarına göre geçen hafta merkezdeki bir kafede 5-6 kez bulunmuşlar.
There's a slight chance that, in the past, I may have tried a little too hard around the captain.
Burada ufak da olsa bir şans var, mazide Başkomiserin yanında birazcık gevşek davranmış olabilirim.
So two of these guys murdered in the past two days?
Yani son iki gün üçünde bu heriflerden ikisi öldürüldü.
Um, look, guys, all I'm trying to do here is just figure out her whereabouts in the past 48 hours.
Um, bakın çocuklar, Burda tek yapmaya çalıştığım son 48 saatte onun nerelerde olduğu.
And in the past few months, the IRS has been planning to audit Salvatore Maranzano.
Ve birkaç ay öncesinde MGI, Salvatore Maranzano'yu denetleme planları yapıyordu.
Did you know that in the past I drank every night, every day, every morning,
Gece gündüz içtiğimi de biliyor musun bari?
But in the past week, she has proved herself to be...
Ama geçen hafta, kendisini şey olarak kanıtladı...
Reddington said that the smugglers facilitated several terrorist incidents in the past.
Reddington, kaçakçıların geçmişteki birkaç terörizm olayına yardım ettiğini söyledi.
He's pleading innocence but our records show that while he's never been convicted, he's been close to several crimes in the past.
Masum olduğunu söylüyor ama kayıtlarımıza göre hüküm giymemesine rağmen daha önce çok kez suç işlemiş.
But by the time we met that was all in the past.
Ama tanıştığımızda onların hepsi geçmişte kalmıştı.
In just a few seconds, his brain off-loaded five times as much as it had in the past three weeks.
Beyni bir kaç saniye içerisinde son üç haftalık zamanda yaşadıklarından beş kat daha fazlasını gönderdi.
Some time together in the past.
Hizmetçileri onların eskiden birlikte bir mazileri olduğunu söylediler.
Has Gordon ever experienced manic behavior or paranoia in the past?
Daha önce Gordon'un başından manik davranış bozukluğu veya paranoya geçti mi?
You've hurt my feelings in the past, but absolution's good for the soul.
Duygularımı incitmiştin ama affetmenin ruha iyi geldiğini söylerler.
Well, uh... first, I'd say we stop beating each other up for what's in the past.
Öncelikle her ne olursa olsun geçmişimiz hakkında birbirimize laf sokmayacağız.
Yes, well, I always say, let the past stay in the past.
Evet ama her zaman söylerim. Geçmiş geçmişte kaldı.
So our friend traced the laptop signal back to the FBI in New York, but he didn't have the skill to get past the firewall.
Arkadaşımız, laptopun sinyalini New York'taki FBI binasında buldu... -... ama güvenlik duvarını aşacak kadar yetenekli değil.
But now... I'm really curious about the truth. What might be hidden in my past...
Hatırlayamadığım geçmişimde neyin gizli olduğunu gerçekten merak etmeye başladım.
Then the memories from the year in your past that you lost it means you remembered all of it.
O zaman unuttuğun bütün anılarını hatırladın demek mi bu?
The past is simply the past, so what are you saying we should do in the present?
Geçmiş geçmişte kaldı. Şimdi ne yapmamızı söylüyorsunuz?
Oh Ri Jin, even without remembering what happened in your past, you're living very well in the present.
Geçmişini bilmeden, şu anda kusursuz bir hayat yaşıyorsun zaten.
Alicia Florrick's hacked e-mails from the past five years.
Alicia Florrick'in son beş yıllık e-mailleri hacklenmiş.
Don't you throw the past in my face, Alicia.
Geçmişi yüzüme vurmaktan vazgeç Alicia.
The past is the past. What Alistair did in London was up to him.
Londra'da Alistair'e olanlar geçmişte kaldı.
The idea is that certain events from our past are so traumatic That they remain with us in our emotional inventory, Part of our personal history that won't let go.
Fikir, boşlanan kişisel tarihimizin parçası olarak duygusal envanterimizde bizimle kalanların geçmişimizde çok travmatik olmasından kaynaklanan kesin olaylardır.
There's fascinating research on the manifestation of past lives in children.
Bu vaka çocuklardaki geçmiş hayat deneyimleri bildirgemiz olabilir.
Yeah, we spent the past couple weeks in California on our honeymoon.
Evet. Son birkaç hafta balayımızı Kaliforniya'da geçirdik.
If we skate past that, we're doing violence to the one thing, maybe the only sacred thing in our business... innovation.
Bunu atlarsak bir şeyi bozmuş oluruz. Belki de işimize ait kutsal olan tek gerçeği... Yeniliği.
I've been in India the past eight months.
Son 8 aydır Hindistan'daydım.
I've spent the past two weeks writing that stupid valedictorian speech that I didn't even wanna give in the first place.
Ta başta istemediğim o aptal mezuniyet konuşmasını yazmaya iki haftamı harcadım.
Aria, maybe you thought he was always happy to see you, but I could never get past the bulge in his pants.
Aria, belki seni gördüğü için sevindiğini düşünüyorsundur, ama ben asla pantolonunun önündeki kabarıklığı es geçmezdim.
The diversion that allowed me to slip past your perimeter, the man who orchestrated that cooked it up in under an hour.
Senin güvenlik çemberini asmami saglayan sasirtma bunu düzenleyen ve bir saat içinde hazir hale getiren adam.
in the real world 60
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in there 594
in the middle of nowhere 42
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the name of the father 223
in there 594
in the middle of nowhere 42
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the afternoon 211
in the ass 21
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the old days 114
in the end 1091
in the beginning 230
in the first place 155
in the ass 21
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the old days 114
in the end 1091
in the beginning 230
in the first place 155
in the 715
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the future 338
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96
in the name of jesus 26
in the name of god 118
in the future 338
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the city 96