English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ L ] / Laughter no

Laughter no traduction Turc

98 traduction parallèle
No laughter now but woe.
Şimdiyse kahkahaların kayboldu kederinden.
[Laughter] There was always this perplexed look on my face because she had no idea what was going on throughout all of these different scenarios of seeing ghosts and are they ghosts or are they, you know, just hallucinations of her own mind?
Suratımda sürekli bir şaşkınlık ifadesi vardı çünkü hayalet mi gördüğüm yoksa bunları kafamda mı canlandırdığım farklı senaryolar hakkında hiç bir fikrim yoktu.
No, you must put the life back into her eyes and bring laughter to her lips.
Gözlerine ışıltıyı dudaklarına kahkahayı tekrar kondurmalısın. Mutluluğu ve neşeyi tekrar tatmalı.
There's no laughter in hell.
Cehennemde kahkaha yok.
I'll have no laughter in the courtroom.
Mahkeme salonunda gülünmez.
In him is planted no seed of laughter... hope, tolerance, or mercy.
Gülmeye, umuda, hoşgörüye veya merhamete yer vermeyen bir eğitimden geçer.
No more laughter.
Gözyaşlarına hazır ol.
This time you may be sure there was no laughter.
Bu kez doğal olarak kahkaha olmadı.
[Laughter] As I understand it, Admiral, you are no longer in active service.
Anladığım kadarıyla Amiral, artık aktif görevde değilsiniz.
You could be locked away in a room with no sun, no moon, no laughter, no music, no love, and you wouldn't care.
Güneşi, ayı görmeyen bir odaya kapatılmış olsan ne kahkaha, ne müzik, ne de aşk olsa, hiç umursamazdın.
You must know a place where there are no crowds no noise, no hysterical laughter.
Kalabalık, ses ve kahkahaların atılmadığı bir yer biliyorsundur.
Oh, he wants me for the part of Rena in No More Laughter.
Oh, Rena in No More Laughter'ın bir parçası olmamı istiyor.
Always laughter, always wine... and always the sign outside the door, "No disturbare."
Hep gülerlerdi. Hep şarap içerlerdi. Ve kapıda hep "Rahatsız etmeyin" yazısı olurdu.
'If you fill it with vengeance and hate,'he said...'there'll be no room left for love...'or laughter or tears, and your heart will rot.'
"Eğer onu intikam ve nefret ile doldurursan", demiş... "geriye aşk için... " kahkahalar ve gözyaşları için yer kalmaz ve kalbin çürür. "
I hear no human voices, only the laughter of the mocking bird.
Hiç insan sesi duymadım, sadece bülbüllerin şakıyışı..
That evening, there was no laughter and no chatter around the family fire.
O gece, aile ateşinin etrafında kahkaha ve sohbet yoktu.
There's no reasoning between us All she does is burst in laughter all she does is move her body Get me a fix to stone me and some hash to make a smoke
Konuşuyorum be ona, oda çatlıyor gülmekten bana sallanıyor hep getirin bir tutam çekeyim haşhaş anam
There's no Shug, no children no laughter and no life.
Shug yok, çocuklar yok... kahkahalar yok, hayat yok.
"... no swains, no laughter and mirth
" ne köylü aşıklar, ne kahkaha, ne neşe.
No more arguments, laughter and all the rest.
Ne tartışmalar, ne gülüşmeler kalmış, her şey gitmiş.
But then, there's no joy or laughter in my home, you know?
Ama sonra, evimde ne neşe, ne kahkaha var.
- No laughter?
Korkunç birşey bu.
We believe that no race can be truly intelligent without laughter.
Biz, gülmeyen bir ırkın zekâsının gelişebileceğine inanmayız.
I had no idea there were people on Vulcan. ( Laughter )
Vulkan'da halk bulunduğunu hiç bilmiyordum.
AND THAT NO ONE IS POOR WHO HAS FRIENDS. FULL OF LAUGHTER AND LOVE, PAIN AND SADNESS,
Kahkaha ve sevgi, acı ve hüzün dolu,
[LAUGHTER] NO.
Hayır.
- No, I think Shania - just bought a castle in Switzerland. - ( audience laughter )
- Hayır, Shania daha yeni İsviçre'de kale satın aldı.
No, really, these hands are like deadly weapons. ( laughter )
Hayır, gerçekten, bu eller adeta ölümcül bir silah gibidir.
The land of Vulcan has no laughter, and it has no tears.
Vulcan ülkesinde gülünmez ve ağlanmaz.
[laughter] no way.
Olmaz.
[laughter] no idea.
Hiçbir fikrim yok.
[Laughter] "Looks so natural, no one can tell"
"Doğal görün, kimse farketmez - -"
One of the great outcasts condemned to eternal laughter... who can no longer smile. "
"... hiç bitmeyen kahkahaları yüzünden ayıplanan, artık gülemeyen... " "... büyük serserilerden biri... "
- No laughter?
- Kahkaha yok mu?
No laughter around the dinner table.
Akşam yemeklerimizde gülücükler olmadı.
Makin'smiles where there were no smiles... laughter where there was no laughter.
Gülümsemeler olmayan bir yerde gülümsemeler yaratmak... Kahkaha olmayan yerde kahkaha atmak.
Oh, no, oh, don't laugh, I'll get laughter-lines.
Hayır, gülmeyin. Kaslarım yırtılacak.
Okay, I hear no laughter.
Tamam, kahkaha duymuyorum.
No, I didn't say that. ( laughter )
Hayır, söylemedim.
No need to hide your laughter, dear.
Çaktırmadan gülmene gerek yok, canım.
- No. [Inaudible ] - [ Laughter]
- Hayır.
- ( Laughter ) - No, come on, please!
Hayır, haydi ama, lütfen!
LAUGHTER No!
Hayır...
No, no, no. That wonít work! ( laughter )
Yalnızca dinsel inancın akla yatkınlığıyla ilgili bir argüman değil dini eleştirmekle aslında kötü bir şey yapıyor olduğumuza dair bir argüman.
ìI wonít utter falsehoods but Iíve no objection to uttering meaningless statements.î ( general laughter )
"Yalan atmam, ama işkembeden atmaya itirazım yok." Evet!
LAUGHTER No way!
İmkansız.
No laughter, no music, just sadness everywhere.
Kahkaha yok, müzik yok, yalnızca heryerde üzüntü olacak.
EERIE LAUGHTER No!
Hayır!
We can no longer hear your musical laughter.
Artık sizin kahkahalarını duyamayacağız.
If you can make him laugh, laughter, no matter whether it's forced or artificial, it makes you feel good.
Eğer onu güldürebilirsek, ne şekilde olduğu önemli değil zorla da olsa yapmacık da olsa, bu onun iyi hissetmesini sağlayacak.
I'm already prone to uncontrollable fits of laughter, tears, rage, for no reason. Falling backwards...
Daha şimdiden kontrolsüz bir şekilde gülüyorum, ağlıyorum, sinirleniyorum ortada hiçbir sebep olmadan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]