Life was good traduction Turc
311 traduction parallèle
Our life was good rich with the shared pleasures of our love.
Güzel, paylaştığımız aşkın ortak zevkleriyle dolu zengin, dopdolu bir hayatımız vardı.
He made me see that life was good.
Hayatın ne kadar güzel olduğunu görmemi sağladı.
Basically life was good.
Temel olarak hayat iyi düzeydeydi.
A girl I know used to live in that house. Her life was good and happy.
Bu evde yaşayan ve mutlu bir hayatı olan küçük bir kız vardı.
- Yeah, and life was good
- Evet. Bu yüzden hayat güzeldi.
Is it any jollier than the world used to be in the good old days... when life was short and hot and merry and the devil took the hindmost?
Ömrün kısa ama keyifli olduğu o eski güzel günlerden daha mı eğlenceli şimdi dünya?
But it was a good life.
Ama hayat güzeldi işte.
He was so good the law took a little slice out of his life.
O kadar iyiymiş ki, kanunlar hayatından bir dönemi almış.
One chance in a million was all that chump ever had in his life, and he made it good.
Milyonda bir ihtimal o gerzeğin hayatındaki en büyük şanstı ve onu da iyi kullandı.
Brings back the good old days when we was leadin'a healthy, normal life.
Sağlıklı ve normal bir hayat sürdüğümüz eski güzel günleri hatırlatıyor.
He was a good man... who had a good life.
İyi bir hayatı olan... iyi bir adamdı.
Life wasn't easy, Macario. But it was good to have lived it together.
Hayat kolay olmasa da Macario ona seninle birlikte göğüs germek güzeldi.
As I was about to say with our steady hands at the helm I am confident that the good ship Battledore will continue to buffet her way through storm and tempest providing a safe haven for those who are in peril on the sea of life.
Demek istediğim gibi, dümende bizim sağlam ellerimiz olursa güzel gemi Battledore'un fırtına ve kasırgalar içinde yoluna devam edeceğinden ve hayat denizinde tehlikede olanlara sığınılacak bir liman olmayı sürdüreceğinden eminim.
I was content, I had a good life... and now look where I am.
Düzenli, iyi bir hayatım vardı. Ama şimdi neredeyim, bir bak.
They even filmed the interior of a food store to show how good and comfortable life in the Third Reich was.
Bu tören gibi karşılamada dükkanların filmi dahi çekildi. Böylece 3. İmparatorlukta ne kadar güzel yaşandığı gösterilecekti.
And I learned what the good life was.
İyi hayatın ne olduğunuda öğrendim.
How two Kozlik brothers hunted on the imperial road, how the neighbour, whose life was saved by piety, turned this to good account.
Kozlik kardeşlerden ikisi imparatorluk yoluna nasıl ava gitti, ve onların, ganimetini çalan komşuları, nasıl kutsal bir ışıkla ölümden kıl payı kurtuldu.
And said good-bye to whatever life was down below.
Ve önceki hayatına elveda dedi.
Wasn't the sort of life I'd choose for myself, but it was good for him.
Onunki kendi seçeceğim türden bir hayat değildi, fakat onun için iyiydi.
- Good-bye, Matisse. - I think Elmyr's problem for years... and the reason why he could not succeed as a painter in his own right... was that the type of life he led... prohibited him from having a personal vision.
- Bence Elmyr'in uzun yıllardır süregelen asıl sorunu... ve kendi başına bir ressam olarak başarılı olamayışının sebebi... yıllardır sürdürdüğü yaşam tarzının... onun kendine özgü bir vizyon sahibi olmaktan alıkoymasıydı..
|'d stake my life there was some good news in that letter.
Hayatıma iddiaya girerim ki, o mektupta iyi haberler var.
How many times has somebody told me I was good in my life?
Şimdiye kadar kaç kez biri bana başarılı olduğumu söyledi?
One day you'll conclude that your life was like any other... with moments both good and bad.
Bir gün, kendi yaşamının da bir başkasının yaşamı gibi olduğuna hükmedeceksin. Hem iyi hem de kötü anları olan bir yaşam.
I thought Sophie was my reward for trying to live a good life.
Sophie'nin iyi bir hayat sürme çabalarımın ödülü olduğunu düşündüm.
All we knew about Havana was the lights in the Prado never went out and you had a damned good chance of having the time of your life.
Havana ile ilgili tek bildiğimiz Prado'daki asla sönmeyen ışıklardı. Ve iyi vakit geçirmek için mükemmel bir yer olduğuydu.
But if I was gonna be a good writer, I'd have to ignore the clichés and look at life through my own eyes.
Ama iyi bir yazar olacaksam bu kilişeleri önemsememem gerektiğini biliyordum. Hayata kendi gözlerimle bakmalıydım.
From the day he left his cradle I undertook to show him all that was good in life
Kundağında ayrıldığından beri ona hayatın güzelliklerini göstermeye başladım.
Mattie had a hard life but he was a good boy.
Mattie zor bir hayat yaşadı fakat iyi bir çocuktu.
A good man once told me that life goes by... faster than summer vacation, and he was right, and one day you'll be old enough to understand that.
Bir keresinde iyi bir adam bana şöyle demişti hayat, yaz tatilinden daha hızlı geçip gider. Ve haklıydı. Bir gün bunu anlayacak kadar büyüyeceksin.
the school was incredibly good it made us intellectually aware it gave us a choice and taught us life is more than just practicalities such as eating sleeping and having a roof over one's head that there is also another kind of food
Okul inanılmaz derecede iyiydi. Bizi entelektüel açıdan uyandırdı. Okul inanılmaz derecede iyiydi.
Well, see, Peg, all my life, I've always wanted to find something that- - That I was good at.
Anlıyor musun Peg, hayatım boyunca her zaman bir şeyi bulmaya çalıştım iyi olduğum bir şeyi.
My life was just a lump of good fortune.
Numara yapmayı bırak! Kansai aksanın berbat.
Well, it was a good life but a short one.
Güzel ama kısa bir hayat sürdün.
It was as good a material as any to build a life on.
Yeni bir hayat kurmak için temel oluşturacak malzemeydi.
"... his idea of the good life was, " " a can of "Schlitz" and a "Jack Benny Special" on the tube "
Onun için hayatın keyfi kafayı çekip, Jack Benny şovlarını seyretmekten başka bir şey değildir.
It was a it was a good life.
Çok güzel bir hayattı.
Nora was the only good thing in my life, and they took her from me.
Nora hayatimdaki tek güzel seydi ve onu benden aldilar.
Among the Norsemen, the swastika was a reminder of the arctic sun, worshipped throughout pagan lore as a bearer of life and good fortune.
İskandinavlar arasında Swastika Kuzey Kutbu güneşinin hatırlatıcısıdır. Pagan inanışlarına göre yaşam ve iyi talih getiren olarak tapılır.
That sandwich was the only good thing in my life!
O sandviç hayatımdaki tek iyi şeydi!
My beloved girl my whole life I've thought... I was wrong a good-for-nothing.
Sevgili kızım, düşündüğüm tek hayatım hatalıydım, hiçbir şey için iyiydim.
Because it's the one thing in my life I remember with my father that was good.
Babamla hatırladığım en son güzel şey oydu da ondan.
He was really good to me at a time in my life when nobody else was.
Bana kimsenin davranmadığı kadar iyi davrandı.
I called my mom and she casually informed me that now was not a good time for me to reenter her life
Resmi bir şekilde onun hayatına yeniden girmem için zamanın uygun olmadığını söyledi.
SHE WAS A GOOD PERSON ALL HER LIFE, AND THAT'S WHAT SHE GOT. SHE WAS A GOOD PERSON ALL HER LIFE, AND THAT'S WHAT SHE GOT.
Tüm hayatı boyunca iyi bir insan oldu ama eline ancak bu geçti.
I never met a man who was bad in bed who was good at life.
Yatakta iyi olup da hayatta kötü olan bir erkeğe hiç rastlamadım.
Suddenly it was like the good old days were back and television came to life.
Sanki o eski güzel günlere dönmüştük ve televizyon da gerçeğe dönüşmüştü.
It was right around this time that I swore to Marie I was getting out of the life for good.
Mary'ye bu işleri bırakacağıma söz vermiştim, Olivia için.
It was as good a place as any to re-evaluate my life after being asked to resign from the Council.
Konsey istifamı istedikten sonra durumumu tekrar değerlendirmek için iyi bir yer gibi göründü.
Life was starting to get so good again, and you're a big part of that.
Bilemiyorum. Hayat tekrar güzel görünmeye başladı ve sen de bunun önemli sebeplerinden birisin.
It's just that she was doing all these good things in her life, and then, all of a sudden, her own life goes to hell.
Sadece, bir sürü iyi şey yapıyordu ve bir anda hayatı bir cehenneme döndü.
Paris was tougher than I thought, filled with people like me, looking for the good life.
Paris düşündüğümden zorlu çıkmıştı, benim gibi insanlarla doluydu, iyi bir yaşam arayanlarla.
was good 23
good 48980
good night 12775
good morning 12476
goodbye 8643
good luck 6133
good evening 5411
goodnight 1676
goody 261
good morning to you 106
good 48980
good night 12775
good morning 12476
goodbye 8643
good luck 6133
good evening 5411
goodnight 1676
goody 261
good morning to you 106
goodness 671
good job 2434
goodspeed 27
goodweather 34
goodie 48
good boy 1464
good luck tomorrow 38
goodwin 111
good afternoon 2327
good morning to you too 27
good job 2434
goodspeed 27
goodweather 34
goodie 48
good boy 1464
good luck tomorrow 38
goodwin 111
good afternoon 2327
good morning to you too 27
good to see you 2547
good for you 2168
good to hear from you 16
good girl 941
good to know 481
good call 326
good work 1533
good day 1886
good one 705
good luck to you all 17
good for you 2168
good to hear from you 16
good girl 941
good to know 481
good call 326
good work 1533
good day 1886
good one 705
good luck to you all 17